Yüzlerce, binlerce müzisyen yaşıyor ülkede... Benim en müzisyenlerim, orta halli meyhanenin klarnet, darbuka, kanun üçlüsü... Onlarca tanırım bu müzisyenlerden... Meyhaneden çıkmadığımdan değil, severim hepsini... Bir çoğu günlük yevmiyeleriyle yaşar... Dı... Diyeyim... Pandemi bir çok sektörü olduğu gibi onları da yıktı. Bütün ümitleri, düğünlerdi... 3 Temmuz’da açılacak olan düğün sektörü ile ilgili kararlar açıklandı. Davulcusu, zurnacısı, gelinlikçisi, saloncusu, sesçisi, ışıkçısı, teknisyenleri, hamalları, fotoğrafçıları, videocuları, süslemecileri, kuaförleri, araba kiralamacıları, otelleri, uçakları, servisçileri, garsonları, ses sanatçıları, müzisyenleri, ayakkabıcısı, çeyizcisi, mobilyacısı, beyaz eşyacısı, perdecisi... Daha sayayım mı ciddiyeti anlatabilmek için... Yüz binler ve ailesi... Yapın hesabınızı... Gözlerini diktiler, kulaklarını açtılar. Karar çıktı... Gelin damat dans edebilir, ama başka kimse slow dans yapamaz, yasaktır... Karınla düğüne gittin, dans yasak ama aynı yatakta uyumak serbest...
Müzik çalınabilir, ama usul usul... Hızlı müzik çalmak yasak... Oyun havası misal. Oynanabilir ama, halay çekmek yasaktır. Salonlar açılabilir, ama 500 kişilik salon 150 kişi olsun... Çalın ama “A be kaynanayı çalmayın.” Konser sektörü farklı değil... Müzikli restoranlar için hala bir karar yok, yönerge yok. Üst üste koyunuz bakın işsizler ve ne yapacağını bilemeyenler ordusu kaç kişilik oluyor?
Bu işin içinde bir iş var. Tramvayda, otobüste, metroda kurallara uyarak kalabalıklar oluşuyor. Pazarda, insanlar birinin üzerine çıkıyor. AVM’ler en baş açılıyor. Fırsatını bulan, çayır çimende mangal kalabalığında birbirine tavuk kanat jesti yapıyor, kentin merkezi yerlerinde her türlü kalabalık, adeta akraba oluyor. Mesele müzisyenlere, düğün sektörüne, konsere geldiğinde ,durum değişiyor. Önlemlere karşı olduğum falan yok aman yanlış anlaşılmasın...
Ben bu işin içinde bir iş var diyorum... Bu, yüz binlere ulaşan sektörü açlığa mahkum etmektir diyorum. Bu işin içinde müziği, eğlenceyi, sanatı sevmeme istememe, var mıdır diye sorguluyorum... “On binlerce müzikli mekana yasak koymanın altında sadece pandemi mi vardır?” diyorum.
Hepsini kabul ettim, önlemlere de “Eyvallah” desek şunu soruyorum; peki ne olacak bu sektörlerdeki insanların hali? Hangi biri, herhangi bir bankadan 5 kuruş alabilir mi?
Cevap veriyorum hayır...
Eğer çalışmalarında gerçekten sıkıntı varsa; ki saygı duyarım olabilir... Devlet bu durumda nerededir? Alaylı yetişen Tepecikli müzisyenden, konservatuarda yıllarını harcamış müzik insanlarına kadar, bu genişleyen yelpazeyi oluşturanlara kim sahip çıkacak?
Bu görev kime düşer?
Hele hele yerel müzisyenlere, şarkıcılara, düğüncülere, yukarıda saydım işte o on binlere kim el atacak?
Cevap veriyorum: Hiç kimse...
Hunharca ezilen bir sektöre dikkat çekmek istedim sadece... Bir satır haber arıyorum bunlarla ilgili günlerdir... En baba yayın organları bile es geçiyor... Fakirsen öl, kimsen yoksa öl, ağan yoksa öl,
Müzisyen; sen de öl...
