Önce şöyle kısaca; özel okul sahibi Milli Eğtim Bakanımızın, özel hastane sahibi Sağlık Bakanımızın ve damat kontenjanında Hazine ve Maliye Bakanımızın toplumsal hafızaya altın harflerle yazılacak açıklamalarını hatırlayalım.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk: EBA TV'nin çökmesi olumlu bir haber. İnanılmaz bir talep var.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak: Kur benim için hiç önemli değil, oraya hiç bakmıyorum.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca: Korona virüs pozitif olup, belirti göstermeyenler tabloya dahil değil.

Tabi Koca'nın 'ulusal çıkar' itirafını da unutmayalım. Ne dedi Koca, “Bilelim ki, salgınla mücadele sürecinde, devletimiz, HALKININ SAĞLIĞI KADAR, ULUSAL ÇIKARLARINI DA korumaktadır.”

Bunun meali şudur; Ulusal çıkarlar kisvesi altında halka yalan söyleyebiliriz. Peki başka hangi konularda 'ulusal çıkar' gözetilerek eksik, yanlış veya yalan bilgiler söyleniyor. Mesela işsizlik rakamlarının doğru açıklanmaması ulusal çıkar meselesi midir? Uydurma gerekçelerle gazetecilerin yıllarca hücrede tutulması ulusal çıkar meselesi midir? Sokak ortasında kadınların boğazını kesenlerin ellerini kollarını sallayarak gezmeleri ulusal çıkar meselesi midir?

***

Tekrar eğitime dönmek istiyorum. “Milli eğitim esas olduktan sonra; lisanını, yöntemini ve araçlarını milli yapmak zorunluluğu tartışılamaz” diyor Mustafa Kemal Atatürk bundan onlarca yıl önce. Korona virüs salgını ile birlikte geçtiğimiz Mart ayından bu yana yüz yüze eğitim yapılamıyor. Tam 6 ay olmuş. Arada iki ay da yaz tatili süreci geçti. Ama görünen o ki Milli Eğitim Bakanlığı bu süreyi uzaktan eğitim altyapısını iyileştirmek için kullanmayı tercih etmemiş. CEO'su Eric Yuan olan Amerika merkezli Zoom uygulaması üzerinden eğitim vermeye çalışıyoruz. 30 dakikalık canlı ders süresinin yaklaşık 10 dakikası bağlantı sorunlarını çözmekle geçiyor. Öğretmenler, ders süresi etkin kullanılamadığı için öğrencileri müfredatın gerisinde kalmasın diye yoğun bir şekilde ödev veriyor. Peki bu ödevleri nasıl kontrol edecekler. İşte orada Mark Zuckerberg'in whatsapp uygulaması devreye giriyor. Whatsapp grupları havada uçuyor. Eminim her öğretmenin telefonunda kimden ne zaman geldiği belli olmayan yüzlerce ödev sayfası vardır. Teknoloji ile biraz haşır neşir olan öğretmenler kendilerine başka çıkış yolları arıyorlar. Kimisi Microsoft Team kimi Google Classroom kimi de henüz popüler olmamış başka uygulamalar kullanmaya yöneliyor. Ben bu uygulamalar içinde henüz yerli ve milli olanına rastlamadım. Silikon Vadisi'nde özel şirketler tarafından üretilen uygulamalarla eğitim vermeye çalışıyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığı ne yapıyor diyebilirsiniz. Birkaç şirketin geliştirdiği uygulamaları bakanlık bizim sistemimize uygun şekilde geliştiremiyor mu da diyebilirsiniz. Onu da söyleyelim efendim.

Dün Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 2020 yılının ilk altı ayındaki harcamalarının ve ikinci altı aya ilişkin öngörülerinin yer aldığı Mali Durum ve Beklentiler Raporu yayımlandı. Raporda neler mi var?

Rapora göre MEB, 125.3 milyar TL’lik başlangıç ödeneğinin 61.6 milyar TL’sini yılın ilk yarısında tüketti. Bakanlığın altı ayda yaptığı 61.6 milyar TL’lik harcamanın 46.2 milyar TL’sini ise personel giderleri oluşturdu. Personel giderlerinin toplam harcamaya oranı yüzde 75 oldu. Yine bu dönemde din öğretimi okulları için ayrılan 9.7 milyar TL’nin 4.9 milyar TL’si tüketildi. İmam hatipler için bu yılın ocak-haziran döneminde 2019’un aynı dönemine oranla 450 milyon TL daha fazla para harcandı. Aslına bakarsanız bakanlığın bütçesinden personel giderleri çıkarıldıktan sonra pek bir şey de kalmıyor.

Ama kalan kısmın nasıl kullanılacağı da bir tercih meselesi.

Son olarak eğitimin yerli ve milli araçlarla yapılamıyor olması da bir ulusal çıkar meselesi mi?