Korona virüs salgını sebebiyle tüm dünyada sekteye uğrayan birçok uğraş ve/veya aktivite var ki; belki de biz sporseverleri en fazla üzen de, salgın sebebiyle ara verilen ya da sekteye uğratılan spor karşılaşmaları, antrenmanlar ve diğerleri…
Ancak ve ne var ki, dünyamızda sporun durduğu ya da bu denli sekteye uğradığı başka zamanlar ya da hadiseler yok muydu?
Elbet ki vardı ve hatta salgın gibi kitlesel olmasa da, bölgesel bazı sıkıntılar sebebiyle spor; bazı coğrafyalarda tamamen durma noktasına geldi ve durdu. Kiminde ise sporcu sayısı ve spor organizasyonları sayıları azaldı.
Nasıl mı?
O kadar çok örnek yazabilirim ki… Ancak en yenisinden başlayayım;
Geçenlerde Afganistan’da Taliban rejiminden kaçmak isterken, yeni havalanan uçaktan düşen kardeşler var ya? Birisinin Afgan genç milli futbol takımının oyuncusu olduğu söyleniyor. Ve o genç artık yok! On binlerce insan, hayatını kurtarabilmek ve sadece nefes alabilmek için, o kanlı coğrafyada büyük bir mücadele veriyordu. Şimdi ise aynı sebeple kaçmaya çalışıyorlar ve biliyorlar, kalırlarsa başlarına gelecek korkunç ölümü…
Afganistan’ın adını hangi olimpiyat oyunlarında duydunuz? Hangi basketbol, futbol, voleybol, hentbol turnuvalarında adı geçti. Ya da tek kadınlar, tek erkekler tenis maçlarında? Çok mu iddialı oldu tenis? Haklısınız…
Ben kendimi bildim bileli, o coğrafyada savaşlar hüküm sürüyor. Önce Rusya ki, ağır silahlı Amerikan filmlerine konu olmuştur bu durum; Rambo serisinin bir bölümü Afgan coğrafyasındaki Rus işgaline odaklanır. Sonra tüm dünyaya özgürlük dağıtan Amerika! Ve ardından şeriatı çığıran Taliban. O coğrafyada sanıyorum en büyük spor; hayatta kalabilmeyi becerebilmek!
Burnumuzun dibindeki ve gürültüsü henüz sonlanmayan Suriye’ye bakalım; Afganistan’a oranla daha şanslılar. Bir futbol ligleri var, olimpiyat komiteleri var, basketbol ve diğer sportif branşlarda faaliyet gösteren şubeleri var. Daha doğrusu vardı; iç savaştan bu yana, Suriye’nin podyumlarda adını duyan var mı? Tokyo olimpiyatlarında toplamda ve sadece bir adet bronz madalya alabildiler.
Arap baharı diye birilerinin bir taraflarından uydurdukları, bahar mevsimi ile yakından uzaktan alakası olmayan ve özellikle Kuzey Afrika’yı tersine çeviren iç savaşlar, darbeler, çöküşler silsilesini hatırlıyorsunuz. Tunus, Cezayir, Libya ve Mısır’ı her manada derinden etkileyen… Bakınız bu ülkelerin son yıllardaki sportif etkinliklerinin ne kadar da dibe vurduğuna…
“Sen de hep kötü coğrafyaları örnek gösteriyorsun” mu dediniz? Buyrun size Avrupa’dan örnekler;
Ukrayna’yı, Milan’lı efsane forvet Shevchenko’yla tanıdık daha çok… Ardından Rumen teknik adam Lucesku’nun yukarılara taşıdığı Shakthar Donetsk kulübüyle… Avrupa kupalarında ne kadar da başarılı maçlar çıkarıyorlardı oysaki. Ne zamana kadar? Rusya ile sınır kavgasına tutuşana kadar… Shakthar takımının neredeyse son beş yıldır esamesi okunmuyor.
Dağılan Yugoslavya’nın yerinde yeşeren Hırvatistan, Sırbistan, Bosna, Kosova gibi devletler yeni yeni kendilerine geliyorlar. Doksanlara kadar Yugoslavya, o coğrafyada bir ekoldü. Futbolda Yugoslavya ekolü denen bir olgu oturmuştu insanların kafasına… Ve çıkan savaşların ardından, neredeyse yirmi yılı aşkın bir süre, o bölgeden spor sesleri yükselemedi. Dedim ya, yeni yeni filizleri boylanıyor o bölgenin spor ile ilgili olarak…
Dünya savaşlarını da unutmayalım, özellikle ikinci dünya savaşı ile tüm dünyada belli bir süre, olimpiyat oyunları gibi ulusal spor organizasyonları yapılamamıştı.
Savaşlar… Sadece insanın insana ettiği zulümden ve yaşamsal olanaklarını elinden almaktan başka hiçbir şeye yaramayan savaşlar… Biter mi dersiniz? Yeni yaşamlarla beraber, spor baharı açar mı?
Dipnot; “Spor karşılaşmaları ile kazanılan her türlü madalya, savaşların ardından kazanılanlardan çok daha parlaktır.”