Kentimizin en önemli değerlerinden biri olan “Kültürpark’ta tur yapsak, nasıl olur acaba?” diye arkadaşlarıma sorduğumda, ilk tepki “Kültürpark’ta ne anlatacaksın ki?” oldu. Anlatılacak o kadar çok şey var ki Kültürpark’a, Fuar’a dair. Yazmaya kalksan kitaplara sığmaz.
Kaç kentimize nasip olmuş ki bu kadar büyük bir park. Hem de şehrin tam ortasında. Yürüyüş mesafesinde. Düz ayak, ulaşımı kolay. İzmirli'nin Kültürpark’tan yeterince yararlanamadığını düşünmüşümdür hep. Pizza kuryecileri bile daha çok kullanıyor bu alanı, yasak olmasına rağmen. Yaşlıları ve çocukları hiç düşünmeden bir de sürat yapıyorlar. En kısa zamanda katı bir şekilde engellenmeli.
Biraz da yaşamlar sığlaştı belki. Derinlemesine yaşayamıyoruz hayatı nedense. Hep bir koşturma, koşuşturma. Tüm güzelliklere teğet geçer olduk. Zamanında tüm olanaksızlıklara karşın, büyük yangında harabeye dönen bu alanı bir cennete çevirmişler. Atatürk’ün direktifi, İsmet İnönü’nün büyük desteği, Dr. Behçet Uz’un ve çalışma arkadaşlarının büyük çabaları ile. Kültürpark İzmir’in ortasında bir vaha, tek yemyeşil alan. Tam gezilesi, görülesi bir yer.
Büyük yangın
İzmir’in kurtuluşundan hemen dört gün sonra, 13 Eylül'de Çankaya tarafındaki Ermeni katedralinde başlayan yangın, kısa zamanda rüzgarın etkisiyle Alsancak semtine doğru yayıldı. Bugünkü Fevzipaşa Bulvarı'ndan başlayarak, dört gün içinde İzmir’in yaklaşık yarısını kül etti. Dillere destan bir şehirden geriye kalan ise bir enkaz yığını oldu. Üretken, ticareti ve kültürü ile zenginlik içinde bir şehir, “Küçük Paris” gitmiş, yangın enkazını bile kaldırmaya gücü yetmeyen bir şehir kalmıştı yöneticilerin kucağında.
Fuar’ın hikayesi
İzmir Fuarı Türkiye’nin ilk uluslararası fuarı. Temelleri ise 1923 yılında Atatürk'ün emriyle İzmir'de toplanan Birinci İktisat Kongresi'ne kadar uzanıyor. 17 Şubat 1923'te, (henüz Cumhuriyet bile ilan edilmemişken) Hamparsumyan binasında küçük sanayi ürünleri, tarım ürünleri, ihraçlık pamuklar, maden örnekleri, tütün, sigara, şarap, kereste çeşitleri sergilendi.
Daha sonra 1927 ve 1928 yıllarında Mithatpaşa Sanat Enstitüsü’nde 9 Eylül Mahalli Sergileri açıldı. 1934 ve 1935 yıllarının 9 Eylül günleri, şimdiki Büyük Efes Oteli''nin bulunduğu alanda, halkın büyük coşkulu desteği ile panayırlar açıldı. İzmir'de uluslararası bir fuar kurma fikrini ilk olarak, genç ve idealist belediye başkanı Dr. Behçet Uz düşündü. Projeleri, zamanın başbakanı İsmet İnönü''ye gösteren ve onayını alan Dr. Behçet Uz, hala moloz yığınlarıyla dolu yangın yerlerinde Kültürpark’ı kurmak için çalışmalara başladı.
'40 yılda bitmez'
Değerlendirme için gelen yabancı heyetler Atatürk Lisesi’nin terasından bakıp "Burası 40 yılda eski haline gelmez" demişlerdi. Ancak Behçet Uz kararlıydı. İzmirliler de imece yöntemiyle yardıma katıldı ve sadece 243 günde adete bir cennet oluşturuldu. Molozlar temizlendi ama, sorun bakalım nasıl? Bir yandan parasız bir belediye yönetimi, diğer yandan tapulara şerh koyan sigorta şirketleri ve bir kısmı yabancılara ait özel mülkiyetler. İşte bu nedenlerden dolayı kentin bu molozlardan temizlenmesi ve imar edilmesi çok zor yürüyordu.
Behçet Uz Atatürk’ü Cumhuriyet alanındaki Atatürk Heykeli'nin 27 temmuz 1932 yılında yapılacak olan açılışına davet etmek üzere İstanbul Florya Köşkü'ne gitti. Atatürk Behçet Uz’a çalışmalarını takdir ettiğini belirterek, İzmir’e dönmesini ve yangın alanını temizlemesini istedi.
