Ülkenin bir kısmı olarak mutsuzluktan ölüyoruz, diğer bir kısmı ise o gösterişli hayatlarında hiçbir sorun yokmuşçasına yaşamaya devam ediyor.

Eskiden alt gelir grubu, orta sınıf ve üst sınıf vardı. Şimdi o alt gelir grubu aç, orta sınıf fakir ve borç içinde üst sınıf hayatına devam ediyor. Her şey güzel olacak derken gün geçtikçe daha da kötü olması ve bizim buna sadece ayak uyduruyor olmamızı şaşkınlıkla karşılıyorum. Nasıl bir kaosun içinde hayatlarımız geçip gidiyor anlamıyoruz bile. 50 yaşımızda mis gibi hastalıklar bizi bekliyor olacak.

Mesela benim fiyat algım tamamen kayboldu. Pahalı mı, ucuz mu, alsak kazık mı yeriz yoksa kâr mı ederiz asla anlayamıyorum. Borçlarımızın maaşı yatınca da ilk 5 günden sonra, çok az bir parayla hayatımızı devam ettiriyoruz. Mecburi ihtiyaçlar dışında özel hayatımızda, tek bir kültür sanat etkinliğine katılmamız bütçelerimizde açık, tatile gitmemiz en az 2 ay borç ödemek demek.

Geleceğe dair ümidimiz var mı? 

Ben ve yaşıtlarım birçok ekonomik/ siyasi krize, global olaylara, pandemiye falan denk geldiğimiz için bu günlerin geçebileceğinden biraz daha umutluyuz ya da öyle olacağına inanmak istiyoruz ama yeni mezun ve Türkiye’de işe başlamış 2000 ve sonrası doğumlu gençler için durum gerçekten çok zor. Doğdukları günden bu yana yaşanmayan olay, düşülmeyen dar boğaz kalmadı. Bu şartlarda üniversiteye giden gençler için ise barınma, yaşama ve okuma başlı başına sorun. Hatta çocuklar barınamıyor. Sağlıklı beslenemiyior. Kısacası nefes alamıyorlar. Ve biz hiçbir şey yapamıyoruz. Ne faydamız oluyor ne de bu düzeni değiştirebiliyoruz. 

Umut hep olmalı mı? 

Dediğim gibi belli bir kesim var maddi olarak en az ya da hiç etkilenmeyenler. Ülkede sadece onlar yaşayabiliyor. Geri kalanlar için hayat çok zor. Çocuğunu okutamayan, anne babasına bakamayan, tedavi olamayan, beslenemeyen, evini geçindiremeyen milyonlarca insan var. Binbir emekle kurduğumuz düzenimiz bozuyor, birçok insanın boşanmasına yol açıyor gecinememek. Senelerdir çabalayıp evlilik planları yapanlar ise mevcut şartlarda ya yüz binlerce lira borç altına giriyor ya da evlenemiyorlar. Çocuğu okula yeni başlayanlar sevinçlerini yaşayamıyorlar çünkü ellerine verilen listede alınması gerekenler çok pahalı. Ya ucuzunu bulacaklar ya da borca girecekler. Ki bu sadece başlangıç. Bir ebeveynin çocuğuna bunu alamayız demesi kadar zor çok az şey vardır bu hayatta. Yaşanan mali krizden ve şartlardan dolayı intihar eden birçok kişi duydum son aylarda. Hatta biri arkadaşım. Başka bir ülkeye yerleşen onlarca yaşıtım insan var. Kendi topraklarımızda barınamıyoruz, geçinemiyoruz ve mutsuzuz. İşler ne zaman düzelir, nasıl düzelir bilmiyorum. Umut etmeye devam mı etmeliyiz yoksa pes edip gitmeli miyiz kararsızım. 

Umuyorum yanılıyorumdur. 

Umuyorum, bir gün hepimiz için bu topraklar mutluluk ve refah içinde yaşanabilir hale gelir. Ne diyordu Metin Kemal Kahraman;

‘’Yalnız değilsin eskici

Bir sabah güneş doğar

Sevgiden tuğlalarla

Yeniden kurarız bu kenti.

Bu kent yorgun düşmüş bunca acıya 

Yeni bir güne başlıyor umarsızca

Bir tek eskici düşmüş yollara

Torbasında umut

Torbasında insana dair ne varsa….’’