Ama bazı boşanmalar tam bir kepazeliktir.
Aynı yastığa baş koyarken yere göğe konulamayan kadınlar, kocalar, işin içinde özellikle aldatma varsa bir anda cümle aleme rezil edilecek insan sınıfına girer.
Bu boşanmalar sessiz sedasız değil, saç saça baş başa geçer ki, bu durumda en çok olan çocukların ihanet edilen anılarına olur. Yaşadığımız dijital çağda çocukluk anıları artık siyah beyaz fotoğraf albümlerinde kalmıyor çünkü.
Google arama çubuğuna yazılacak bir isim, kirli-temiz tüm geçmişi gözünüzün önüne seriveriyor.
Bu yüzden Demet Şener ve İbrahim Kutluay'ın boşanmasında iki tarafın yakınları ve avukatlarının, çifti daha sakin ve itidalli olmaya davet etmesi gerekir.
İş giderek çığrından çıkıyor çünkü.


Bunu ortaya çıkaran da eşi değil, sevgililerinden biri.
"Metresin metresi mi olur len?" deyip o sinirle elindeki bütün görüntüleri eşi Demet Şener'e göndermiş. Yani kendini de yakmış ama intikamını da almış.
Kadınların şefkati, sevgisi sonsuz enerji kaynağı olup güldürürken, öfkelerinin ise süründürdüğünü bir kez daha anlamış olduk.
Aşık iken ormanda koşup oynar, ceylan gibi mutluluk saçarız ama ihanet hançeri böğrümüze saplandığında da yaralı bir ayıdan farkımız kalmaz bizim.
Bu yüzden İbrahim Kutluay'a Allah kolaylık versin diyorum.
Demet Şener'e ise çocuklarının, gelecekte yüzlerini kızartacak bu haberleri daha fazla görmesini istemiyorsa, şu boşanma işini daha fazla toz kaldırmadan bitirmesini tavsiye ediyorum.
Amaç intikam almak ise o zaten çoktan alınmış oldu işte... Daha fazla rezillik yaşamaya değer mi, bilmiyorum.
* * *

AKP döneminin Aile Bakanlarının bu tür söylemlerine alıştık artık.
Bu kez de en son Aile Bakanımız Fatma Betül Sayan, Erdoğan'ın ziyadesiyle hoşuna gidecek ama bizi ürpertecek bir açıklamada bulundu.
Sayan, "Türk kadını adam gibi ölmesini çok iyi bilir" dedi.
Durmadı devam etti:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın kadına verdiği değer, bizi her zaman siyasette ne kadar değerlendirdiği ve ön konuma geçirmeye çalıştığı gösteriyor.
Her zaman ilk 3 sırada, 2'nci sırada muhakkak kadınlara listelerde yer verilmesini sağlamaya çalışmıştır."
***
Peki içinizde hala, "2. ve 3. sıraya" değer görüldüğü için sevinecek zihniyetin, bu ülkede kadın haklarını savunmasını, kadına yönelik her türlü zorbalık karşısında uygulanan ceza kanunlarının yeniden düzenlenmesini sağlamasını bekleyen var mı?
Kadın olarak doğmak artık gözlerinde nasıl bir küçümseme ise, ölmenin bile erkek gibi olanını yüceltiyorlar.
Kahramanlık, cesaret, fedakarlık sadece erkeklere özgü hasletler çünkü.
Kadının görevleri de zaten belli: "Evde oturacak, ha boyna doğuracak, dayak yediğinde sesini çıkarmayacak. Tabii bir de öyle gevşek gevşek ulu orta kahkaha falan atmayacak. Kıt aklıyla erkek işlerine karışmayacak, şerefiyle ölmeyi bile aklının ucundan geçirmeyecek, bu işi de erkeklere bırakacak."
Ona göre... Aklımızı başımıza toplayalım, biz sefil kadınlar!