Narin Güran'ın, 8 yaşında bir çocuğun canice katledilmesi bu ülkenin bugününü gösteren geleceğini ise işaret eden bir olay. Acımız büyük, öfkemiz de.

Biz gazeteciler olarak, Narin'in ölümünün gündemde kalmasını ve sorumluların bulunmasını sağlamak için yoğun çaba sarf ediyoruz. Yasama, yürütme ve yargı organlarının 4. organı olan medyanın denetim işlevini yerine getirmek için uğraşıyoruz. Ancak, düzen siyasetçilerinin "Öldürülen bir canın üzerinden politika yapılmaması gerektiği" algısıyla da ben şahsım adına sonuna kadar karşı çıkıyorum.

Çünkü Narin'in ölümü, iktidarın yarattığı sosyo-politik ortamın acı bir sonucudur. Çocuk katillerinin ceza almadan salınması, milyonlarca kara para aklayan suçluların 288 günün sonunda hapisten çıkması, cezasızlığın, dolayısıyla suçluların elini kolunu sallayarak "Birkaç ay yatar çıkarım" rahatlığına ulaşmasına ve ıslah edilmeden üstüne üstlük “Ben içerde yattım” diyerek böbürlenerek hayatlarına geri dönmesine sebep oluyor. Bu durum, hem adalete duyulan güveni zedeliyor, hem de toplumsal huzursuzluğu artırıyor. Cezalar caydırıcılığını kaybediyor.

 Eğitim ise bunun cabası. İnsanlara aşılanan "kutsal aile" algısı, toplumda bir baskı ve kontrol mekanizması oluşturmuş, insanların doğal dürtülerini bastırmış ve şiddetin gizli yollarla dışa vurumunu beslemiştir. Psikologlar da bu gerçeği defalarca kanıtlamışlardır. Dini alet ederek baskılanmış bir toplumu kendi elleriyle inşa etmiştir. Yakın zamanda AKP Kayseri Milletvekili Hulusi Akar'ın katıldığı bir programda "Eğitimin amacı bir Allah korkusu, iki kuldan utanma." ifadesi ise çok ikoniktir. Eğitim ayağının ise toplum inşasında en önde geldiğinin kanıtıdır.

Eğitimi sadece dini alana odaklayan, laik, ilerici, bilimsel içerikleri ise müfredattan çıkaran ve ders sayılarını azaltan bir iktidar var karşımızda. Din derslerinin saati ortaokullarda haftalık 4 saate, liselerde ise en az 3 saate çıkarıldı. MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı imzalı düzenlemeyle ortaokullarda birinci sınıfta 18 saat Arapça dersi verilebilmesinin de önü açıldı. ÇEDES’e, karma eğitimi kaldırmaya yönelik adımlara, seçmeli din derslerinin zorunlu tutulmasıyla birlikte eğitim, toplum mühendisliğine dönüşmüş, dolayısıyla bilimsel eğitimden uzaklaştıran düzenlemelerle eğitim, karanlık bir alana çekildi.

Narin’in ise tabutuna beyaz gelinlik yakıştırıldı. Ailesi ve akrabaları 8 yaşındaki bir çocuğun naaşına baktığında orada bir gelin görmek istedi. Yaşıtlarının okula başladığı, sıra arkadaşlarının önlük giydiği günde Narin’e gelinlik yakıştırıldı. Eğer 8 yaşındaki bir kıza yakıştırma yapacaksanız ait olduğu okul üniformasını yakıştıracaksınız. 8 yaşındaki kızın hakkı ne beyaz kefen ne de beyaz gelinliğinizdir.

Narin'in ölümünden siyaset çıkarmak değil, sorumluluk çıkarmak gerekiyor. Bu atmosfer iktidarın yarattığı baskıcı ve kontrolcü atmosferin sonucudur. Bizler, bu gerçeği saklamak ve unutturmak değil, asıl suçlularından hesap sormak için buradayız. Narin'in ölümü, gelecek nesiller için daha güvenli bir toplum inşa etmek için hepimizin sorumluluğudur.

Nisanur Bebek (2), Leyla Aydemir (4), Irmak Kupal (4), Ecrin Kurnaz (1,5), Eylül Umutlu (6), Eylül Yağlıkara (8), Müslüme Yağal (2,5), Ufuk Tatar (8), Sami Yusuf Marangoz (2), Mert Aydın (9), Gizem Akdeniz (6,5), İkranur Tirsi (7), şimdi de Narin Güran (8) ve niceleri.

Toprağa verdiğimiz, canice katledilen 13 canın toplam ömrünün uzunluğu 68,5 yaş. 13 can ortalama bir insan ömrünü dolduramadı ama bu iktidar ömrünü çoktan doldurdu.