Gazetecinin kaleminin mürekkebi alınterinden, diğer kısmı, şeref-haysiyet-onur alaşımındandır. Kırılır ama satılmaz. - Bekir Coşkun
“Hepiniz biliyorsunuz; malum, kara haber tez duyulur, mübarek Cuma günü alçakça bir saldırıya maruz kaldım. 'Öldürmek' kastı ile saldıran 3 kişi, 'Bahçeli hakkında yazıyorsan hesap vereceksin. Ülkücüler hesap sorar. Geber, geberteceğiz' diye sloganlar atarak arkamdan saldırdılar. Enseme yumruk ya da çok sert bir cisimle vurup, tekme atıp çelme takarak yere düşürdüler. Yerde daha kolay saldıracaklardı ki fırlayıp kalkarak elimdeki pazar arabasını savurarak onlara vurdum. Polis!.. diye bağırdım kaçmaya başladılar. Komşu, camdan araba olduğunu gösterince cep telefonum ile şoförün ve aracın resmini çekmek istedim. Ancak çok hızla 'öldürmek' kastı ile aracı üzerime sürdü ve sağ kalçama ve baldırıma şiddetle çarpıp yere düşürdü.”
***
Bu insanı dehşete düşüren ifadeler, yıllardır gazetecilik yapan Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi -benim de Günaydın Gazetesi yıllarımda beraber çalıştığım- Orhan Uğuroğlu’na ait. Uğuroğlu, resmen ölümden döndü. Aynı gün Gelecek Parti'li Selçuk Özdağ, bir gün önce de KRT TV’den Afşin Hatipoğlu saldırıya uğradı, hastanelik oldu.
Son dönemde linç girişimine uğrayan Ana Muhalefet CHP’nin lideri Kılıçdaroğlu, evi basılan İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, gazeteciler Ahmet Takan, Yavuz Selim Demirağ, Sebahattin Önkibar, Murat İde, TİP’li vekil Barış Atay gibi!
Siyasetçilere, gazetecilere, kadınlara, çocuklara, sağlıkçılara fiziksel şiddet; şehrin göbeğinde eşkıyalık, kaba kuvvet, “sıradanlaştı” artık. Tabii sanıklarının serbest kalmaları da… Tek sesli çoklu medyada yer almıyor bile haberleri…
***
Toplumun doğru bilgilenme hakkına hizmet eden, eleştiri hakkı ile ifade özgürlüğünü kullanmaya çalışan, muhalif düşünceli, eleştiri hakkını ve ifade özgürlüğünü kullanan gazetecilere şiddet, tehdit ve hedef gösterme; Eskisi’nde Yenisi’nde “yeni” değil ülkemizde. Kutuplaştırıldığımız şu gerçekten zor dönemde inanılmaz da bir tırmanışta, yaygınlaşmakta. Şiddet uyguladıkları gazetecilerin korkup yazmayacaklarını düşünüyorlar herhalde. Bağımsız gazetecilik yapmaya çalışanlara gözdağı verdiklerini sanıyorlar. Kimdir bu saldıranlar, kim azmettirmiştir, kimin tetikçisidirler? Bu kişilerin en ağır şekilde cezalandırılması da yargının görevidir. Demokrasiye şiddettir yaptıkları, zorbalıktır, terördür! Toplumu da susturmak, baskılamaktır.
Son söz olarak
Gazetecilikten, gerçekleri yazmaktan başka işi olmamış onurlu gazetecinin, yazarın, şairin sözü bitmez! Kalemi, kıymetlidir! Sansürle, ağır baskılar altında kalsa da, soruşturmalara, gözaltılara, tutuklamalara maruz kalsa da; biat kültürüne karşı çıkar. Her biri, toplumun algısını biçimlendirdiğinin bilinciyle, yazdıklarının haberlerinin arkasında durur. Tutuklu gazeteci sayısı noktasında Arabistan’la yarışan Türkiye’de “temiz gazeteciliğin” tek şartının; “iktidarları eleştirebilmek, muhalefete de muhalif gazetecilik yapmak” olduğuna inanır meslek ustalarımız. Çünkü, tersi amigoluktur! İşsiz de kalsa boş buldukları her yere yazar namuslu kalem erbabı. Toplumun sesi, vicdanıdır o; gözdağı vız gelir! O kalemini onur, namus bilen gazetecilere saygıyla.