Bunu hep yazıyorum.
Hayvan sevmeyen insan da sevmez sözü de abartılı bence.
Kişinin geçmişte hayvanlarla ilgili bir sıkıntısı olmuştur, korku, travma yaşamıştır.
Ailesi bilinçsiz yetiştirmiştir. Anne babası 'kediye yaklaşma tırmalar, köpeğe yaklaşma ısırır' diye diye büyütmüştür.
Ya da olur ya tiksiniyordur, pis olduklarını, mikrop taşıdıklarını, dokunursa kendine hastalık bulaşacağını düşünüyordur.
Bu yüzden sokağında, yemek yediği yerde hayvan gezsin istemez.
***
Amaaaa....
Bu hayvanları koruyup, gözeten ve besleyenlere karışma veya eziyet etme, yaralama, öldürme hakkını da onlara kimse vermez!
Biz hayvanseverler de sokaklarda perişan halde gezen hayvan görelim istemiyoruz tabii.
Ama bu ülkede kısırlaştırma ve doğru düzgün barınak kurma becerisi olmayan yöneticiler yüzünden sokakların bu acısı bir türlü dinmek bilmiyor ki!
Ne yapalım kardeşim onlarla yaşamaya alışmak zorundayız. Bunun başka bir yolu yok. Yok işte!
Bu canların, şartlar gereği zaten ömürleri birkaç yıl.
Ha o birkaç yılda da önüne gelen hayvana bir lokma yemek vermeyi çok görmeseniz keşke!
***

Ya da besleyenlere karışmasanız mesela...
Çeşme-Ilıca'daki meşhur Kumrucu Hüseyin'den çok endişe verici bir haber ve görüntü geldi dün.
Bir instagram kullanıcısı (@duyguuysal), olayı kendi hesabında şu cümlelerle paylaştı:
"Bugün yıllardır lokal kaldığı için sürekli gittiğimiz Çeşme- Ilıca Kumrucu Hüseyin'de korkunç bir olay yaşadık.
Yanımıza gelen sokak köpeğini beslerken, Kumrucu Hüseyin bizzat kendi arabasıyla gözlerimizin önünde köpeğe çarptı!
Hiçbir ihtimal vermememize rağmen kendi garsonları ve yan esnaflar daha önce de bilerek kedileri ve köpekleri ezdiğini söyleyince kendisine sormak istedik.
Ne yazık ki son derece sert bir şekilde bilerek çarptığını söyleyip, 'Ben köpeklerle insanların aynı yerde yemek yediğini görmedim' dedi.
Biz artık canlılara bilerek zarar veren bir adamın elinden yemek yemeyeceğiz, umarız siz de bu caniliği unutmaz ve bunu paylaşma hassasiyetini gösterirsiniz."
***
Ben kendi adıma bu yapılan hoyratlığı asla unutmayacağım.
Ne kendim artık dükkana adım atacağım ne de arkadaşlarımı göndereceğim.
Bu, dükkan iş yapmasın, insanlar ekmeğinden olsun diye değil.
Zaten biz kimiz ki? Bir avuç vicdan sahibi...
Bizim protestomuzdan ne olacak?
Ama işte, benim dostlarım da benim gibi.
Sokakta yemek yerken yanımıza bir hayvan geldiğinde elimizdekini mutlaka o küçük aç midelerle paylaşıyoruz.
İşte artık bunu Kumrucu Hüseyin'de yapmayacağız ki Kumrucu Hüseyin Amca bizim yüzümüzden hayvanlara kötü davranmasın.
Eğer bu iddia doğruysa hayvanları bilerek isteyerek ezmeye, kalkmasın.
Korkutmak amaçlı bile olsa bunu yapmasın.
O hayvanlar sokakta zaten yeteri kadar eziyet çekiyorlar. Bir de bizim yüzümüzden canları yanmasın.
Amcamızın canı sıkılmasın.
Canımızı sıkmasın.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Dalyanköy şimdi temiz(!) mi?
Eskiden rakı-balık denilince aklımıza tek bir yer gelirdi: Çeşme Dalyanköy.
Uzun yıllar tüm İzmir'in, özellikle hafta sonları buluşma yeriydi.
Yazın rezervasyonsuz yer bulmak imkansız olurdu.
Son birkaç yıldır ise o dükkanlar kan ağlıyor.
Dalyanköy esnafı, köyü tekrar hareketlendirmek için çareler arıyor.
Birkaç etkinlik, festival düzenleme girişimleri bile oldu hatta. Ama sonuç yine pek başarılı değildi.
Bunun bir çok nedeni vardır belki.
Alaçatı'nın yükselen yıldız olması, marinaların ardı ardına açılması.
Urla'nın artık daha revaçta olması.
Artık dönüş yolunda mutlaka alkol kontrolü yapıldığı için insanların ehliyeti kaptırmayı göze alamaması vs.
Ama benim bambaşka bir tahminim var. İster gülün, ister dalga geçin. Ben şuna inanıyorum:
Dalyanköy'ün artık eski pırıltısını yitirmesinin, restoranların iş yapmamasının önemli bir nedeni o köyde kediye köpeğe reva görülen davranış şekilleri.
Yıllarca kendi gözümle defalarca garsonların ve bazı müşterilerin masanın yanına gelen kedileri tekmeyle denize attığını gördüm ben.
Defalarca bu yüzden kavga ettim.
Garsonlardan "Üzülme abla yaaa onlar limanın öbür ucuna yüzüp tekrar geri çıkıyorlar" cümlesini sırıtarak söylemelerine kim bilir kaç kez şahit oldum.
Ve yine bizzat kulaklarımla, birkaç mekan sahibinden ayrı ayrı, yaz öncesi kedileri toplayıp 'uzaklaştırdıklarını(!)' duydum.
Hep bunları gülerek, "ne yapalım yani müşteri korkuyor" diyerek anlattılar.
Şimdi kediden köpekten rahatsız olmayan müşterileriyle rahat rahat otursunlar.
Dalyanköy'ün kedili, köpekli ama aynı zamanda insanlı günlerini yad etsinler bol bol.
Bu dünyada mazlum ahı almaktan çok korktuğum için böyle düşünüyorum belki ama sokak hayvanlarına eziyet edenlerin iki yakasının bir araya geldiğini pek görmedim ben.
İster inanın, ister inanmayın.
Merhamet etmeyene, merhamet olunmuyor işte!