Jules Verne ‘in “Seksen Günde Devriâlem” eserini sanırım dünyada bilmeyen, okumayan yoktur…
Uçağın henüz icat edilmediği yıllarda dünya edebiyatının en ilgi çekici karakterlerinden Philleas Foog’un macera dolu yolculuğu anlatılıyor. Philleas Fogg, uşağı Passepartout’ yla birlikte kâh fırtınalarla boğuşan buharlı gemilerde, kâh birbirine bağlanmayan demiryolu hatlarında maceradan maceraya atılıyor…
Günümüzde artık “Dünya'dan Ay'a seyahat”ler konuşuluyor. Dünyada yaşayan yaklaşık 8 milyar insan 7 kıtada 195 bağımsız devlet çatısı altında 7 binin üzerinde dili aktif olarak kullanıyor, “duygu, düşünce ve hayal âleminde” geziniyor…
Günümüz siyasetçileri maalesef bahsettiğimiz bu dünyayı şahsi emel ve çıkarları doğrultusunda “dil, din, ırk” gibi çağı geçmiş çeşitli silahları kullanarak bölüp parçalama peşinde…
* * *
Sevgili okuyucularım, hafta başında değerli danışmanım, insan kaynakları ve halkla ilişkiler uzmanı Sevgili Mustafa Derici ile bu konular üzerinde konuştuk. Ülkemizdeki “Beyin Göçü” dışında “Gez, Gör, Öğren” sloganı ile o kadar “dünya insanı ve vatandaşının” olduğunu ifade ederek sizlerle bu hafta ilginç bir ismi, insanımızı, Murat Şengüder’i tanıştırmaya karar verdik. Kısacası, O bir dünya insanı… Lisan öğrenmek için maceraya atılan, ama ondan da fazlası nafakasını aramak için 6 Temmuz 1987’de karayolu ile İngiltere'ye gitmek üzere yola çıkıyor ve de 1 Ağustos 1987’den bu yana Londra ve çevresinde yaşıyor…
* * *
Murat Şengüder, 1959 İstanbul doğumlu, zahire işleri yapan bir babanın 4 çocuğundan biri. Üç kez evlenmiş, son evliliğinden iki kızı var. Rahmetli basının kurduğu tanınmış firmaların tüp gaz, beyaz eşya, mobilya, soba, halı satış bayiliklerini ağabeyi çalıştırıyor. 1987 yılında İzmir Dokuzeylül Üniversitesi Maliye Bölümünden mezun olmuş.
Üniversite yıllarında İzmir’ de şubesi bulunan Gönüllü Hizmetler Derneği’ne (GHD) aktif üyesi olmuş. Ağustos 1981’de Fransa’nın Clemont Ferrand şehrinin Missera Köyünde, 1983’ te İsveç’in Stockholm şehrinde, 1984’de Nacy şehrinin bir köyündeki projelere katılmış. 1987’de İngiltere Burneley kasabasındaki projede yer almış. İlk gidiş ve dönüşü trenle, sonraki seyahatleri otostopla olmuş. Çalışma kampları adından da anlaşılacağı gibi fiziksel çalışmayı gerektiren projelermiş. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen (18-26 yaş) gönüllü gençler, inşaat ustalarının gözetiminde binaların onarılıp istenilen amaçta kullanılması için yapılan faaliyetlerde gönüllü işçiler üç öğün yemekle ücretsiz çalışmışlar. Hafta sonlarında civar köyleri gezmişler…
***
Murat Şengüder, şöyle anlatıyor: “Ben Türkiye’den yurt dışına giden sıradan insanların ayrılışını ‘beyin göçü’ olarak görmüyorum. Bizler daha çok emek göçüyüz. Türkiye’de de benzer işleri yapacaktık. Beyin göçü, mesleklerinin zirvesine gelmiş bilim insanlarının ülkelerinden ayrılmalarıdır. Genç yaşta başarılı olan öğrencilerinde yurtdışında başarılı olduklarında beyin göçü olarak tanımlanması bence doğru değil. O öğrenciler, Türkiye’de kalsalardı onların başarılı olması için aynı imkânlar sağlanabilecek miydi? Olaya bu açıdan bakmamız daha doğru olacaktır. Bence, Türkiye’den ayrılan ve yurtdışında iş bulabilen insanlar, Türkiye’de kalan diğer insanların iş bulmasına imkân sağlıyor.”