Behçet Uz büyük paralar karşılığı yapılabilecek, çok uzun zaman sürecek bir işi pratik zekasıyla çözer. O zaman için müteahhit diyebileceğimiz Niyazi Ersoy (Bayburtlu Niyazi) ile molozların taşınması konusunda bir anlaşma yaptı. Enkazdan çıkan duvar yapmaya elverişli taşları ayrı bir yerde biriktirildi. Daha sonra bu taşlar fuarı çevreleyen duvarın yapımında kullanıldı.
Telef olan atlar
En çok da buranın yıkıntılardan temizlenmesi sırasında telef olan 168 ata yanarım. Üç vardiya, geceli gündüzlü temizleme çalışması sırasında yorgunluktan çatlayan bu vefakar atların anısına bir de heykel yapılmış. Dr. Behçet Uz’un isteği üzerine bir nal içinden uzanan başları ile Şadi Çalık’ın acemiliğinde yaptığı usta işi heykel. Şimdi Kültürpark’ta eski Hayvanat Bahçesi’nin olduğu yerde duruyor.
Bu arada Halkevi Futbol Takımı ile Uluslararası karşılaşma için Moskova’ya giden gazeteci Suat Yurtkoru, buradaki Maksim Gorki parkını görüp hayran kalıyor, İzmir’e döner dömez belediye başkanına bu konuyu açıyor. Moskova’ya yapılan bir inceleme gezisi sonrası Kültürpark’ın nasıl olması gerektiği konusu netleşiyor.
Fuar açılıyor
Aslında Kültürpark’ı sadece bir park olarak düşünen belediye başkanı Behçet Uz, burayı fuar alanı olarak kullanma fikrine çok sıcak bakmıyordu. Ancak günün şartları da ülkenin ekonomik gelişmesine yönelik bir şeyler yapmaya zorluyordu.
1 Ocak 1936 tarihinde bandonun da katıldığı temel atma töreninden sadece 9 ay sonra Kültürpark’ın içinde Fuar muhteşem bir törenle açıldı. Dönemin başbakanı İsmet İnönü ve Dr. Behçet Uz Fuar’ın açılışını yaptılar. Büyük bir ekonomik atılım içinde olan genç Türkiye Cumhuriyeti bu olanaktan en çok şekilde yararlanmak istiyordu. Sovyet Rusya ve Yunanistan’ın da katılımı ile ilk “Arsı Ulusal” yani Uluslararası İzmir Fuarı açıldı.
Zamanın Google’ı
Eğlence ve ekonomiyi çok güzel harmanlayan İzmir Fuarı, dönemin Google’ı idi. Görsel anlamda iletişimin olmadığı dönemde, insanların merak ettikleri, ilgilendikleri alanlardaki gelişmeleri görme olanakları yoktu. Bu nedenle İzmir Fuarı “dünyada neler oluyor”u bilmek isteyenler için muhteşem bir olanaktı. Damızlık inekten traktöre, fotoğraf makinesinden yolcu otobüsüne kadar her şeyi, ama her şeyi burada bulmak mümkündü. İnsanlar dünyadaki gelişmeleri görmek için, ülkelerin pavyon binalarının önünde uzun kuyruklar oluşturuyordu. Hele dağıtılan küçük hediyelerden alabilmek büyük sevinç kaynağıydı.
Sanatçıların kabesi
Ülkenin eğlence merkezi olarak da 1950'lerden itibaren büyük rağbet görmeye başlayan Fuar gazinoları, çok kanallı televizyonlar dönemine kadar Türkiye eğlence hayatı için olmazsa olmazıydı. Parası olanlar şöhretli sanatçıları en ön sıradan, parası olmayanlar da, gazinonun dışından dinlerlerdi. Sanatçılar için de Fuar’da sahneye çıkmak prestij konusuydu. Fuar Göl Gazinosu, Ada, Ekici Över, Çamlık Senar Gazinoları, Mogambo, ismini Zeki Müren'in verdiği Manolya Bahçesi en önemli gazinolardı. Özellikle Zeki Müren, Bülent Ersoy, Gönül Yazar, Emel Sayın, Sezen Aksu, Tanju Okan, Ajda Pekkan, Barış Manço ve daha pek çokları fuarın müdavimleriydi. Zeki Müren’in İzmir’e gelişi ise olay olurdu.
Tiyatrolar da gazinolar gibi önemli eğlence merkezleriydi. Muammer Karaca, Yıldız-Müşfik Kenter, Nejat Uygur, Altan Erbulak, Zeki Alasya-Metin Akpınar, Sadri Alışık ve diğerlerinin bir yıl boyunca yolları beklenirdi. 20 Ağustos'tan, 20 Eylül'e kadar sadece İzmir değil, on binlerce ziyaretçi eğlenceye doyardı.
