Tarih, çoğu zaman kahramanlarını yüksek sesle anmaz. Hele ki bu kahraman bir kadınsa ve sahne, 19. yüzyılın erkek egemen bilim dünyasıysa… İşte bu sessiz devrimcilerden biri Marie Curie'dir. Marie Curie'nin hikayesi, bir kadının bilime olan tutkusunun ve toplumun tüm önyargılarına rağmen nasıl zirveye tırmanabildiğinin en parlak örneğidir.
Polonya'da yoksulluk içinde başlayan hayatı, onu Paris'e, bilimin kalbine sürüklemişti. Sorbonne Üniversitesi'nde okurken tanıştığı Pierre Curie ile hem hayatını hem de bilimsel çalışmalarını birleştirdi. Birlikte, o dönemin en çetin bilimsel gizemlerinden birini çözmeye adadılar kendilerini: radyoaktivite. Onlar, radyoaktif elementlerin varlığını keşfettiklerinde, bu sadece bir bilimsel buluş değil, aynı zamanda modern fiziğin ve tıbbın temelini atan bir devrimdi. Curie çiftinin çalışmaları, oldukça zorlu koşullarda yapıldı. Kilolarca uranyum cevherini, ilkel araçlarla işleyerek, damla damla radyoaktif maddeleri ayrıştırdılar. Bu süreç, sadece fiziksel bir çaba değil, aynı zamanda inanılmaz bir sabır ve adanmışlık gerektiriyordu. Bu yoğun çalışmalar sonucunda polonyum ve radyum elementlerini keşfettiler. Bu keşifler, Marie Curie'ye 1903 yılında, eşi ve Henri Becquerel ile birlikte, ilk Nobel Fizik Ödülü'nü getirdi. O, bu ödülü kazanan ilk kadın oldu.
Pierre'in ani ölümünden sonra bile bilime olan tutkusunu kaybetmeyen Marie onun yerine Sorbonne'da ders vermeye başladı ve bu, o üniversitede ders veren ilk kadın profesör olması anlamına geliyordu. Bilimsel çalışmalarına hız kesmeden devam etti ve 1911'de, radyumun saf olarak elde edilmesi üzerine, ikinci kez Nobel Ödülü'ne layık görüldü. Bu kez Nobel Kimya Ödülü'nü tek başına kazandı. Böylece, iki farklı alanda Nobel Ödülü kazanan ilk ve tek kadın bilim insanı olarak tarihe geçti.
I. Dünya Savaşı sırasında, radyoaktivite bilgisini insanlığın hizmetine sundu. Mobil röntgen cihazları geliştirerek, cephede yaralanan askerlerin tedavisini kolaylaştırdı. Bu hizmetleri sayesinde binlerce hayat kurtuldu. Ancak ne yazık ki, radyasyonun zararlı etkilerinin henüz bilinmediği bu dönemde, hayatını bilime adayan bu büyük kadın, maruz kaldığı radyasyon nedeniyle hastalandı ve hayatını kaybetti. Marie Curie bilim için yaşadı, bilim için öldü.