XXX
İ-chip, İ-chip
Ben bu pandemi sürecinin en başından beri, teknolojik devrim döngüsünün başladığını iddia ediyorum. Bu dönüşüm olurken, eskiler de yavaş yavaş maziye postalanacak. Moral bozmayayım ama iddiamın arkasındayım, pandemi en iyi niyetle 2 ya da 3 yıl sürecek. Bu iddialar arasında yükselecek teknoloji ve yeni düzenin sahiplerinin, bitmek bilmeyen yarışı ve kavgasına şahit olacak yeni nesil. Bakınız; Washington Üniversitesi öğrencileri; fotoğraf çekebilen, video kaydedebilen, görüntülü arama yapabilen, hatta internete bağlanabilen lensler yaptılar ve deneme sürümündeler. Bir adım sonrasını söyleyeyim. Gün içerisinde yaşadıklarınızı bu lensler sayesinde kaydedebileceksiniz. Akşam eve gidip baştan izleyeceksiniz. Tüm bunların olması için de “Chip”leneceksiniz... Sonra da İ- chip, İ-chip, bu özgür günlerinizi yad edeceksiniz...
XXX
İzmirlilerin zaferi
“Zor oyunu bozar” derler... Genelde “Zor” güzel projeleri de ortaya çıkarıyor... Açık hava konserleri serbest bırakılmasına rağmen, Koşulları çok ağır ve izleyici de zaten doğal olarak korkuyor. Türkiye’nin en büyük açık alan gösteri merkezinde, İstanbul Yenikapı’da Tam da pandemi koşullarına uygun olarak bir organizasyonlar serisi başladı. Arabalı konser. Konserler dizisinin ilk konuğu da Kenan Doğulu idi. Doğulu, klasik arabasıyla geldi konsere. Zor ve tehlikeli , riskli bir iş... Alkış yok... Yerine selektör ve korna var. Kültür tüketicisinin alışkın olmadığı bir iş... Arabada konser nasıl olur? Beklediğimden iyi katılım oldu. Şarkılar bitince katılımcılar kornalarına bastılar... Değişik... İş güzel de bu haberin burada olma sebebi başka. Organizasyonun sahibi İzmirli bir firma... “İlklerin kenti İzmir” diyoruz ya. İlki İstanbul’da olsa da uygulayıcı İzmirli gençler... Süleyman Demirel babanın sözü ile noktalayabiliriz. “Demokrasilerde çare tükenmez” Tebrikler arkadaşlar... En azından mücadele ruhu güzel...
XXX
Bir işi de tam yapsak...
Üniversite sınavları hafta sonu yapıldı. Son saniyede kapıda düşenler, Sınava giderken, kafasını gözünü yaranlar, bir dakika geç kalıp hayatıyla oynayanlar... Bunlara alıştık. Tıpış tıpış bu haberleri takip ederken, bu yıl da kopya vakası denk geldi. Velet çekmiş soru fotoğraflarını, yaymış internette... Vay arkadaş, o kafayı ve çabayı derslerine harcasaydın ya kerata... Dilimden dökülüverdi iki satır... Bir işi de tam yapabilsek ya...
GEREKSİZ BİLGİ; İnekler, bir günde insanlardan 200 kat daha fazla gaz üretirler. Bu doğal işlemin “Sera gazı salınımı” ile bir ilgisi yoktur...
GEREKLİ BİLGİ; Tüm acıların kaynağı beyindir. Ancak beyinde ağrı algılayıcıları olmadığından acı hissetmez. Beyine giden ve gelen sinir sinyallerinin hızı saatti 273.6 km’ye ulaşır. Bu hızlı sistem acıyı, sinir, doku ve damarlara iletir...
DELİ ZİYA; “Sen radyoyu kapattın diye şarkı bitmez”