Türkiye'de milyonlarca araç sahibinin ve sigorta sektörünün dinamiklerini kökten değiştirecek yeni bir düzenleme için geri sayım başladı. 1 Temmuz 2025 tarihinden itibaren geçerli olacak yeni kuralla birlikte, kaza yapan araçların "perte çıkma" yani tam hasarlı kabul edilme süreci, artık yeni kriterlere bağlanıyor. Bu değişiklik, özellikle ağır hasar alan ancak onarımı mümkün olan araçların kaderini yeniden çizecek ve ikinci el araç piyasasında yeni bir dönemin kapısını aralayacak.

Yeni düzenlemenin merkezinde, "yüzde 60 kuralı" olarak adlandırılan kritik bir eşik bulunuyor. Bu kurala göre, bir aracın perte ayrılması için, onarım masrafının aracın kaza anındaki piyasa değerinin yüzde 60'ını geçmesi gerekecek. Eğer eksper tarafından belirlenen onarım masrafı, bu oranın altında kalırsa, araç "ağır hasarlı" kabul edilse bile perte ayrılmayacak. Bunun yerine, aracın onarımı yapılarak yeniden trafiğe çıkması sağlanacak. Bu durum, daha önce küçük bir farkla perte ayrılan ve sigorta şirketleri tarafından ihale yoluyla satılan binlerce aracın artık onarılarak sahibinde kalacağı anlamına geliyor.

Düzenleme, "tam hasar" ve "ağır hasar" kavramlarını da net bir şekilde ayırıyor.

  • Tam Hasar: Kazaya karışan aracın KDV dahil onarım tutarı, aracın piyasa değerini aşıyorsa, araç "tam hasarlı" sayılacak. Bu durumda, aracın hurda tescil belgesi çıkarıldıktan sonra, sigorta şirketi araç sahibine piyasa değeri üzerinden tazminat ödemesi yapacak.

  • Ağır Hasar: Kazalı aracın onarım masrafı, aracın piyasa değerinin yüzde 60'ını geçiyorsa, araç "ağır hasarlı" olarak nitelendirilecek. Bu durumda, araç sahibinin talebiyle aracın trafikten çekme belgesi düzenlenecek ve sigorta şirketi tazminat ödemesini gerçekleştirecek.

Bu yeni sistem, kasko ve zorunlu trafik sigortası poliçelerinin işleyişini temelden değiştirirken, kaza sonrası süreçlerdeki belirsizlikleri de ortadan kaldırmayı hedefliyor.

Kritik parçalara dikkat: istisnalar kuralı nasıl değiştiriyor?

Yeni düzenleme, sadece yüzde 60'lık bir maliyet hesabına dayanmıyor. Aynı zamanda, aracın güvenliğini ve yapısal bütünlüğünü doğrudan etkileyen bazı kritik parçaların hasar görmesi durumunda, maliyet hesabı ne olursa olsun aracı "ağır hasarlı" kategorisine sokan önemli istisnalar da içeriyor. Bu, tüketicinin can güvenliğini korumaya yönelik atılmış önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Hasar oranı yüzde 60'ın altında kalsa bile, aşağıdaki parçalardan herhangi birinin hasar görmesi halinde, araç doğrudan pert sayılacak ve ağır hasar kaydı işlenecek:

Şimşek'ten 'acı reçete' itirafı: İstihdam zayıflasa da doğru yoldayız!
Şimşek'ten 'acı reçete' itirafı: İstihdam zayıflasa da doğru yoldayız!
İçeriği Görüntüle
  • Taban sacı ile birlikte sağ-sol marşpiyel

  • Sağ-sol ön ve arka şasi kolu (podye)

  • Ön göğüs sacı

  • Sağ-sol orta direk (B sütunu)

  • Tavan sacı ve tavanın ön-arka traversleri

  • Elektrikli araçlarda batarya paketi ve ana enerji hattı

  • Tüm hava yastıkları ve sürücü-yolcu emniyet sistemleri (aktif gergili emniyet kemerleri vb.)

  • Ana elektrik tesisatı ve aracın beyni olarak kabul edilen elektronik sistem parçaları

  • Kamyon ve çekici türündeki araçların sürücü kabini

Bu istisnalar, aracın iskeletini ve pasif güvenlik sistemlerini oluşturan en temel parçaların onarımının, aracın orijinal güvenlik seviyesini yakalamasının zor olduğu gerçeğine dayanıyor. Bu nedenle, bu parçalardan birinde dahi ciddi bir hasar oluşması, aracın trafiğe dönmesini riskli hale getiriyor ve perte ayrılmasını zorunlu kılıyor.

