Bu kentte 30 Ekim 2020'de sağlam bir deprem oldu.

Sadece etrafımda onlarca, 30 haneli, 40 haneli apartman yıkıldı.

Aynı boyutta evlere “Oturulamaz” raporu verildi.

Bunlardan 100 adet olsa, 100 adet köy eder…

Çıkıp dediler ki; “Devlet yanınızda.”

Çıkıp dediler ki; ”Belediyeniz yanınızda.”

Çıkıp dediler ki: “Biz varız yanınızdayız.”

4 ay bitti… Hani neredesiniz ?

….

Siyasetçiler geldi…“Vah vah…” dediler.

Sürse sürse 1 ay süren “Yemek yardımı.”

Sürse sürse 1 ay süren “Buradayız birader” fotoğrafları.

Sürse sürse 15 gün süre enkaz önü röportajları bitti. 

Deprem bitti…

Sonra Cumhurbaşkanı çıktı, bir takım desteklerden bahsetti.

Evlerin yapılacağını söyledi.

Hatta kira desteği yapılacağını, herkesin geri yerlerine oturtulacağını söyledi.

Şimdi dikkat ediniz, “Depremzedelere 30 bin TL eşya yardımı” yapılacağını söyledi.

Evet,  ilk etapta evlerine girilemeyecek kadar yıkılanlara bu yardım yapıldı.

Sonra hasar tespiti başladı.

Hasar tespitleri sırasında herkes sokaklarda çimlerin üzerinde uyuyordu.

Bu bekleyiş 3-5 gün devam etti.

Her apartmana Çevre Bakanlığı’ndan yetkililer geldi.

Evlere giriş izni verilmedi. Neden sonra, her ağır ve orta hasarlı ev sakinlerine,

Polis nezaretinde  1 saat eve girme izinleri verildi.

Bir düşünün bakalım.

Ağır bir travmadan çıkmışsınız ve size 1 saat eve girme izni vermişler.

Ne alırsınız?

Ne alacaksınız? Varsa biraz birikim onu ve hatıralarınızı… Alabilirsen donunu atletini…

Koltuk takımını, buz dolabını sırtlayıp gidecek haliniz yok tabi.

“Allah’tan Cumhurbaşkanı açıkladı, deprem zedelere 30 bin TL eşya desteği var” diye avuttular kendilerini.

Kimisi 1 saat bile kalamadı evlerinde. Kimisi kepçelerle, sepetli vinçlerle balkondan sokuldu.

15 dakikada çıkmak zorunda kalanlar oldu.

Bütün eşyalar evde iken, güvenlik gerekçesiyle kimse içeri sokulmadı.

Zaman geçtikçe güvenlik zayıfladı. Çoğu apartman hırsızlık festivali yaşadı.

Evlerde kalanlar bir şekilde barınacak yer buldular, ama eşyalı evlerine girmeleri yasaktı.

Hiçbir şeyleri kalmamıştı.

Devlete  30 bin liralık eşya yardımı için başvurduklarında şu yanıtı aldılar.

“Evlerine 1 saatlik eşya alma izni ile girenlere bu yardım yoktur.”

Evet, iddia aynen de böyle…

Değerli okurlar…

O travmayla 1 saatte evden ne alabilirsiniz?

Bu insanlar devlete güvenip sığınacak yer bulmuşlar, ama evleri talan olmuş.

Şimdi soracaklarım var…

1- Sayın Vali:

-1 Saat izinle, o şok anında evlerine giriş izni verilen insanlara 30 bin TL’lik eşya yardımı yapılmayacağı doğru mu?

-Peki siz şahsen bu depremi yaşasanız, o travma ile 1 saatte o evden ne alabilirsiniz?

-Bu devlete olan güveni sarsmaz mı? Hak yenmiş olmaz mı? Bunun açıklaması nedir?

2- Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı:

Tek sorum var. Deprem sizce bitti mi?

3-Sayın Bayraklı Belediye Başkanı:

Yıkılmış viran olmuş aileler, apartmanlar, birbirine girmiş apartman sakinleri, yıkımı bekleyen ama ne yapacağını bilemeyen insanları kaç kere ziyaret ettiniz?

Kaç kere gelip buralara baktınız?

