"1923 yılı...
Cumhuriyet'in kuruluşu ile birlikte tüm yurtta zafer sevinci; muhteşem kutlamalar var...
Kurtuluş Savaşı'nın kazanıldığı son nokta İzmir'de de bitimsiz mutluluğu yansıtan gösteriler gerçekleştiriliyor...
Semtlerinde gençlerin birarada, katılımcı ve dinamik toplumsal çalışmalar yapması isteyen sakinler de boş durmuyor bu arada...
"Spor yapmalılar; gelecek kuşaklara örnek insanlar olmalılar" diye düşünüyorlar...
Cumhuriyet öncesi kurulan Karşıyaka İdmanyurdu ve Altay kulüplerinden sonra, yeni dönemde Eşrefpaşa'da Altınay; Hatay'da ise Sakarya kulüpleri kuruluyor...
Basmane, Tilkilik ve Namazgah gençleri de atılıyor ortaya... Mustafa Balöz, Hüseyin Yurdakul ve Mehmet Hancıoğlu (Hoca Mehmet), düşüncelerini Dr. Hacı Hasanzade Etem Bey aracılığıyla Ragıp Paşa Kıraathanesi'nde toplanan semtin diğer büyüklerine aktarıyorlar ve Tilkilik'te bir spor kulübü kurulması düşüncesi olgunlaşıyor...
Dr. Etem Bey ile Dr. Cevdet Fuat Bey, Tilkilik, Hatuniye, Namazgah ve İkiçeşmelik semtlerini iyi bilen Eczacı Süleyman Ferit Bey (Eczacıbaşı)'e anlatılarlar durumu. Yörenin, Kurtuluş Savaşı'nda "kader birliği" yapmış insanlarla yoğrulmuş olduğunu bilen ve iyi tanıyan Ferit Bey de hemen harekete geçilmesinden yanadır...
Her şey tamamlanmış, salt isim aranır olmuştu. Yapılan toplantıda Zafer, Hilal, Kurtuluş ve Göktürk isimleri tartışılsa da, Süleyman Ferit Bey, "Bir Türk ismi buldum. Bir Türk İmparatorluğu'ndan geliyor" deyip, son noktayı koydu:
"Altınordu..."
***
94 yıllık tarihin başlangıcının kısaca anlatımı bu...
***
Yüz yıllık tarihsel bir yapıya kavuşmaya az kala, 94. yılını kutlayan Altınordu, sevinçler ve mutluluklar kadar hüznü de olan süreçlerden geçti...
Kuruluşunun ilk yıllarında Türk atletizminin omurgasını oluşturan isimleri içinden çıkardı...
Basketbolda Türkiye Ligi'nin ve Cumhurbaşkanlığı Kupası'nın ilk şampiyonu oldu...
Hentbolda, özellikle kız takımıyla lig tarihinde iz bıraktı...
Ve futbolda Türk futbolunun tarihine adını kazıyan isimleri kadrosundan çıkardı ve barındırdı ki, bunlardan başlıcası Sait Altınordu'ydu...
Bugün İzmir'in meydanlarına adını veren bir futbol efsanesidir Sait Altınordu...
***
Kuruluşu köklü bir yapıya sahip kulüpleri "asırlık çınara" dönüştüren kuşki yok ki camiaları oluyor...
İyi günlerde olduğu gibi, kötü günlerde de gönül birlikteliği yapılmış ve içtenlikle paylaşılmış bir sevgiyi yaşatmak, aşkla sürdürebilmek, büyütmek sorumluluk istiyor...
Sorumluluk onları doğruyu aramaya yönlendiriyor...
Sorumluluk onları duyarlılığı özenle taşımaya götürüyor...
Sorumluluk duygusu onlara yapıyı güçlendirme ödevini yüklüyor...
Ve güçlü olan, ortak akılla hareket eden camialar da o sorumluluğu paylaşıp, çoğalıyorlar...
"Asırlık çınarı" yaşatmak da böyle bir şey işte!
***
Zor günlerden geçti Altınordu...
Dağılmanın eşiğinden döndü...
Futbolda amatör lige gittiğinde "dönüşü olmayan bir yol" diye değerlendirenler, camia geleneklerini, o köklerden gelen yürekli kadroların varlığını unutmuş olmalıydılar... Ve "efsane" geri döndüğünde, "bir daha yaşanmamalı" derken, bu kez farklı tutundular kırmızı-lacivertli renklere; bir başka sarıldılar kulüplerine...
Öyle bir sarılma ki bu...
Bugün eğer yüzleri gülüyorsa...
Geleceğe daha bir güvenle baktıkları okunuyorsa gözlerinden...
Kulüp adıyla birlikte, binasını da yaşanılır kıldıkları içindir...
Yeşilyurt tesislerini yarattıklarındandır...
Selçuk'taki futbol yerleşkelerinin bir eğitim kurumuna dönüşmesindendir...
Altınordu Futbol AŞ'yi oluşturup, "emin el" gördükleri Seyit Mehmet Özkan gibi bir "futbol sevdalısına" teslim ettiklerindendir...
***
Cumhuriyetle yaşıt bir kulübün bugün ayakta kalışını ve geleceğe güvenle bakmasını sağlayan en önemli etken sevgi... Bu sevgiyi anlatmak değil, yaşamak gerekiyor...
Altınordu'yu İzmir sokaklarında dolaşırken kime sorsanız, onur veren çevreye mutluluk yayan sıcaklıkta tümceler duymak olasıdır...
O camia sevgisini ve sevincini paylaşır; kırgınlığını, kızgınlığını, hüznü de içinde yaşar ki, tribünlere koşan tutkunlarının bugüne dek taşkınlığını, fair play dışı davranışını göremezsiniz...
Altaylı dostum Tayyar Önder'in sosyal medyadaki paylaşıma yaptığı değerlendirme bunun en güzel örneklerindendir:
" Her Altaylınnın gönlündeki ikinci takım Altınordu'dur. Bu ilke benim için de geçerlidir. Gönlümün-kalbimin bir tarafı hep 70'lerdeki Alsancak Stadı'nın açık tribünüdür... Ve Behçet'tir... Ve hep İsmet'tir... Ve hep Nehir'dir... Ve hep Mümin'dir... Ve hep Alaçatılı Mehmet'tir... Çok yaşa ALTINORDU..."
İşte böyle bir sevgidir Altınordu'yu yaşatan...
Bitimsiz sevgiyle nice yıllara Altınordu...