Geçen haftaların sıcakları ve bilhassa Ege'yi etkisi altına almış, sık sık yangın haberleri ile içimiz yanmıştı.

İçinde bulunduğumuz haftada ise meteoroloji "Kavurucu sıcaklara" dikkat çekince yine yangınlar, yine ormanlarımıza odaklandık. İzmir ve çevresinde ormanlarımıza odaklanıp teyakkuza geçtik.

Yangınlar, yangınlar...

Asırların korkusu hep buydu. Adeta bize acı bir miras gibi kaldı.

Yani, "Yandı, bitti kül oldu" diye bizlere bilmecelerle karışık ders niteliğinde masallar anlatılırdı.

Kısaca "Sil baştan" konu dönüp dolaşıp gündemimizin baş sıralarına oturuyor...

H

Çocukluğumuzdan buyana geçmi- şe dönük İstanbul'un "patlıcan yangınlarını" dinledik. Hatta bu konuda nice yazılmış kitaplar ve köşe yazıları okumadık mı?

Aklımda kalanlara bir göz atarsak şöyle bir şeyleri sizlerle paylaşmak isterim:

Bir zamanlar "patlıcan mevsimi gelince, İstanbul' da deliler ile yangınlar çoğalır" diye bir deyim varmış. Bu, patlıcan mevsimi olarak bilinen Ağustos ayında sıcaktan bunalan insanların sayısının arttığı ve sıcaktan kavrulan ahşap nedeniyle fazla yangın çıktığı için söylenmiş bir deyimdir.

Örneğin, 1924'te Kadıköy'ün ortasında çıkıp çok büyüyen yangın Yor- gancı İsmail Efendi'nin evinde patlıcan kızartırken tavanı alevler sarmış, ev yanıp kül olmuş.

Yine kayıtlara göre, İstanbul Yangınları 19. yüzyılda şehrin değişmesine neden olan ve maddi manevi can yakan en önemli fela- ketlerdendi.

Daha eski devirlerde de yangın çıkıyordu. Fakat 19. yüzyılda nüfus arttı. Şehir kalabalıklaştı.

Yangınlar yüzünden Avrupa şehirlerinde daha erken tarihlerde ahşap terk edilip kagir yapılaşmaya geçilmişti. Bizde demek ki deprem o yıllarda yangınlardan daha etkiliydi, daha büyük korkulara sebep oluyor- du ki ahşap tercih ettiler. Ancak 1800'lü yıllara gelindiğinde kagir yapılaşmayı teşvik için kanunlar düzenlenmeye başladı.

Osmanlı döneminin korkulu rüyası : Patlıcan. Sofraların vazgeçilmezi İstanbul'u yakan patlıcan ...

H

Dünün İstanbul'unun ahşap yapı- larını kasıp , kavurup kül eden "patlı- can yangınları" bugün adeta kılık kıyafet değiştirip! Karşımıza ormanlarımızı yakan "mangal yangınlarına" dönüşmemdi mi?
Geçen hafta İzmir ve çevresinde çıkan orman yangınları çevremizi adeta "ateş çemberine" çevirmişti.

İzmir Orman Müdürlüğü'nün İzmir Büyük şehir Belediyesinin araçları ve de üzerimizden vızır vızır geçen uçak ve yangın helikopterlerini seyrederken hep bunları düşünüp bugün sizlerle paylaştım.

İnşallah, vatandaşlarımız ormanlarımızda mangal ve ateş yakmazlar. Bizler de "sil baştan" deyip, "yandı, bitti kül oldu" diye gelecek nesillere bunları kötü bir miras olarak bırakmayız.

Bakınız, ormanlara atılan şişeler kırık cam parçalarında hiç bahsetmedim.

Yangınsız, acısız ve de ülkemiz de terörsüz günler yaşarız.

Saygılarımla...