Nazik ve ince bir insan olmak, karşımdaki kişiye incelikle yaklaşmak hep önem verdiğim bir şey oldu…
Karşı taraftan da hep bu nezaketi bekledim. Ama son yıllarda gördüğüm, genel olarak bu şekilde hareket edince ezilebilecek biri olarak görülüyoruz..
Gücü seviyoruz.. Kim üzerimize basarsa ondan daha çok çekiniyoruz… Kim ezici davranırsa daha çok saygı duyuyoruz. Nezaket içi boş bir kavram değil, olmamalıydı da.. Fakat bu topraklarda tamamen dezavantaja dönüştü.. Gün geçtikçe o misafirperver, sıcak kanlı insanlardan kaba, mutsuz ve vahşi hale evrildik..
Çocuklarımızda böyle oldu… Hatta nazik davranan çocuklar arkadaşları içinde ayıplanır oldu.. Gelen misafire su uzatırken, bardağı altından tutup ‘buyurun’ demenin öğretildiği, annelerle kaş ve göz hareketleriyle iletişim kurulduğu, büyüklerimize rica ve teşekkür etmenin ilk kural olduğu bir çocukluktan geçtik.. Hala daha annesinin kaşı ve gözünden demek istediklerini anlayıp ona göre davranan, hayır dendiği zaman aksini asla söyleyemeyen bir nesiliz biz…
Ülkenin genel iklimine de yayıldı bu.. Karşısında saygıyla ve nezaketle konuşan bir siyasetçi türlü çeşit kötü muamele görebiliyor. Ama halkına hakaret eden bir başkasına ses çıkartmıyor hatta kahraman ilan ediyor.. Güçlülük sayıyor ve maalesef gücü seviyor. Nereden geldik bu konuya derseniz, hepimizin izlediği Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuk olduğu bir programda nezaketi, duruşu, kışkırtmak için bile sorulan sorulara sakin ve kararlılıkla verdiği cevaplardan geldik. O günleri özledik. Nazik, halkını ezmeyen, hakaret etmeyen bir siyasetçinin hasretiyle yandığımızı fark ettik. Öyle çok hakaret duyduk ki son 20 yılda, önceki yazılarımdan birinde saymakla bitirmemiş, Birçoğunu sonradan hatırlamıştım.
Son yirmi yıldır yaşanan yozlaşmanın sonuçları bunlar. Sadece tüketen, kendini eğitmeyen, sanattan uzaklaşan, okumayan, yazmayan bir toplumun geldiği yer. Ve artık görgülü bilgili olmanın cezasını çektiğimiz günlerdeyiz.
Ben inanıyorum ki doğru yönetimlerle ve yönlendirmelerle, o güzel eski günlerimize dönebileceğiz... Ancak doğru kişileri bizleri temsil etmesi için seçebilirsek.
Hayalimiz bu ülke topraklarında hep beraber mutlu ve güvende olmak. Bunu sağlayabilmek adına tüm bu mücadele... Evet yorulduk, evet tükendik ama vazgeçmeyeceğiz... Evlatlarımıza bırakabileceğimiz en büyük mirasımızda bu olacak...
Bugün, kullanacağımız oylar ile de bu geleceği belirleyeceğiz. Bizler yokluk içinde bir ülke kuran kahramanların evlatlarıyız...Her savaştan çıktığımız gibi bundan da daha güçlü çıkacağız...
Ne demiş şair Adnan Yücel;
‘’Saraylar saltanatlar çöker kan susar bir gün zulüm biter.
Menekşeler de açılır üstümüzde leylaklar da güler.
Bugünlerden geriye, bir yarına gidenler kalır bir de yarınlar için direnenler…’’