Her şeyden önce insan olunmalı sonra doktor-Voltaire
“Bazı insanları tanımlarken onların isimlerine gerek yoktur.
Toplumun onlara yakıştırdığı isimler, aslında her şeyin açıklayıcısıdır.
'Ustam' Okan Yüksel böyle tanımlar 'Hoca' sözcüğünü. İşte - belki de o nedenle en çok ona yakışan kelimelerden biridir de 'Ömer Hoca!'
***
Gastroenteroloji Bilim Dalı, tıp fakültelerinin önemli branşlarındandır.
Bugün Türkiye’de hızla gelişmesinde bir ismin büyük katkısı olmuştur.
O isim, 'Efsane Profesör' Namık Kemal Menteş’tir!
Menteş Hoca’yı, ziraat teknisyeni rahmetli dayım Necati Nehar aracılığıyla tanımış, boş vakitlerini değerlendirdiği -gözü gibi de baktığı- Gümüldür’deki mandalin bahçesinde tatlı sohbetlerine katılmıştım.
Günümüzde, Menteş Hoca’nın koltuğunda bugün -asistanlığını yapmış- ekolünü sürdüren,
Hanefi ve Tankut hocalardan sonra 'bayrağı teslim alan' Prof. Dr. Ömer Özütemiz vardır.
***
Ömer Hoca, tam 41 yıllık doktor!
Hayatı; hekimliği, fakültesi, hastaları, öğrencileri, sevdikleri ve sevenleridir!..
Ege Üniversitesi Gastroentoroloji Bölümü, dünyanın ve Avrupa’nın en büyük kliniklerinin başındadır.
Hoca, 1983’ten beri kliniğin hizmetindedir.
Felsefesi, doğası; insandır!..
Ona göre, “Önemli olan yaşamak, başarmak değildir! Önemli olan; insan kalabilmeyi başarmaktır!”
Bakın, kliniğinde başta hastalarının, mesai arkadaşlarının babası gibidir tevazu simgesi Hoca. Hem de Büyük Babası!..
Tanıdığımız bir asistanının aktarımıyla bir-iki örnek verelim -hoşgörüsüne- sığınarak..
Hastalarından biri inanılmaz derece ülke ve dünya gündemine duyarlıdır.
Hoca’nın dikkatini çeker.
Yardımcısına bir transistörlü radyo aldırtır.
Haber kanallarını da ayarlayarak armağan eder!
Bir örnek daha; gariban bir kadın hastası taburcu olacaktır.
Kuaför getirtir, saç bakımını yaptırtır, memleketine yollar.
Yine yoksul çok sayıda hastasının -yol paralarını vererek- gönderdiği anlatılır.
***
Öğrencilerinin, meslektaşlarının, personelinin -ayrımsız- her derdine ortaktır.
Ömer Hoca, katıksız Atatürkçü, Cumhuriyetçi bir vatanseverdir de. Mücadeleci kimliği ile yetiştirdiği hekimler, bugün dünyada ve ülkemizde çeşitli üniversitelerde hizmet vermektedir.
Meslek aşkı hep önde gelir, resmi tatil, bayram vs. dinlemez, gelir kliniğe tek tek hastalarının halini hatırını sorar.
Onlara moral verir, fıkralar anlatır.
İyileşen hastalarıyla sürekli iletişim halindedir.
Bu yoğunluğunda bile bilimsel çalışmalardan,
yayınlardan imzasını eksik etmez.
Zaman zaman sıradışılığı da söz konusudur.
Bir tarihte Kenan Işık’ın sunduğu
Kim 500 Milyar İster'e katılmış.
125 milyarlık soruda elenmiştir!
***
Üniversitenin en kıdemli profesörlerinden Ömer Hoca, Korona günlerinde de bilgisi görgüsünü gücünü kullanıyor hastaları, meslektaşları, dostları için.
Bir nefer gibi hastanede sabahın köründen gece yarılarına kadar.
Herkesin sorununa yetişmeye çalışıyor.
Özellikle ön safta salgınla mücadeledeki meslektaşlarını yalnız bırakmayıp sürekli motive ediyor.
Şairin dediği gibi; “Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını/ Kavgaya tüm
kaslarınla, gövdenle’’ deyip!..
***
Müşfik Kenter’in çok güzel bir sözü vardır, şöyledir; “Üşüdüğümüzde camı kapatmak kadar kolay olsaydı keşke, sevilmediğimizi anladığımızda da o kişiye yüreğimize kapatmak!”
İyi de Ömer Hoca’yı -bugüne kadar- hiç sevmeyen olmadı ki!..
Ölümlü bir dünyada, 'insana yaraşır şekilde yaşamaktan' daha ne iyi olabilir Hocam?
Şu zifiri kara günlerde -hepiniz- umudun çiçeğisiniz.
Bizler için birer deniz fenerisiniz; ışığınıza o kadar çok ihtiyacımız var ki.
Kalbinize değenler çok olsun, değer verdikçe değer alın Ömer Hocam!..