Yağmurlardan sonra toprak suyla buluştu, şimdi ağaç dikme zamanı. Birbuçuk ay sonra dikilen ağaçların tutma olasılığı çok zayıf. Bu zamanı iyi değerlendirelim. Geçen yaz son 30 yılın en büyük orman yangınlarını yaşadı ülkemiz. Ağaç yoksa yağmur yok, yağmur yoksa barajlarda su yok, su yoksa sebze, meyve, gıda yok, yani canlılara, insanlara hayat yok.

“Ormansız ve ağaçsız toprak vatan değildir” sözü Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ait. Yaşamı boyunca erdemli bir insan olmaya verdiği değerle, tüm insanları barış ve huzura davet eden Çinli Filozof Lao Tse, “Ağaç diken sonsuzluğa inanıyor demektir”, bozkır hayatının geleneklerini ve törelerini çok iyi bilen Oğuz Türklerinin efsanevi bilge ve ozanı Dede Korkut, “Yerli Kara Dağların Yıkılmasın, Gölgeli Kaba Ağacın Kesilmesin, Görklü Suyun Kurumasın”, UNESCO’nun (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) 2002 yılını dünya şairi ilan ettiği Türklerin dünyadaki gururu Nazım Hikmet “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür. Ve bir orman gibi kardeşçesine. Bu hasret bizim” sözleri ağaçların, ormanların insan yaşamındaki  önemini anlatıyordur sanırım. Bu nedenle bol bol ağaç dikmemiz gerekiyor. Çünkü  geçtiğimiz yıl Avrupa Orman Yangın Sistemi verilerine göre Ocak-Ağustos ayları arasında 177 bin 476 hektar orman yandı, yani 248 futbol sahası büyüklüğünde. 2008-2020 yılları arasında ortalama yılda 20 bin hektar yani 28 futbol sahası orman yangını oluyorken, geçen yıl 9 kat daha fazla ormanımız kül oldu. Keza dünyadaki ormanların durumu da tehlikede. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) raporunda “Dünyanın ormanları için sonun başlangıcı yakın” satırı çok dikkat çekici. FAO Genel Direktörü José Graziano Silva yayınlandığı mesajında 2020 itibarıyla ormansızlaşmayı durdurma ve bozulmaya uğramış ormanları yeniden kazanma amacı olmak üzere, “Şu anda başlatılacak acil girişimlere büyük ihtiyaç vardır” diyor.

FAYDALARINI SAYMAKLA BİTMEZ

Ağaçlarla temas içinde olmak, akli yorgunluğu azaltarak konsantrasyonun artmasını sağlar. Özellikle meşe ve çınar ağaçları şehirlerde hayvanlar, öncelikle kuşlar, arılar ve karıncalar için mükemmel yuva görevi görür. Ağaç kökleri toprağın metrelerce altına uzanır ve toprağı bir arada tutar. Yerleşim yerlerine yakın dikilen ağaçlar toprağı tutarak depremin oluşturacağı hasarı azaltır. Ağaçlar istinat duvarı, otopark, çöp bidonu gibi görmekten hoşlanmadığınız görüntüyü kapatır, cadde-otoyollardan gelen gürültüyü azaltır. İş merkezlerinin yoğun olduğu bölgelerde yeşil alanı fazla olan mekanlar diğerlerine göre daha fazla tercih edilir ve yeşil alan arttıkça o bölgeye gelecek firma sayısı artar. Yeşillendirilmesi zevkli biçimde yapılmış ev ve binaların piyasa değeri yüzde 15-20 daha yüksek olur. Müstakil bir evin dört yanına doğru biçimde dikilen ağaçlar yaz aylarındaki klima giderini yüzde 50 oranında azaltıyor. Serinlemek için harcanan enerji azalarak enerji üreten santrallerin sebep olduğu karbon salınımı da azaltmış olur. Bir otomobil 10 bin kilometre kullandığında yaydığı karbondioksit miktarını bir dönümlük ağaçlık alan o zehirli gazı emerek yok ediyor. Amerika’nın Los Angeles kentinde yapılan bir araştırmada, asfalt yol ve binaların artışından havanın 14,5 derece ısındığı ve şehrin önemli yerlerine dikilen ağaçların oluşturduğu yeşillik alanlarla 12 derece serinlik yaratıldığı tespit edilmiş.

JAPONLARIN İLGİNÇ ARAŞTIRMASI

Japon bilim insanları park veya ormanlık alanlara yakın oturan insanlarla, beton yığınları ve gürültülü bölgelerde yaşamını sürdürenler arasında bir araştırma yapmışlar. 80 yaşın üzerinde 3 bin 100 emekliyi 5 yıl süreyle inceleyen Japonlar, ormanlık ve yeşil alanların yakınında oturan emeklilerin yaşam kalitesinin artığını ve ömürlerinin uzadığını tespit etmişler. 5 yıl içinde hayatını kaybeden 900 emeklinin, beton yapılar ve kötü çevre koşullarından kaynaklandığını tespit etmişler. Bunun üzerine şehir planlamacılarına sundukları raporlarında "İnsanların daha sağlıklı ve uzun ömürlü bir yaşam sürebilmeleri için ormanların ve yeşil alanların daha fazla arttırılması gerekir" bilgisi yer almış.

