Gelecek kuşaklara...
Çocuklarımıza, torunlarımıza...
Yarınımızın güvencesi tüm gençliğe...
Sporumuz adına anlatacaklarımız olmalı bizim!
Sporun başta erdemlilik...
Onur, sevgi, barış, kardeşliği içerdiğini...
Bu ilkelerle yapılan "yarışma" olduğunu...
Ve bu yarışmayı yöneten, yönlendirenlerin de...
Aynı ilkelerle çalıştıklarını...
Bu nedenle sporda "fair play"in daha bir anlam kazandığını...
Anlatabilmeyi düşündüğümüz zamanlar, anlar olmalı!..
Doğru bilgiyi...
Doğru akımı...
Tam zamanında...
Akılcı yaklaşımlarla, çocukların algılayacağı ve yarınlara taşıyabileceği biçimde aktarabileceğimiz ortamlarda yaşamalıyız örneğin!..
Yarışmacı kimliğin, rakiple iletişimi kolaylaştırdığını; bağları sıklaştırdığını...
Asla ve asla kin-nefret gibi duygulardan arındırdığını...
Örnek bir kişilik yarattığını da...
Dünyada...
Başarılı sporcuların, yetiştiği tüm ülkelerde...
Onları yetiştirenlerle birlikte yönetenlerin de birer "kahraman" olduklarını...
Rekortmenlerin, olimpizm ruhunu benimsemiş ve bayrağı yere düşürmeksizin asırlardır taşıyıp, bugünlere getirmiş kişiliklerin...
Doğru bilgi beslenmesi ve büyük emek ürünü olarak gelişip, tarihe adlarını yazdırdıklarını...
Anlatabilmeliyiz yarının umudu filizlerimize ki...
Gelişebilsinler!
Peki...
Türkiye gibi spor politikası olmayan...
Sporun ve sporcunun gelişimi, doğru yönlendirilmesi için yapılandırması bulunmayan bir ülkede...
Neyi, nasıl anlatabileceksiniz gelecek kuşaklara?
Hele bugün yaşadığımız ortamda...
Böyle bir olanak var mı?
Okuma-yazma erişkinliği bulunan bir çocuk...
Her saat başı radyo-televizyonlarda "bangır-bangır" bol "küfürlü" ve hakaret içeren "futbol" sürtüşmesi izliyorsa...
Her sabah eline aldığı gazete ülke futbolunun en üst düzey yönetimine ilişkin "çatışma-çirkeflik" dolu...
İçsellik taşımayan bir yığın manşet okuyor; asla çözemeyeceği ekonomik-çıkar ilişkilerine tanıklık ediyorsa...
İçinde gizler taşıyan bir dizi soru belleğinde yer ediyorsa...
Siz ona neyi anlatacaksınız?
Onun kafasında "Tüpçünün-müteahhitlerin yönettiği Türk Futbolu..."
"Uçakta futbolcusundan küfür yiyen başkan ve ülkenin futbol direktörü..."
"Kebapçı basan direktör..."
Yumruk yedi-yemedi; burnu kırıldı-kırılmadı gibi eleştirel haberler ve manşetlerle birlikte...
Ülkenin uçup giden milyonlarca euro parası kalıyorsa...
Hadi anlat bakalım...
Ne anlatacaksın?
Biz o çocuklara ancak masal anlatırız...
Masal!"
***
Çok değil; geçtiğimiz yıl kaleme alınmış bir yazı...
Arşiv sepetini kurcalarken düştü önüme...
Günümüzün sosyo-ekonomik ve spor gündemi tıpkı o günler gibi...
Batık kulüpler; Avrupa'da gardı düşmüş takımlar...
Değeri her geçen gün düşen, "paraşütsüz inişte" bir Süper Lig yapısıyla...
Daha da örselenerek yol alıyor!
***
Ve bizler...
Umut dolu genç kuşaklara, çocuklarımıza "masal" anlatmayı sürdürüyoruz!.