Dünyamız 6 kıtadan oluşuyor. Ancak bilim adamları Pasifik Okyanusu’nda plastik atıkların oluşturduğu 3 milyon 400 bin kilometrekarelik alana “Plastik Kıta” adını koydular. Bu 'kıta' 8 milyon ton ağırlığında ve neredeyse 5 tane Türkiye'nin yüzölçümüne eşdeğer

Plastik kirliliği denizler ve okyanuslar için büyük bir tehdit oluşturuyor. Her dakika bir kamyon dolusu plastik denizlere karışıyor. Bugün okyanuslarımızda bulunan beş trilyon plastik parçası dünyanın etrafını 400 kez dolaşmaya yetiyor. Maalesef bugüne kadar üretilen plastiğin yüzde 90’ı geri dönüştürülmedi. Yüzyıllar boyunca bozulmadan denizlerde biriken plastik parçaları, balinalar, kaplumbağalar ve deniz kuşları gibi türlerin boğulmasına neden oluyor; deniz hayvanları küçük plastik parçalarını yiyecek sanıp yiyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı, yüzbinlerce deniz canlısının her yıl plastik kirliliği nedeniyle öldüğünü söylüyor. Büyük plastik parçaları mikroplastiklere bölünerek deniz canlılarının besin zincirine karışıyor. Hatta deniz mahsulleri aracılığıyla tabaklarımıza kadar giriyor. Türkiye’de de plastik kirliliği alarm veriyor; Akdeniz’den alınan derin deniz örneklerinin yüzde 92.8’inde plastik var, Akdeniz Havzası'nda her 4 metrekareye 1 plastik atık düşüyor. Denizlerin karşı karşıya olduğu bu tehdit karşısında bir şeyler yapmanın zamanı geldi. Denizlerimiz için büyük tehdit oluşturan bu plastik mikro taneciklerin üretimi ve satışına getirilecek yasaklar, denizlere karışan plastiklerin azaltılmasında çok önemli bir adım olacaktır. Desteğinizi bekliyoruz”. Greenpeace Akdeniz Ofisi'nin gönderdiği bu önemli duyuruyu sizlerle paylaşmak istedim. Sizler de internet üzerinden “Greenpeace Plasik” yazarak daha temiz ve sağlıklı bir dünya için adım atabilirsiniz.

YEDİNCİ KITA OLUŞTU

Dünyamız, biliyorsunuz 6 kıtadan oluşuyor. Ancak bilim adamları Pasifik Okyanusu’nda plastik atıkların oluşturduğu 3 milyon 400 bin kilometrekarelik alana “Plastik Kıta” adını koydular. 8 milyon ton ağırlığında. Bu alan neredeyse 5 tane Türkiye'nin yüzölçümüne eşdeğerdir. Araştırmacılar, “Bu plastiklerin yarısından çoğu suyun yoğunluğundan azdır ve yüzmektedir, bu yüzen plastikler için belki bir umut var ama asıl korkunç olan ise mikroplastikler” diyorlar. Mikroplastikleri toplamanın bir yolu yok ve tüm sistemlere karışmış durumdalar. Sadece okyanuslarda değil her yer de var. Yoğunluğu az olan plastikler sürekli sürüklenmekte ve yer değiştiriyor. Kıtayı oluşturan plastiklerin büyük çoğunluğu sert polietilenler, polipropilenler ve terk edilmiş olta takımlarından (özellikle ağlar ve ipler) meydana gelmektedir. Antroposen Çağı, adını küresel ısınmayla birlikte en gözle görünür sonuçlarından biri olan, Pasifik Okyanusu'nun ortasındaki devasa atık yığınından alıyor. Sözlük anlamıyla Antroposen Çağı, insanoğlunun dünyaya olan etkisinin en üst düzeylere çıktığı sanayi devriminden bugüne olan süreç ve devam edecek bu duruma ‘İnsan Çağı’ deniyor. Yapılan bir araştırmada, 1050 adet geri kazanılmış plastik tepsiden 6 kişilik bir oturma grubu elde edilebilir, 2.5 litrelik bir plastik şişe geri kazanılırsa 6 saatlik elektrik enerjisi tasarrufu sağlanır, 25 adet 2 litrelik içecek şişesi geri kazanılsa bu maddeden bir plastik süveter elde edilebilir, 35 adet 2.5 litrelik kullanılmış pet şişesinden bir uyku tulumu yapılabilir. Plastik ürünlerin geri dönüşümü sayesinde Türkiye'de yılda 10.5 milyar kilovatsaat enerji ve 17 milyar litre su tasarrufu ve 1 milyar 900 milyon kilo karbon gazı önlenebilir.

