[one_half_last]Avı vurmak için hedefe odaklanmak gerek:
Gez, göz, arpacık.” Hamdi Yücel usta avcıdır.

* * *

Zafer, 'zafer benimdir' diyebilenindir.
Başarı ise, 'başaracağım' diye başlayarak
sonunda 'başardım' diyenindir.”

(ATATÜRK)

-Hamdi Bey, dedim, “Erken gençliğimden bu yana hayalim, emekli olunca burada küçük bir otel kurup, yazılarımı burada yazmaktır.”
-Sözünü sözle kestim Ağbi, ben burada bir tesis kurarsam, yazılarını burada yazarsın, bizim baş misafirim baş misafirimiz olursun!
İtiraz edesim yoktu. Emekli ikramiyesiyle kulübe bile kurulamayacağını öğretti hayat bana. Muğla doktoru, turizm uzmanı titrim vardı ama, eğitimde bir ilkem vardı:
Duyarım unuturum, görürüm unuturum; yaparım öğrenirim.”
Hamdi'nin yapacağına inandım; güler yüzle el sıkıştık.
Hamdi, sevgi dolu bir gayretle girişti işe: Avuçlarına tükürüp küreğe sarılan kayıkçı, küreğin sapına yapışan çiftçi gibi sarıldı işe. Diktiği fidanların meyveye dönüşünü sevinç ve gururla gözlüyordum.
Konu, Türk turizminin göz bebeği, Mavi Yolculuğun beşiği Muğla için bile yeniydi. Hamdi'nin içindeki heves, ona güç verdi; umudunu yitirmedi. “Fikrimizin Rehberi” Atatürk'ün dediği gibi; “umutsuz durum yok, umutsuz adam vardı.”
Restoran çatısının örtülmesinin çıkmaza girdiği bir gün, deniz feneri bakışlı, martı kaşlı, rüzgar saçlı bir adam geldi o civara. “Kolay gelsin”, “kolaysa başına gelsin”lerden sonra, bu minik dev adam; tavanın nasıl çatılacağı konusunda fikrini söyleyip oradan ayrıldı.
Kafasında şimşek çakan “Gökova Yatırımcısı” Hamdi Yücel Gürsoy, bu esrarengiz adamın, Nazım Hikmet'in şiir yoldaşı, 1983'te dünyanın en prestijli yapı sanatı ödüllerinden “Ağahan Mimarlık Ödülü”ne layık görülecek “diplomasız mimar” Nail Çakırhan olduğunu öğrenip, ardına düştü. Nail ağabey o ara, Fethiye'de bir ormanda tek ağaç kesmeden 1000'den fazla yataklı tatil köyü yaratıyordu. Hamdi Yücel, söz konusu inşaata vardığında, alaylı mimar Nail ağbinin, olağan dışı önlemlerle (başka iş için kaçırılmasın diye) korunduğunu gördü.
Nihayetinde -biraz da Gökova'nın yüzü suyu hürmetine- Nail V. Çakırhan, “Yücelen Turizm Kuruluşu”nun kuruluşuna el attı. Kısa sürede Kültür ve Turizm Bakanlığınca, sahibinin istediğinden fazla yıldız verilen tesis çıktı oraya. Doğaya uygun, adeta doğanın eksiğini tamamlayan insani boyutta bir konuklama kuruluşu.
Adeta pınardan kaynayan suyun çevresinde biten zakkumlar (Nerium oleander) gibi. Biz bu suya “Azmak” deriz. Ağaçlar da sanki diyor ki; “böyle akıp dururken azmak, olası mı azmamak”
Yücelen, Güneybatı Anadolu'ya gelenlerin vazgeçilmez uğrak yerlerinden biri oldu: “Kadın Azmağı turu”, “Sedir Adası turu” gibi, “Yücelen Oteli turu” düzenlenir oldu. Daha hoşu; birçok ünlü üniversite/fakülte mezunlarının yıldönümleri için aranan bir mekan oldu. Bu varlık; Nail Çakırhan'dan başka İlhan Selçuk, Oktay Akbal, Mustafa Balbay, Prof Dr. Coşkun Özdemir, Dr. Osman Gürün, DT Onur Alp, Ecz. Yaşar Alp, Gazeteci Misket Dikmen, Gazeteci Ünal Türkeş, Prof. Dr. Cezmi Öncüer gibi nice bilim ve sanat adamlarının fırsat buldukça uğradıkları dinlenme ve görüşme yeri oldu.
2 bin yıl önce Pamukkale'de yaşamış büyük sifist bilge Epiktetos'un dediği gibi; “Bir kez sınırı aşan için, artık sınır diye birşey kalmamıştı.”
Önceleri “Gökova Yatırımcısı” dediğim Hamdi Yücel Gürsoy; inançlı bir gayretle “Muğla Girişimcisi” oldu. Muğla'da neye ihtiyaç varsa; o boşluğu doldurmada Hamdi Yücel'i görür olduk. İşte Muğla Menteşe, Marmaris ve Ortaca'da hastahaneler; sağlık ve teknik öğretim kurumları... Şimdi de Gökova'da bilim yuvası.
... Bu bilinçli yürüyüşle Hamdi Yücel Gürsoy'un “Karya” “Menteşe” veya “Gökova” üniversitesi kurduğunu görürsek, şaşmamız gerek
Yolun Gökova denizi ve gökleri gibi aydınlık açık olsun Hamdi Yücel Kardeşim.