Bitlis’e hâkim olan Şerefahan ailesi, Osmanlı-İran ilişkilerinde önemli rol oynadı. Bu ailenin önemli üyelerinden biri Şerefname’yi yazan Şemseddin Han oğlu Şeref Han’dır (1543-1603).
Türbesi Bitlis’te bulunan bu bey, 1578 yılında Safavilere yüz çevirerek askerleriyle birlikte Osmanlılara iltica etmiştir. Bundan sonra da Osmanlı idaresi nezdinde itibar ve güç kazanmıştır. Resmi bir Osmanlı belgesinde (Süleymaniye Kütüphanesi, Esad efendi, No. 3436, Münşeat Mecmuası) Şeref Han’ın, İslam’ın dört halifesine karşı muhabbeti olduğu, Kızılbaşlara (İran) karşı mücadele ettiği, Hz. Muhammed’in sünnetine riayet ettiği ve Allah’ın hidayetine erdiği belirtilir. ‘Vatan-ı aslisi’ olan Bitlis sancağı, ‘ocaklık tarikiyle’ kendisine tevcih edilmiştir. Ocaklığım anlamı, Bitlis’in idaresinin bu aileye verildiğidir. Şeref Han, iki taraf arasında yapılan anlaşmaya göre, Osmanlı devleti İran’a karşı savaş açtığın zaman kendi ailesi ve 300 askeriyle birlikte Osmanlıların yanında savaşa katılacaktır. Bu askerleri, Şeref Han, Van’da toplayacaktır. Bölgede görevi Osmanlı askerlerinin (sipahiler ve zaimler) de komutanıdır. Bölge halkı bir sorunu olursa ona müracaat edecektir. Kendisi, Osmanlı sultanını (III. Murad) ömrü ve Osmanlı devletinin devamı için dua etmiştir.
Şeref Han Osmanlı devletine iltica edince onunla yapılacak resmi yazışmalarda kullanılacak elkab de belirlenmiştir. Buna göre kendisine ‘umdetü’l-ümerai’l-ekâbir ve nakkadati’l-küberai’l-fiham ve’l-erkân’ olarak hitap edilecekti. Bugünkü Türkçe’yle resmi yazışmalarda kendisine ‘ anlayışlı ve erkan sahibi büyük beylerin önde geleni veya reisi’ olarak hitap edilecekti. Her ne kadar kendisinin ‘Nahcıvan hâkimi’ olduğu belirtiliyor ve ‘Ekrad Beylerbeyiliği’ne atandığı ifade edilse de, kendisine, bir Osmanlı beylerbeyi gibi değil, bir Osmanlı sancakbeyi gibi davranılacaktı. Bu resmi hitap (önde büyük kişilerin önde geleni ve anlayışlı büyük adamların reisi (imamı), bu dönemdeki Osmanlı resmi yazışmalarında, Osmanlı sancakbeyleri için kullanıldı. Kendisi Sünni İslam için çalışan biri olduğu için Osmanlı idaresince övülüyordu. Ekrad beylerbeyiliğinin de idari ve coğrafi sınırları tam belli değildir. Bu belgede kullanılan ‘asli vatan’ sözcüğü de ’Şeref Han ailesinin Bitlis’te doğduğu ve yaşadığı’ anlamına gelir. Bu yüzden de, Osmanlı idaresi, açıkça yazmasa bile, Ekrad beylerbeyiliğinin merkezi olarak bu ailenin yaşadığı Bitlis şehrini kabul etmiştir. Ocaklık ise, Bitlis’e ait toprakların tasarrufunun bu aileye Osmanlı idaresince tahsis edilmesi anlamına gelir. Bu aile, Bitlis’teki topraklarını ve imtiyazlarını koruyabilmek için Safaviler ve Osmanlı devleti gibi dönemin iki büyük gücü arasında kalmıştır. Yoksa ‘Ocaklık’ kavramı, ‘beylik’ anlamına gelmez. Toprak tasarrufu imtiyazının yanı sıra, kanunlar ve eski geleneklere (ayin) göre bölgede adaleti sağlama ve halkın şikâyetlerini çözme işi Şeref Han’a havale edilmişti. Söz konusu Osmanlı belgesinde de belirtildiği gibi, bu aile, başta Şeref Han olmak üzere, Osmanlı idaresine biat ettiği sürece imtiyazlarını koruyabilecektir. Bazı yazılarda Şeref Han’ın Osmanlı ordusuna 700 asker ile katılma şartını kabul ettiği belirtilir. Ancak bu rakamın 700 değil, 300 olduğu anlaşılıyor. Şeref Han, her ne kadar III. Murad ile yaptığı siyasi itaate biat edeceğini ifade etse de, masraflardan dolayı, Osmanlı seferlerine az sayıdaki askeriyle katılmayı düşünüyordu. Osmanlı idaresi ise belirtilen rakamın üstünde bir asker ile onun seferlere katılmasını talep ediyordu. Zira Ocaklıkla idare edilen bu tür yerlerin beyleri, Osmanlı seferlerine bir bahane bularak katılmak istemiyorlardı. Osmanlı idaresi 157o yılında yapılan Kıbrıs Seferinde bunu tecrübe etmişti. Zira Osmanlı merkezi idaresi, Ocaklık beylerine asker, mühimmat ve yiyecekleriyle seferlere katılma talimatını göndermiş olmasına rağmen, çoğu bey bu emirlere çeşitli gerekçelerle uymamıştı. Bu gerekçelerden en yaygını özellikle Batı’ya olan seferlerde sefer yerinin uzaklığıydı. Aslında Osmanlı devletinin Şeref Han Ailesi’yle ilişkisi, Sünni İslam temel alınarak, karşılıklı bir menfaat ilişkisiydi. Son olarak Şeref Han ailesinin Türkçe ‘han’ unvanını kullandığını da belirtelim.