Sokakta hak arayan, parkta apartman yönetim kurulunu toplayan insanlara, hiç kucak açtınız mı ? Açmadığınızı biliyoruz. Neden açmadınız?

Hatta kurulan dernekten haberiniz var mı?

Mesela hiç sosyal medyaya, “30 Ekim deprem mağdurları” yazan falan oldu mu aranızda? 

Yoksa arkadaşlar taziye günlerini takip etmekle, çöp kamyonlarınız maharetlerini yayınlamakla, devasa yatırımlarınızı (!) anlatmakla mı meşguller?

4-Sayın basın ;

Bizans medyası gittikten sonra, aranızdan kaç kişi bu deprem zedeleri, gazetelerinizin sütunlarına, televizyoncuklarınıza ve diğer mecralara aldınız.

Varsa yoksa milletvekili, varsa yoksa belediye başkanı…

Kanı emilmiş, canı çıkmış, yapayalnız kalmış bu zedelerin, derneğin, hak arayışından, çalacak kapı bulamayışlarından haberiniz var mı?

Yoksa sizi sütun santim fiyatları veya programa çıkma bedelleri mi daha çok ilgilendirdi ?

5- Sayın milletvekilleri ;

Bizans medyası gittikten sonra toz olanların arasında kaldığınızı hatırlatayım.

Bir tane soru önergesi çıkmaz mı?

Bir taneniz, deprem sonrası desteklerin olup olmadığını takip etmez mi?

Bir taneniz çıkıp bu insanları bulmaz mı? Konuşmaz mı? Konuşturmaz mı?

…..

Değerli okurlar…

Şu an hop oturup hop zıplıyorum.

Bu hayatı da, bu mesleği de, böyle insanlığı da lanetliyorum…

Burada (deprem bölgesi) olup bitenler yerine televizyonda süslü açılışlar, önüne konulanı okuyan ve kandırılan Sayın Cumhurbaşkanı dahil, buradaki acı tiyatroyu, trajedileri  yok sayanları  anlayamıyorum…

Bunların tamamı bir skandaldır. 

Her gün manşet çıkacak hikayeler yatıyor burada.

Hayretler içerisindeyim…

Ben utanıyorum ben… Ki, sıradan bir insanım…

Kimse bana vatanperver, siyasetçiyim, idareciyim demesin.

1 saatte iki tane donunu anca alırsın evinden. Sonra ne halin varsa gör öyle mi?

Ne demektir bu? Nasıl yalnız bırakılmaktır bu…

Pes doğrusu, pes doğrusu…

Utanç bahçesi Bayraklı…

Gezin tozun, resim verin… Hak aramak varsa toz olun emi…

Vurmayın abalıya…

Şimdi de ne tartıştırılıyor biliyor musunuz?

Vergi artışı, ama geçmişe yönelik…

Yuh artık…

Kanun taslağı birkaç duayen ekonomistin mailine atılmış bile.

Dünyada görülmemiş örneği.

Şirketlerin 2020 yılı karından tekrar vergi istiyor devlet baba…

Bu nedir arkadaş?

Kanun gerisin geri işler mi?

Küçük orta boy ve büyük şirketler, vergilendirmelerini yapmışlar, beyanlarını yapmışlar bitmiş.

Şimdi diyorsun ki; “Şu kar payından biraz da baa vir…”

Yahu böyle ülkeye yatırımcı gelir mi?

KOBİ ayakta durabilir mi?

Fabrikatör yatırım yapar mı?

Kurumlar vergisi oranı böylelikle yüzde yüz otuza falan tırmanır…

Adam niye yatırım yapsın?

Bastır bitcoine, bastır mevduata, otur aşağıya…

Bu hasarı dünyanın en büyük devrimcisi gelse 20 yıl düzeltemez…

Vurmayın artık  sanayiciye, küçük esnafa, küçük ve orta boy işletmeciye…

Gidin çarpıklaşmış vergi sistemini gözden geçirin.

Gidin kayıt dışıyla uğraşın, adaletli bir düzen kurmaya çalışın… Yok…

İşletmeciyi zorla hırsız yapacaksınız be kardeşim…

Olan da işçiye, çalışana olacak sonuçta…

XXXXX

XXXXXX

XXXXXX

DELİ ZİYA 

“Biri de çıkıp demiyor ki; kırmızı mercimek neden turuncu?”