İĞDE AĞACI VE ATATÜRK

Mustafa Kemal Atatürk, doğaya çok düşkünmüş. Ağaçları, hayvanları çok severmiş. Daha önceki bir yazımda Yalova’daki çınar ağacının bir dalını kestirmemek için yaşadığı köşkü 4 metre 80 santim ileriye kaydırdığını yazmıştım. Bu kez Çankaya Köşkü yolu üzerindeki hayranlıkla izlediği iğde ağacının kesildiğini görünce gözyaşlarını tutamamış. Aslında yaşamı boyunca Atatürk’ü ağlarken gören çok az kişi olmuş. İlki Çanakkale'de topçu atışı başladığı sırada olmuş. O günlerin Ankara’sı kurak, çorak bir yermiş. Çankaya Köşkün’den meclise gelirken yol üzerinde sadece ama sadece bir tek iğde ağacı varmış. Atatürk o iğde ağacının önünden geçtiğinde arabasını durdurur, iğde ağacına selam verirmiş. Yanındakiler, "Aman Paşam ne yapıyorsunuz?" dediklerinde, "Eee o yediğim meyvenin, sığındığım gölgenin, soluduğum havanın bir neferi o. En az diğer neferler kadar bunun da selama hakkı var” yanıtını verirmiş. Bir gün yanında bulunan arkadaşına "İşte bu benim..." derken bir de bakıyor ki ağaç yerinde yok ve hemen arabasından iniyor "Ne yaptınız buradaki iğde ağacına", "Paşam yolu genişletmek için mecbur kaldık kestik" yanıtını alınca "Yahu bana soraydınız bu ağacı kurtaracak bir yolu mutlaka bulurdum" demiş ve makam arabasına binmiş. Şoförü ve arkadaşının yanında gözyaşlarını tutamamış. Bilmem dünyada ağaç ve doğa sevdalısı başka bir lider var mıdır?

İzmir Sanayici ve İş İnsanları Derneği’ne

Para kazandığı ve yaşadığı kente sahip çıkan insanları çok takdir ediyorum. Aslında olması gerekende bu, ancak etrafımızda yapmayanların sayısı da az sayılmaz. Bravo logosuyla bu yazıyı yazarken duyarlı insanların olması bana yaşam sevinci veriyor. İZSİAD üyeleri, Ege Orman Vakfı’na başvurup ihtiyaç duyulan bölgeye 2 bin 150 ağaç dikilmesini istemişler. Ve İzmir’den Çeşme’ye doğru gidiş yönünde, Zeytinler ile Alaçatı gişeleri arasındaki bölgeye 750 adet kara mavi servi, 1000 adet kızılçam, 200 adet fıstık çamı ve 200 adet aşılı mavi servi olmak üzere 2 bin 150 fidan toprakla buluşturulmuş. Tüm İZSİAD üyeleri adına Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Küçükkurt ve Danışma Kurulu Başkanı Alaattin Yüksel’i kutluyorum. Ne diyeyim iyi ki varsınız.

OKUR DİKOR Kİ…

Nesli tükenen hayvanları da düşünün

Çevre-Yaşam köşesi yazarı Sayın Akansu, öncelikle size, aydınlatıcı ve yönlendirici bilgiler paylaştığınız için teşekkür ederim. Televizyonlarda 14 Şubat Sevgililer Günü için bir sürü reklam görüyorum. Benim de aklıma Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfı’nın sevgililer günü için düzenlediği nesli tükenme tehlikesi altında bulunan hayvanların korunması ve evlat edinilmesi kampanyası geldi. Kişiler bütçeye göre 60, 125, 280 TL bağışta bulunarak Saz Kedisi, Turna, Yunus Balığı, Deniz Kaplumbağası, Kutup Ayısı, Orangutan gibi nesli tehlike altında olan hayvanları evlat edinip sevgilisine sertifikasını hediye edebilir. Yapacakları tek şey internet üzerinden [email protected] adresi girerek bireysel bağışta bulunabilirler. İnsanların yol açtığı küresel ısınma nedeniyle her yıl birçok hayvan ve bitki türü yok oluyor. Böylece hem sevgilisini mutlu etmiş olur hem de doğaya kalpten bir hediye verebilir. Okur diyor ki bölümünde yayınlamanızı rica edeceğim. Melek Serdaroğlu Arslan

HAFTANIN FOTOĞRAFI

900 yaşında zeytin ağacı

İzmir Urla-Fotoğraf Dr. Ruşen AYDIN