Türkiye'de araç sahibi olmanın maliyeti, sadece akaryakıt, bakım veya vergiyle sınırlı kalmıyor. Milyonlarca sürücü için en büyük kâbuslardan biri haline gelen zorunlu trafik sigortası primleri, son yıllarda eşi benzeri görülmemiş bir tırmanışa geçti. Sigortacıların, artan kaza oranları, yükselen yedek parça ve işçilik maliyetlerini gerekçe göstererek yaptığı zamlar, poliçe fiyatlarını adeta ateş pahası haline getirdi. 2020 yılında, ortalama bir binek otomobil için 400-600 TL'den başlayan ve en riskli sürücüler için bile 2 bin lirayı nadiren aşan trafik poliçesi, bugün bambaşka bir boyuta ulaştı. 2025 yılı itibarıyla, en düşük, yani en hasarsız ve risksiz sürücü için trafik sigortası primi 8 bin liradan kapıyı açıyor. Sürücünün geçmiş kaza siciline, aracın modeline ve yaşadığı şehre göre bu rakam, kademeli olarak artarak 45 bin liraya kadar çıkabiliyor. Ortalama bir sürücü için ise maliyet 15-18 bin TL arasında değişiyor. Bu rakamlar, son 5 yıl içinde trafik sigortası maliyetinin ortalama 10 kattan fazla arttığını gözler önüne seriyor. Bu fahiş artış, sürücülerin bütçesinde kara bir delik açarken, birçok kişiyi de sigorta yaptırmaktan caydırıyor.
Ticari araç sahipleri daha da dertli: Fatura 270 bin liraya kadar çıkıyor
Binek otomobillerdeki bu durum, geçimini ticari araçlarla sağlayan esnaf ve şirketler için çok daha vahim bir tablo ortaya koyuyor. Ticari araçların karıştığı kazalardaki hasar maliyetlerinin daha yüksek olması, bu araçların sigorta primlerini de astronomik seviyelere taşıyor. Güncel fiyatlara bakıldığında; hafif ticari bir aracın trafik poliçesi 15 bin ile 60 bin TL arasında değişirken, bir minibüs için bu rakam 20 bin ila 50 bin TL'yi buluyor. Şehirlerarası yolcu taşıyan bir otobüsün yıllık sigorta maliyeti 270 bin liraya, bir kamyonun sigortası 100 bin liraya, ticari taksilerin poliçesi ise 115 bin liraya kadar yükselebiliyor. Bu rakamlar karşısında çaresiz kalan birçok ticari araç sahibi, ya kontak kapatma noktasına geliyor ya da büyük bir risk alarak sigortasız bir şekilde yollara çıkıyor. Bu durum, sadece sigortasız araç sahibini değil, olası bir kaza anında karşı tarafı da güvencesiz bırakarak tüm trafik güvenliğini tehdit eden büyük bir sosyal soruna dönüşüyor.
Fiyatı düşürmek için ilginç yöntem: 'Risksiz akraba' formülü
Poliçe fiyatlarının bu denli yükselmesi, sürücüleri maliyeti düşürmek için alternatif ve bazen de hukuki sınırları zorlayan yollara itiyor. İstanbul'da sigorta acenteliği yapan İbrahim Caymaz, Türkiye Gazetesi'ne yaptığı açıklamada, vatandaşların bulduğu ilginç bir yöntemi paylaştı. Caymaz'a göre, artık ikinci el araç almayı düşünenler, sadece aracın fiyatına değil, aynı zamanda sigorta maliyetine de bakıyor. Vatandaşların, aracı almadan önce aile bireylerinden kaza geçmişi en temiz, yani en "risksiz" olan 3-4 kişinin T.C. kimlik numarasını alarak sigorta acentelerinden fiyat teklifi aldığını belirten Caymaz, "En risksiz kişi kimse, aracı onun üzerine alıp poliçe fiyatını düşürüyorlar. Binek araçlarda bu yöntemle 40 bin liraya varan tasarruf edenler var. Ticari araçlarda ise bu tasarruf oranı 150-200 bin liraya kadar çıkabiliyor," dedi. Poliçelerin her yıl yenilenmek zorunda olması, bu "tasarruf" yöntemini aile bütçeleri için oldukça cazip hale getiriyor. Ancak bu yöntemin, olası bir kaza anında sigorta şirketleriyle yaşanabilecek hukuki sorunlar ve aracın asıl kullanıcısının farklı olması nedeniyle ciddi riskler barındırdığı da uzmanlar tarafından vurgulanıyor.
Trafik sigortası kaskoyu solladı, sigortasızlık artıyor
Trafik sigortasındaki fiyat artışı o kadar anormal bir seviyeye ulaştı ki, zorunlu olan trafik poliçesinin fiyatı, isteğe bağlı olan kasko poliçesini bile geride bıraktı. 2020 yılında bir kasko poliçesi, trafik sigortasından yaklaşık 5 kat daha pahalıyken, bugün bu denklem tamamen tersine dönmüş durumda. Ortalama bir otomobilin trafik sigortası 10-15 bin lirayı bulurken, aynı araca modeline ve teminat kapsamına göre 20-25 bin lira arasında kasko yaptırmak mümkün. Hatta bazı durumlarda, kasko poliçesi, trafik sigortasından daha ucuza gelebiliyor. Bu durum, "zorunlu" olan bir sigortanın fiyatlandırma mantığındaki çarpıklığı gözler önüne seriyor.
Bu fahiş fiyatlar, kaçınılmaz olarak sigortasız araç sayısında da ciddi bir artışa neden oluyor. Sigorta acenteleri, trafik poliçelerinden sürekli zarar ettiklerini ve bu zararı diğer poliçelerden karşılamanın mümkün olmadığını, bu nedenle fiyatların arttığını belirtiyor. Acente yetkilileri, "Trafik poliçesi yaptıranların sayısında belirgin bir düşüş var. Aracını daha az kullanan, sadece mahalle arasında pazara veya markete gitmek için çıkaranların sayısı artıyor. Ancak bu çok riskli bir durum," diyor. Bir diğer tehlikeli eğilim ise, bazı sürücülerin polis çevirmesine yakalanana kadar poliçe yaptırmaması. Acente yetkilileri, "Bazı araç sahipleri polis çevirmesinde yakalanana kadar poliçe kestirmiyor. Çevirme anında acilen bizi arayıp ‘poliçemi kes’ diyor. Polise de unuttuğunu söylüyor. Tabii primi yüksek çıkıyor. Ancak bir çevirmeye girmediği sürece kendine kâr sayıyor. Bu şekilde birkaç yıl trafik sigortası olmadan dolaşanlar oluyor," ifadeleriyle, yollardaki bu "saatli bomba" tehlikesine dikkat çekiyor.