Namazgah’taki Kemal Atatürk İlkokulu son sınıf öğrencisiydim. İzmir'in en iyi sinemalarından Basmane Garı karşısındaki Yıldız'da izlemiştim “Sevgili Öğretmenim”i. (Orijinal adı; To Sir, with Love)
Anımsayabildiğim kadarıyla, Sidney Poitier (Mark Thackeray) İngiltere’nin varoş bir semtinde yoksul aile çocuklarının devam ettiği okuldaki öğretmeni oynuyordu. Öğrenciler siyahi öğretmene çeşitli tacizlerde bulunuyor, olmadık şakalar yapıyor, o ise farklı bir yöntemle karşılık veriyordu. Sabırla katlanıyor, belli bir stratejiyle çocuklara sevgi aşılıyordu. Filmde öğrencilerden birini dönemin şarkıcısı Lulu oynuyordu. Filmle aynı adı taşıyan şarkısı müzik listelerinde o günlerde hitti. Eleştirmenlere göre; öğretmenin bir siyahinin olması bile, ırkçılığa karşı atılan sıkı bir adım olarak geçti sinema tarihine film.
****
“Kara Şövalye” lakaplı Bahamalı aktör Sidney Poiter 94 yaşında aramızdan ayrıldı. Poiter ismi, ilk anda ırkçılığa, ayrımcılığa karşı verilen mücadeleyi çağrıştırıyor. “Life Beyond Measure” isimli torununa yazdığı mektuplardan oluşan kitabında, yaşadığı ekonomik zorlukları, kalacak yeri olmadığını, ailesiyle ilişkilerini ve dönemin siyasi atmosferi içerisinde yaşadıklarını çok duygulu bir biçimde aktarmıştır. O atmosfer nasıldı? Bir örnek: Siyahlar, beyazların otobüslerine bile bindirilmiyordu!
Özellikle 40’lar ve 50’lerde siyahların oynayabileceği roller belliydi. Başrolde oynayan oyuncu yok denilebilecek kadar azdı. Poitier bunu değiştirebilmek için yeteneğini akıllıca kullanan bir oyuncuydu. Siyah hareketin yükseldiği dönemler olan 50’lerde Poitier, farklı hareketlerin önemli isimleriyle de tanışma ve bir arada hareket etme şansına erişti. Kendisinin sanat alanında ortaya koyduğu mücadeleyi siyasi alanda verenlere duyduğu saygı ve aslında bu mücadelenin birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu düşünecek olursak, Poitier’in filmlerinde siyah hareketin nüvelerini görebilmek oldukça mümkün.
Kitapta, Poitier’in özellikle etkilendiğini söylediği isimlerin başında Paul Robeson gelir. Nazım Hikmet’in; “bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robeson/ inci dişli zenci kardeşim/ kartal kanatlı kanaryam” diyerek selamladığı gönderdiği Robeson, Nazım hayranlarının çok yakından bildiği isimdir.
Robeson; şairin hapisten çıkarılması için imza kampanyası ve konserler düzenlemiştir.
****
“Sevgili Öğretmenim”de ilk kez başrol oynayan bir siyahi aktördü o Sidney Poitier. 51 yapımda rol almış, 9 filmde yönetmenlik 2 filmde de senaristlik ve yapımcılık üstlenmişti.
1958'de “The Defiant Ones” ile Oscar’a aday gösterilmesinin ardından 1963'te “Tarladaki Zambaklar” ile en iyi erkek oyuncu dalında Oscar kazanmıştır. 2001 yapımı “Training Day” adlı filmle en iyi erkek oyuncu ödülünü kazanan ikinci siyahi aktör olan Denzel Washington, ödülünü aldığı sırada yaptığı konuşmada, Poitier'i överek, “Ben her zaman senin peşinde olacağım Sidney. Her zaman ayak izlerini takip edeceğim. Yapmayı tercih edeceğim başka bir şey yok efendim” ifadelerini kullanmıştı.
Aynı törende Poitier ise, ABD sinemasına yaptığı katkılardan dolayı “Onursal Akademi Ödülü” almıştı.
Ernest Borgnine'nin ölümünün ardından Poitier, 2012 itibariyle “yaşayan en yaşlı en iyi erkek oyuncu” ödülüne sahip aktör unvanını almıştı. Bir diplomattı da aktör. 10 yıl Bahamalar'ın Japonya Büyükelçisi'ydi. UNESCO tarafindan getirilmişti bu göreve!
Yaşam mottosunu, 'her sabah kalkıp yattığından daha iyi bir insan olmak' belirleyen, ırkçılıkla savaşmaktan yılmayan, tabuları yıkan, öncü tavrıyla ilkelerinden taviz vermeyi reddetmesi ve siyah insanların klişeleşmiş tasvirlerinden kaçınan rolleri alma konusundaki ısrarından dolayı Poitier, izleyicilerin saygısını kazanmıştır.
“Onur, insan hayatından uzun yaşar” der bilge.
“Kara Şövalye”yi de tanımlamış bir anlamda...