Engelliler Günü gibi farkındalık günleri, ülkemizde “kutlama” şeklinde algılanırken, ‘sevgi her engeli aşar’, ‘farkındayız yanınızdayız’ gibi mesajlar, özellikle kronikleşen sorunlar çözüme ulaşmadığı için rahatsızlık yaratıyor. Oysa gerçek bir “farkındalık” için hak temelli yaklaşıma geçilmesi, geçen bir yılın değerlendirilmesi ve yeni yol haritalarının çizilmesi gerekiyor

Her yıl 3 Aralık geldiğinde yapmamız gereken, “Sevgi her engeli aşar” demek yerine, geride bırakılan bir yılı değerlendirip, engellilerin eşit yurttaşlık haklarını kullanmasının önündeki engellerin ne kadarını, nasıl kaldırdık, önümüzdeki yıl neler yapacağız, bunun için ne kadar bütçe ayıracağız gibi düzenli ve sürdürülebilir planlamalar yapmak olmalı. Bütün bunları gerçekleştirmenin yolu önce engelli olmayan bir bireyin,  yeterlilikler ve haklar açısından kendisini engelli bir bireyden üst bir konumda görmemesinden geçiyor. Bir engel durumunun kişinin kusuru veya noksanı olarak algılanmaması, ancak değişmesi ve düzelmesi halinde toplum içinde yer alabileceği düşüncesinin tamamen iyileştirilmesi gerekiyor. Engelliliği normal” olmayan bir durum, engelli birey ve ailelerini yardıma muhtaç” bir topluluk, yapılan ve yapılması gereken hizmetleri bir lütuf” olarak değerlendirdikçe, hak temelli bir yaklaşıma geçmek mümkün olmayacak.

Engellilerin haklara erişimine engel” olan fiziksel ve sosyal ortamlarda gerekli düzenlemelerin yapılması, her şey bitti sıra engelilere mi geldi” bakış açısından kurtulmakla mümkün hale gelecek. Engelli kişilere, toplum yaşamına dahil olma ve katılma hakkını teslim etmek gerekiyor. Bu sorumluluk devlet kurumlarının olduğu kadar toplumu oluşturan bütün unsurlara da ait.

I M G 3112

HAK TEMELLİ YAKLAŞIMI ÖZÜMSEMEK

Yardım temelli yaklaşımdan hak temelli yaklaşıma geçebilmek için öncelikle Türkiye’nin imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ni iktidarıyla muhalefetiyle,

bakanlıklarıyla belediyeleriyle tüm siyasi aktörlerin özümsemesi, sözleşmeyle belirlenen devlete ait yükümlülüklerin hepsinin yerine getirilmesi gerekiyor.

3 Aralık 2023 Engelliler Günü’nde siyasi parti yöneticileri ve üyeleri başta olmak üzere sevgi her engeli aşar” diyen herkesin, BM Engelli Hakları Sözleşmesi’ni okuması şart. İşte o zaman engellilerin hayata dahil olmasının önündeki engelleri tek tek kalkacak.

ENGELSİZMİR KONGESİ’NDEN NOTLAR

Engelsizmir Kongrelerinin dördüncüsü 1-3 Aralık tarihlerinde Gaziemir Fuar alanında gerçekleşti. “Engellik Alanında Yenilikçi Yaklaşımlar” temalı kongrenin bilimsel ve sosyal programları başlığa uygun olarak düzenlenmişti. Kent ve ülke olarak “yenilikçi yaklaşımları” öğrenmek ve hayata geçirmek konusunda çok yavaş olduğumuz gerçeğini aklımızda tutarak, yine de kongre sırasında gelişime açık iyi uygulamalar örnek olarak sunuldu. Kongre boyunca iki cümleden çok etkilendim. Birincisi; Dil ve Konuşma Terapisti Tınaztepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. İlim Aksu’nun “Özel Gereksinimli Bireylerde Dil ve Konuşma Sorunlarına Bütüncül Yaklaşım” başlıklı sunumunun sonunda dile getirdiği “Engelli birey yoktur, engelli bilim vardır” cümlesi bilim insanlarına verdiği yerinde bir mesajdı. Eski tarihli makaleleri referans göstererek her türlü yeniliğin karşısında duranlar da bu cümleden nasibini almalı bana göre.

