Mart uslu uslu, fakir- fukaradan yana seyrederken aniden dün sabah "iktidar- muhalefet" misali bizi iliklerimize kadar dondurdu! Yani "Mart, martlığını" yaptı ve bir günlüğüne de olsa, bize 7 santigrat derece ile "kazma- kürek" edebiyatını ettirdi ya! Helal olsun!...
Bakın, yazıma bir "İzmir klasiği" ile girmeyi düşünürken, Mart ve siyasetin bize ettikleri ile başladı isem ne olur, beni afedin! 1 Nisan'a bir gün kala, Orhan Veli şairimiz gibi "işte beni bu güzel havalar mahvetti" demek isterdim; ama maalesef işin içine bir soğukluk girdi...
Gerçekten Gazete 9 Eylül' ün çıkış merkezi İzmir' den, yani "yerelden" başlayıp Karşıyaka tramvayımızdan sonra Konak Tramvayımızın, Mustafa Kemal Sahil Bulvarı'ndan Körfez'de raks eden yelken sporcularımızdan, limana girip- çıkan gemilerimizden, sahilde bisikletle tur atan genç- yaşlı demokrasi, Cumhuriyet aşığı insanlardan geniş ufuklu bir tablo çizmek varken maalesef "çirkin yüzlü" siyasete daldım değil mi?
Aslında bu bizim karaktermiz olamaz; Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi "Cumhuriyet, Halkın egemenliğini kendi elinde bulundurduğu ve bunu, arasından seçtiği milletvekili aracıyla kullandığı bir devlet şeklidir." Ama kazın ayağı öyle olmuyor; bazıları hala "Atatürk mü, Abdülhamit mi?" tartışması ile dün sabahki gibi, bizi iliklerimize kadar dondurup karşı söylemlere zorlamaya başladı...
Oysa ki, bizler, 2018'in Martındaki yerel, 2019' daki genel seçimlere kendimizi hazırlarken, yine bu kişiler, önümüze Afrin' de Mehmetçiğimiz'in önünden kaçarken PKK ve diğer yandaşlarının tuzakladıkları patlayıcılar gibi "tartışma" konularını atıp kafa buluyorlar! Siyasetin değişmez kötü huylu virüsü olan "canbaza bak politikası" yine önümüze serilmeye başladı!

***

Tartışma, tartışma, tartışma...


Hangisini sayayım? Ucu açık bir tarışma savaşının nerede biteceği de belli değil! TBMM'den tutun, İl Genel Meclisleri'ne kadar sayısını unuttuğum bir tartışma dizisi "Brezilya dizilerini" bile gölgede bıraktı! Alın size siyasetmizin gündemine düşen bir de Mitonomi (Yalan Söyleme) Hastalığı tartışması çıktı! Hoş! Diyeceksiniz ki, bizim siyasilerimiz, bu hastalıktan ne zaman kurtuldular ki!

***

"Türk ulusunun yaradılış ve ilkelerine en uygun yönetim biçimi Cumhuriyet yönetimidir" diyen Mustafa Kemal Atatürk' ün söylev ve demeçlerinden (31 Ekim 1924 S.74) aldığım şu bölümle Cumhuriyet düşmanı, Sultanlık yanlılarına bu farkı bir kere daha ortaya koyayım:
"Cumhuriyet nedir? Ve Sultanlıktan ne gibi ayrılığı vardır? Cumhuriyet ahlak ve erdemlerine dayanan bir yönetimdir. Cumhuriyet erdemdir. Sultanlık korku ve yıldırırnaya dayanan bir yönetimdir. Cumhuriyet yönetimin erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık korkuya,yıldırmaya dayandığı için korkak, alçak,sefil, utanmaz kimseler yetiştirir. Aradaki ayrılık işte bu kafardır." Bilmem anlatabildim mi?

***

Önümde Ege'nin "Ot Festivalleri", Kemalpaşa- Sarılar Köyü Halkının İlkokul bahçesine bir de "Ana Sınıfı için sponsor arayışı", Yeni Tamvay'ımızın duraklarına "çöp kovaları yerleştirme" isteği ve de Balçova'daki bir Fizik- Tedavi Merkezi'nin hasta servis aracı'nın "Güzergah ruhsatı" olmayışı nedeniyle bayan ve erkek hastalarının resimlerini çekip, isimlerini almalarının aileler tarafından bize intikaline kadar uzayan notlarda var. Gelecek hafta buluşmak üzere sağlıklı haftalar diliyorum.