Bugün yürüyüş yaparken, parkta annesine eliyle ağaca tırmanan kediyi gösterip sevinç içinde zıplayan bir çocuk gördüm. Yüzündeki mutluluğu, pür dikkat kediyi seyretmesini ve annesine heyecanla gördüklerini anlatmasını izledim.

Ben sokakta oyun oynayarak, kedilerle köpeklerle birlikte büyüdüm. Benim neslim ve benden önceki nesiller de böyle büyümüş.

Şimdiki nesiller sokakta oyun oynayarak değil; daha çok sanal ortamda, sosyal medyada, evlerin içinde büyüyor. Çok da eleştiremiyorum; devir öyle güvenilmez bir devir ki, anne ve babaları anlamamak imkansız.

Ama şu da bir gerçek ki, hayatın içinde, doğaya dokunarak, kedilerle-köpeklerle ve yaşıtlarıyla sosyalleşerek büyüyen çocuklar daha şanslı.

Yine de hala daha aileleriyle sokağa çıktıklarında çocuklar kedileri, köpekleri yakından görebiliyorlar.

Bu bile önemli… Çünkü evcil hayvanlarla kurulan her türlü iletişim hem çocukların duygusal gelişimine hem de yetişkinlerin psikolojisine iyi gelen bir durum. Bunu ben değil, bilimsel araştırmalar söylüyor.

*

 Yeni yasa sonrası art arda yaşanan katliamlar ise aklımıza kapkaranlık olasılıkları getiriyor.

Şöyle bir senaryo düşünün: Sokakta hiç kedi veya köpek kalmamış. Hepsi toplanmış.

Evinde de evcil hayvanı olmayan milyonlarca çocuk, bir kedinin köpeğin başını hiç okşamadan büyüyorlar.

Hiç yavru kedileri oynarken veya bir köpeği uyurken yakından görmüyorlar.

Bir kediyi, köpeği beslemenin mutluluğunu tatmıyorlar.

İnsan dışında bir varlıkla empati kurmanın ne mucizevi ve iyileştirici bir duygu olduğunu bilmiyorlar.

Bir kedinin kuyruğunu fazla sıkı tutunca pati yemiyorlar; kendilerinden zayıf bir varlığı severken incitmemeyi deneyimleyerek öğrenemiyorlar.

Hayvan sevgisini tatmadan büyüyen çocuklar, nasıl yetişkinler olurdu, bir düşünün.

"İnsan ruhunun bir parçası hayvan sevgisini tadana kadar uyanmaz" der yazar Anatole France. Bence hayvan sevgisine dair bugüne kadar söylenmiş en güzel, en anlamlı sözlerden biridir.

Onların sevgisiyle ruhumuzun aydınlanması bir yana; onlarsız ne kadar boş, ne kadar renksiz ve ne kadar neşesiz olurdu hayat.

Onlarsız bir hayatı, onların olmadığı sokakları düşünmesi bile üzücü.