AİLE VE ÖĞRETMENLER

Toplumumuzun büyük bir kısmında çevre bilincinin yeterince oluşmaması nedeniyle ÇEVRE, ilgilenmeye değmeyen bir konu olarak algılanmakta. Ailede çevre eğitiminin ana hedefi, ahlak anlayışını ve tüketim bilincini topluma kazandırmak, ihtiyacı kadar tüketen, gelecek nesillere karşı sorumluluk hisseden, çevre sorunlarına karşı duyarlı ve bilinçli bir insan modeli yetiştirmektir. Sağlıklı bir yaşamın sürdürülmesinde çevremizi evimiz gibi düşünmeliyiz. Bu düşünceyi daha da genişleterek mahallemiz, iş yerimiz, şehrimiz, ülkemiz ve dünyamız olarak değerlendirmeliyiz. Yaşamın sürdürülmesinde, birçok malın kullanıcısı ve gelecek nesillerin tüketim alışkanlıklarının kazanılmasında toplumun en etkili birimi ailedir. Daha sonra ikinci basamak okul gelir. Bu bakımdan aile ve öğretmenlere büyük görev düşüyor. Tüketim ve çevre konusunda aşağıdaki basit önlemler sağlıklı yaşam ve gelecek nesillere ne kadar yaşama şansı tanıdığımızı bakımdan önemlidir.

* Doğada yok olması çok uzun zaman alan pet şişe, metal kutu, plastik kaplar ve poşetler yerine daha kısa sürede yok olabilen kağıt gibi kazanılabilen veya cam gibi ürünler satın alınmalı.

* Kırılan, bozulan, kullanılmayan eşyaları atmak yerine tamir ederek tekrar kullanılacak hale getirilmeli.

* Buzdolabı, çamaşır ve bulaşık makineleri, TV gibi cihazları satın alırken ve bunları kullanırken enerji faktörü dikkate alınmalı. Düşük enerji harcayan cihazların seçilmesine özen gösterilmeli.

* Kullan-at anlayışıyla üretilen plastik veya kağıt mutfak eşyaları yerine cam ve porselen olanlar tercih edilmeli, plastik poşetler yerine çevreye dost bez torbalar kullanılmalı.

* Türkiye’de 5 kişiden biri naylon poşet yerine alışverişlerinde bez torba kullansa, bir nesil boyunca ülkemiz 31 milyar 46 milyon 400 bin naylon poşetten kurtulacak.

* Bez torba kullanmak, bir kişi için haftada 6, ayda 24, yılda 288, yaşam boyunca ise 22 bin 176 plastik poşeti kullanmamızı engelliyor.

* Evlerde cam, kağıt, plastiklerin ayrı ayrı toplanması ve geri dönüşüm için gerekli önlemler alınmalı, alışveriş ambalajı en az ya da dönüştürülebilen ürünler satın alınmalı.

