“Ankara- İstanbul-İzmir üçgeninde” çok gezmişliğim var...
Ankara Kalesi'nden ve de Anıtkabir'den, Atatürk'ün Başkenti'ne her bakışımda ayrı bir duygu yüklenerek hayati merkezim, olmazsa olmazım İzmir'e keyifle dönerim...
İstanbul'u Yeditepe'den seyrettiğimde inanın Yahyâ Kemâl Beyatlı-Münir Nûrettin Selçuk üstatların müthiş eseri ile mutluluk denizinde yüzer, ruhumu dinlendiririm...
Geçen hafta İstanbul'a kaçamak bir ziyaretim oldu. Amacım, orada sevgili kardeşim İzmirli Gazeteci Yaşar Eyice ve Ertuğrul Kale ile hasret giderip, dünya gözü Yeditepe'nin birinden
“aziz İstanbul”a Münir Nûrettin Selçuk'un bestesi, Yahyâ Kemâl Beyatlı'nın güftesi ile seslenmekti.
Yaşar ve Ertuğrul Kardeşlerim'le buluşamadım; Ama orada bir başka İzmirli dost Ünal Dikmen'le bu arzumu gerçekleştirip Çamlıca Tepesi'nden Hicaz makamındaki üstatların ölümsüz o
eserini birlikte okumaya çalıştık:
“Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul/
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiç bir yer/
Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurul/ Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer”
Ve tabii ki, dün, olmazsa olmazım, hayat iksirim İzmirimin "Altın kolyesi" Körfezi çepeçevre dolaşıp, Karşıya sahilinde oturup bu yazıyı kaleme aldım.
Doğru söylemem gerekirse, İstanbul'un yedi tepesi, Ankara'nın kalesi, Anıtkabir tamam da inanın Ankara'nın "Beştepesi"ne inanın hep uğramamaya çalıştım!
Karşıyaka her dem taze ve güzel insanlarla dolu idi. Bir yandan Karşıya tramvayı, diğer yandan turistik atlı arabalar, vapurdan inen coşkulu kalabalık, sahildeki puplarda buharı üstünde midye yiyip, birasını yudumlayan kadınlı-erkekli mutlu insanlar arasında olmaktan da ayrı etkilendim.
***
Yukarıda çizmeye çalıştığım tablo içinde eş-dostlarla da göz göze gelip notlar aldım. Hatta bizim Gazete 9 Eylül okuyucularımızdan biri de "yarın neler yazacaksınız" dedi...
Tabii, Türkiye'nin gündemi fıkır fıkır! Hele eski emlakçı ABD Başkanı Trump'ın, Ortadoğu'da aşka gelen Rus Lideri Putin'le karşı karşıya gelişinden sonra, sınır boylarından siyasi, ekonomi, magazin ve spor basınımıza yetecek miktarda malzemenin çıkışından buyana Karşıyakalı okuyucuma ne yazacağımı söylemek çok zor olurdu değil mi!..
Öyle ya, Türkiye- Rusya ve İran liderlerinin iki gün önce Ortadoğu politikaları üzerine yağlı güreş pehlivanları gibi çıkması ve iç siyasetimize bunların yansıması bile bizi konu bulmaktan kurtarmaya başladı.
Bakın hep birlikte medyadan takip ediyoruz, gündem "Rüzgar gülü" gibi fırıl, fırıl dönüyor; İstanbul, Ankara Belediye Başkanları da metal yorgunu imiş, Cumhurbaşkanımızın arkasından yalan rüzgarları estiriliyormuş, yakında erken seçim varmış, Kabinede Bakanlar değişecekmiş, hele nükleer enerjinin faturası ve nükleer atık meseleleri varmış, Dolar, Euro ile it dalaşına girmiş, TSK'nın moral taburları varken, hep belli sanatçıların daveti de neyin nesi imiş! vs...
Anlayacağınız; un var, şeker var! Önemli olan bunlardan helva yapıp, sizlere sunmaya kalıyor...
***
İstanbul'da rastladığım kitapçı bir dostum bu ayın ortalarında İzmir'de açılacak TÜYAP Kitap Fuarı'ndan söz etti. İstanbul'da açılan fuarlara katıldığını, orada stant ücretlerin olmayışının iştirakçileri çoğalttığını belirterek “İzmir okuyan ve okutan bir şehir. Biz orada mutluyuz. Ama maalesef stant ücretleri aksesuar vs. masrafları hayli yüksek. Bu yüzden bizler İzmir'e bu yüzden gelmemeye başladık. Keşke modern şehrin, çalışkan Belediye Başkanı Aziz Bey de bu konuya bir göz atsa” dedi.
Hatta benim geçen ay çıkan “Okumanın 5 kuralı” başlıklı köşe yazımı beğendiğini belirterek “sizi de kitap kurdu olarak tanıyorum” diye ilave etti.
Eh! Benden de bu kadar! Gelecek hafta önümdeki çevre ilçe ve köylerde aldığım önemli notlarımı açıp aktaracağım.
Sağlık ve huzurlu bir şehirde mutluluğunuz daim olsun.