Son söz eksperin: Sigorta şirketi ve araç sahibi devrede olmayacak

Yeni düzenlemenin getirdiği en devrimci değişikliklerden biri de, hasar tespit sürecindeki yetki dağılımı. Artık, bir aracın ağır hasarlı mı, tam hasarlı mı yoksa onarılabilir mi olduğuna dair nihai kararı, tamamen bağımsız sigorta eksperleri verecek. Bu karara, ne sigorta şirketinin ne de araç sahibinin müdahale etme veya pazarlık yapma imkanı olmayacak.

Bu durum, geçmişte yaşanan ve "aracı perte çıkaralım, daha karlı olur" veya "aman perte çıkmasın, değer kaybetmesin" gibi pazarlıkları ve suistimalleri ortadan kaldırmayı hedefliyor. Eksperler, yapacakları detaylı incelemenin ardından, hazırlayacakları raporu 5 iş günü içinde Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi'ne (SBM) iletmek zorunda olacak. Bu rapor, aracın TRAMER kaydına da işlenerek, şeffaf ve sorgulanabilir bir süreç yaratacak.

Ayrıca, yeni kuralla birlikte, sigorta şirketlerinin, tam ve ağır hasar dışındaki, yani onarımı yapılan araçları, kendi hurda ihale platformlarında satması da yasaklanıyor. Bu, onarılmış araçların "salvage" (pert) araç gibi satılarak tüketicinin yanıltılmasının önüne geçecek önemli bir koruma mekanizması olarak dikkat çekiyor.

İkinci el piyasasında deprem etkisi: 'Ağır hasarlı' aracın değeri ne olacak?

Yeni düzenlemenin, ikinci el araç piyasasında bir deprem etkisi yaratması ve fiyat dengelerini alt üst etmesi bekleniyor. Özellikle, piyasa değerinin yüzde 60'ı altında hasar alan ve kritik parçalarında bir sorun olmadığı için onarıma giden araçların ikinci el değerlerinde, ciddi düşüşler yaşanmasına kesin gözüyle bakılıyor.

Örneğin, piyasa değeri 1 milyon lira olan bir aracın, 550 bin liralık bir hasar kaydıyla onarılarak satışa sunulması halinde, bu aracın değerinin, emsallerine göre yüzde 50 veya daha altında oluşması bekleniyor. Bu durum, "ağır hasarlı ama onarılmış" şeklinde yeni bir araç kategorisi yaratacak ve alıcıların bu araçlara daha temkinli yaklaşmasına neden olacak. Alıcılar için bu durum, potansiyel olarak daha ucuza araç sahibi olma fırsatı sunarken, satıcılar için ise ciddi bir değer kaybı anlamına gelecek. Bu nedenle, kaza yapan araç sahibi için, onarım sürecinin kalitesi ve aracın değer kaybının nasıl telafi edileceği, yeni dönemin en önemli tartışma konularından biri olacak.

'Boya takıntısı' ve merdiven altı gerçeği: Onarılan araca güvenilir mi?

Türkiye'deki ikinci el araç piyasasının en belirgin özelliklerinden biri, "değişen ve boya takıntısı". Uzmanlara göre, özellikle 90'lı yıllardan sonra galericilerin fiyat kırma amacıyla ortaya çıkardığı bu takıntı, Avrupa ve Amerika gibi gelişmiş pazarlarda pek karşılığı olmayan bir durum. Bu ülkelerde, aracın kazasının düzgün ve orijinal parçalarla, doğru tekniklerle onarılmış olması, boyalı veya değişen parçasının olmasından çok daha önemli kabul ediliyor.

Yeni düzenleme, bu onarım kalitesi meselesini daha da önemli hale getirecek. Hasarlı araçların onarımında, "merdiven altı" olarak tabir edilen yetkisiz ve kalitesiz yerler yerine, yetkili servislerin veya kurumsal, ustalığına güvenilen onarım merkezlerinin tercih edilmesi hayati önem taşıyacak. Çünkü, aracın sadece kaporta aksamındaki bir hasarın bile, yanlış onarılması (örneğin, parçaları düzeltmek yerine kilolarca macun kullanılması, far veya tampon bağlantılarına vida atılması, çürüklerin köpükle doldurulması vb.), aracın hem estetiğini hem de pasif güvenlik direncini olumsuz etkileyebilir.

Bu nedenle, yeni dönemde tüketicilerin, bir aracı alırken sadece TRAMER kaydına değil, aynı zamanda onarımın nerede ve nasıl yapıldığına dair belgelere de dikkat etmesi gerekecek. Düzgün onarılmış bir aracın trafiğe çıkmasında hiçbir sakınca olmasa da, kalitesiz bir onarım, hem maddi kayıplara hem de güvenlik risklerine yol açabilir. Bu yeni düzenleme, bir anlamda, ikinci el araç piyasasındaki tüm aktörleri, daha şeffaf, daha dürüst ve daha kaliteli hizmet vermeye zorlayacak bir süreci de başlatmış olacak.

Kaynak: HABER MERKEZİ