Mini tren ile Kültürpark’ı dolaşmak çocuklar kadar, büyükler için de büyük eğlenceydi. Lunaparkta ise büyükler çocuklardan daha çok eğlenirdi. Kahkaha aynalarında gülmekten midemize kramp girerdi.
Nasıl olmalı?
İzmir’in tam ortasında, her yerden rahat ulaşılabilir bir parkımızın olması, biz İzmirlilere kocaman bir hediye. Zengini de fakiri de bir alanda buluşuyor. Yaşlılar, bebek arabaları ile anneler, engelliler, spor yapmak isteyenler burada trafikten uzak, gönüllerince hareket edebiliyorlar. Yeşilin verdiği huzur, hemen duvarın arkasındaki keşmekeşten uzak büyükşehir insanını rahatlatmaya yetiyor. Eğer bir de çevremize bakmayı, bakıp da farklılıkları görmeyi becerebiliyorsak, keyfimize diyecek olmaz.
Bir de bu vahada gezerken gördüğümüz ama tanımadığımız ağaçlar var. Bununla ilgili EÜ Ziraat Fakültesi ile yapılmış bir çalışma, hatta kitap bile var. Manolya, Güzel Gölge ağacı Bella Sombra, Günnük Ağacı Liquduambar Orientalis gibi değerli ağaçları tanıyabilmemiz için acil tanıtım tabelaları gerekiyor. Belediyemiz de bunu hemen yapar diye düşünüyoruz.
Turizm mümkün
Ben Kültürpark’ı mesleğimden dolayı bir tur alanı olarak görmek istedim. Özellikle öğrencilerin belirli zaman dilimlerinde, İzmir’in tarihini, değerlerini, ağacını, kuşunu öğrenmeleri ve hoş zaman geçirmeleri için bir açık hava okulu olarak düşündüm. Tarihse tarih, doğa ise doğa, müze ise müze. Klavyeden, ekrandan uzak, ağaçlara dokunarak küçük öğrencilere ne kadar güzel turlar yapılabilir. Gergin olmayan bir ortamda, onların da rahat hareket edebileceği. Teknolojiden oldukça uzak. Özgürce hareket ederek…
Tunç başkana konuyu açtığımda, düşünmeden kabul etti. Bir de “Serdar bey, biz bunu daha önce neden düşünmemişiz?” diye de sordu. Hemen birkaç meslektaşımla giriştiğimiz çalışmalar sonucu nur topu gibi bir Kültürpark turumuz oldu. Zaten tembellikten tur fakiri olan İzmir’imize yeni bir destinasyon kazandırmaktan gurur duyuyoruz. Bir süre önce başlayan, ücretsiz Kültürpark turlarına dileyen herkes katılabiliyor. Bunun için internet üzerinden kayıt olmak yeterli. Turların rehberliğini de ben ve turu hazırlayan arkadaşlarım Yasemin Akhun, Osman Ünal ve Murat Turan yapıyoruz.
Neler anlatıyoruz?
Dedim ya Kültürpark ve Fuar anlata anlata bitmez. Bunun için 4 saatlik bu turun içinde neler yok neler. Kültürpark anlatımına İzmir yangını öncesinden başlıyoruz. Yangın alanının nasıl “bir vaha”ya dönüştürüldüğünü. Behçet Uz’un çabalarını, Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’in Kültürpark’ın yeşillendirilmesine katkısını. “10 Cevat” uzunluk birimini. Kültür yapılarını, ağaçları, kuşları, heykeller ve hikayelerini, yabancı ülkelerin pavyonlarını, minyatür treni, lunaparkı, gazinoları, çay bahçelerini, tiyatroları, İzmir Fuarı’na katılmadan meşhur olamayan sanatçıları… Nostaljinin en hasını, kültürün en katmerlisini.
Fuar’ın müzesi olmalı
Fuarın ve Kültürpark’ın hafızası olacak bir Fuar Müzesi’ne de ihtiyacımız var acilen. Hem Fuarın geçmişini, görkemli günlerini ziyaretçilere anlatacak, hem de arşivini oluşturacak. Bunun için de eski İEF binasını düşündüm. Çok da yakıştırdım. En azından bir bölümü. Düşünsenize anılarımızı bile bilgisayarın hafızasına emanet ediyoruz. Hafızamızın silinmeye yüz tuttuğu günümüzde “Fuar Müzesi” çok, ama çok önemli.
Anılarımız, değerlerimiz yitip gitmeden tabi.