I M G 3170

Vestel Elektronik’ten örnek yaklaşım

Engelli İstihdamında Uygulama Örnekleri başlıklı oturumda, işitme engellilerin istihdamı ile ilgili bir çalışma yürüten Vestel Elektronik A.Ş. temsilcisi Ali Mutlu’nun, istihdama kazandırdıkları engellilerin iş yapma kapasiteleriyle “şöyle iyiler, böyle iyiler” şeklinde reklam yapmalarına yönelik öneriye verdiği cevap da engelliliğe bakış açısı anlamında bence ders niteliğindeydi. Ali bey verdiği yanıtta özetle şunu söyledi: “İşi yapabilme kapasiteleri her insan gibi, engeli özelinde ‘şunu daha iyi yapar’ ya da ‘bunu daha kötü yapar demek’ yanlış bir tutum.” Vestel Elektronik’in hem bu bakış açısı hem de sunumda verdikleri bilgilere göre bu çalışmayı oluştururken ve sürdürürken uyguladığı yöntemler detaylı bir çalışmanın ürünü olarak görünüyor. O açıdan da kendilerini kutlamayı bir borç bilirim, çünkü engellilik alanında yapılan bir çok çalışma, dostlar alışverişte görsün mantığı ile yapılıyor.

I M G 3042

KEDİ Otizm standı

KEDİ-Kabul, Eşitlik, Dahil olma, İstihdam- Otizm Derneği olarak da kongreden en yüksek verimi almak için çalışma yaptık.  Bir stant açtık, özellikle bilimsel programı yakından takip edip, sunumların sonunda söz alarak konuyla ilgili değerlendirmelerimizi de kayda geçirdik.

Cumartesi günleri yaptığımız özsavunuculuk atölyemizi de kongre sırasında yaptık, çocuklarımız uygulamalı olarak savunu faaliyeti yapmaya olanak buldu. Bir de öznelerimizden Nazlı Şahin’in “Ava’nın Dünyası” adını verdiği ilk kişisel anime sanatı sergisi açması için fırsat bulduk. İşbirliği yapabileceğimiz sivil toplum örgütleri temsilcileriyle ilişkilerimizi geliştik. Bu alanda bizim için en kıymetli tanışma ve sohbet Eker Süt Ürünleri’nin Tohum Otizm Vakfı ile birlikte yürüttüğü “Otizmli Bireyler İşgücünde” projesinin süpervizörü Psikolog Alperen Aşanbuğa ile olanıydı.

I M G 3134

Bağırsak hastaları ilaç bulmada sıkıntı yaşıyor

İnflamatuvar Bağırsak Hastaları Stoma ile Yaşam ve Tüm Bağırsak Hastaları Aileleri Yardımlaşma Derneği (İBHAYD),  kongredeki stant komşularımızdan biriydi. 1-7 Aralık günü Ülseratif Kolit ve Chohn Hastastalıkları Farkındalık Haftası’na denk gelen kongrede onlar da farkındalık çalışması yaptı. Acil Tuvalet Bekleyemez Kartı, Mor Işıklandırma, İHB Hasta Okulu gibi projelere imza atan dernek, hastaların yaşadıkları sorunlara dikkat çekmek ve çözüm oluşturulması için her platformda sesini duyurmaya çalışıyor. Daha önceden tanıştığımız dernek üyeleriyle, tanışıklığımızı 3 gün boyunca daha da geliştirdik. Çocuklarımızla birlikte stantlarını da ziyaret ettik. İBHAYD Başkanı Ömür Akkaya ile kongre günlerinde fırsat buldukça yaptığımız sohbetlerde hastaların yaşadıkları sorunları ilk ağızdan öğrendik.

Sohbetlerimizde, bağırsak hastalarının, ilaç, hastane randevusu, engelli raporu alamamaları gibi sorunlarla mücadele ettiğini belirten Akkaya, okul, iş ve evlilik hayatlarının olumsuz etkinlendiğini de anlattı. Akkaya kısaca şunları söyledi: “Dolar kurunun yüksek olması nedeniyle kullandığımız ilaçlar artık Türkiye’ye gelmiyor, bu nedenle hastaların sağlık durumu ağırlaşıyor. Bir çok hasta günde 25-30 civarı tuvalete gitmesi nedeniyle evinden çıkamıyor. Gençlerimiz okul hayatlarına ara vermek, hatta bırakmak zorunda kalıyor. Hastalık sebebiyle bir çok evliliğin bittiğine de şahit oluyoruz. Sorunlarımıza dikkat çekip önüne geçmek için sesimizi her platformda duyurmaya çalışıyoruz. Bize engelli raporu da verilmiyor. Tüm bu sorunların çözümü için Sağlık Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Çalışma Bakanlığı gibi kurumlarla gerek yüz yüze gerekse online toplantılar yapıyoruz.”