ÇEVRECİ ŞİRKETLER UMUT VERİCİ

Küresel ısınma yani iklim krizi, enerji kıtlığı ve doğal kaynakların bilinçsiz tüketimi, gezegenimizin limitlerini her geçen gün zorluyor. Yaşanabilir bir gelecek için doğal kaynakları verimli kullanmak şart oldu. Şirketlere de bu noktada önemli görevler düşüyor. Günümüzde artık şirketlerin sadece çevreyi sevmesi yetmiyor, üretimlerinde çevreyi, doğayı koruyan adımlar atmaları gerekiyor. Son yıllarda çevreci ve sürdürülebilir uygulamalara geçen şirketlerin artması umut verici. Üretirken doğayı korumayı hedefleyen, özellikle daha az enerji harcayan, geri dönüştürülebilir ürünleri üretime sokan şirketleri gördükçe çevre yazarı olarak mutlu oluyorum. Bundan böyle köşemde markalarını da yazarak takdir edeceğim. Örneğin, Tetra Pak Türkiye’de geri dönüşümlü içecek ambalajı üretmeye başladı ve böylece çevreye duyarlılık konusunda önemli bir yatırım gerçekleştirdi. İzmir ve Türkiye dışındaki tüm üretim tesislerinde, dünyaca kabul görmüş ISO 14001 çevre yönetim sistemi uygulanıyor. Şirket faaliyetlerinin çevre üzerindeki olumsuz etkisini gidermek için gerçekleştirdiği uygulamalarda önemli tasarruflar sağladı. Ülker Grubu şirketlerinden Polinas, Türkiye’de ilk defa doğada yok olan biobozunur plastik ambalaj film üretimi gerçekleştirerek çevre kirliliğini önleyecek önemli bir adım attı. Ambalaj filmleri toprakla temas ettiği anda kimyasal reaksiyona girerek 4 ay ile 2 yıl arasında değişen süreler içinde parçalanıyor ve ekosisteme karışıyor. Grubun bir diğer şirketi olan ve mukavva kutu üretimi gerçekleştiren Tire Kutsan’ın çevreye katkısı ise ürünlerinin tamamını atık kağıtları işleyerek sağlaması. Tire Kutsan, bu yaklaşımı ile doğal kaynakların korunmasına, atık miktarının ciddi oranlarda azalmasına ve enerji tasarrufu ile ülke ekonomisine katkı sağlıyor. Öyle ki 1 ton kullanılmış kağıdın geri kazanılması ile 17 ağaç kurtarılıyor ve 4 bin 100 kilovat/saat enerji tasarruf ediliyor. Bu miktar bir ailenin bir yılda kullandığı elektrik enerjisine eşdeğer olarak gösteriliyor. Yeşim Tekstil, üretim yaparken insan sağlığına zarar vermeyen “Öko-Text” belgeli ürünler kullanıyor. Ayrıca atıklarını kendi bünyesinde yaptırdığı arıtma tesisinde arıtarak belediyenin kanalizasyonuna gönderiyor. Yeşim Tekstil’in arıtma tesisi günlük 10 ton su arıtma kapasitesine sahip ve katı atıklarını da ayrı ayrı toplayıp geri dönüşüme göndererek, hem çevreye hem ekonomiye katkı sağlıyor. Banvit üretim sürecinde geri dönüşüm ve çevrenin korunması için merkezi bir sistem kurdu. Bu sisteme göre, üretimden çıkan tüm organik atıkları yem olarak işleyen ve biyolojik arıtma yapan atık değerlendirme merkezinin maliyeti 11 milyon dolar. Organik atıkları rendering tesislerinde işleyip günde 230 ton organik atığı tekrar üretime döndürüyor. Aslında çevrenin, doğanın korunmasına yönelik tedbirler alan pek çok şirket daha var, onlara da diğer yazılarımda yer vereceğim.

DAHA İYİ VERİP DİĞER OKUYUCULARI ÖZENDİRELİM

OKUR DİYOR Kİ….

Karşıyaka ve Büyükşehir Belediyesi önlemeli

Torunu ile İzmir Karşıyaka sahilinde dolaştığı sırada gördüklerini 70 yaşındaki Sebahat Uçaner şöyle yazmış; “Geçtiğimiz cumartesi günü günlük güneşlik bir havada torunumu gezmeye çıkardım. Denizdeki balonları pompalı tüfekle vurmaya çalışanları ve yedikleri çiğdem kabuklarını yere atan kocaman insanları görünce bir öğretmen olarak çok utandım. Çağdaş İzmir’e hiç yakışmayan bir görüntüydü. Çok iyi hatırlıyorum bir zamanlar bu körfez o kadar kirliydi ki dışkı kokusundan durulmazdı. Trilyonlarca para harcanıp ve yıllarca süren çaba sonucu temizlendi. Gazeteler yazıyor, televizyonlarda, denizlerin, toprağın ve havanın insan eliyle nasıl kirletildiği haber olarak sık sık duyuruluyor. Balonların parçalanmasıyla hem deniz kirleniyor hem de balıklar o plastik parçalarını yiyip beklide ölüyor. Bazı kişiler para kazanacak diye bu işe nasıl göz yumuluyor. Karşıyaka ve İzmir büyükşehir Belediyesi zabıtaları bu sorumsuzca davranışı durdurmalı” Benim başka bir şey yazmama gerek yok. Dilerim kentin yöneticileri çözüm bulur.

HAFTANIN SÖZÜ

Çevre ve doğayı bozmadan korumak, bozulduktan sonra onarmaktan daha kolay ve az masraflıdır.

Wilfred Ruprecht Bion