Kimdir emekçi? Soma Maden Katliamı'nda yattığı sedye kirlenmesin diye çizmelerini çıkarmak isteyen madenci mi? Hastanedeki mobbing yüzünden yaşamına son veren doktor Uğurcan mı? Yoksa geçim derdiyle boğuşan milyonlarca "mavi yaka" ve "beyaz yaka" mı?
Türkiye'de uzun süredir "mavi yaka - beyaz yaka" ayrımıyla beslenen bir sınıf bilinci var. Ancak günümüz dünyasında, kapitalizmin acımasız çarkları bu ayrımı giderek belirsizleştiriyor. Artık ne mavi yaka ne beyaz yaka var. Ortada sadece iki sınıf kalmış: Kapitalistler ve emekçiler! Sömürenler ve sömürülenler!
İşin rengi değişmiş, grileşmiş... Geleceğini göremeyen, geçim sıkıntısı çeken, hakları için mücadele eden herkes artık "gri yaka". Ne yazık ki bazı kesimler hala bu gerçeği görmekten imtina ediyor. Aile evinde oturan veya biraz birikim yapabilmiş olanlar, kendilerini işçi sınıfının bir parçası olarak görmüyor. Ta ki enflasyonun yakıcı etkisini hissedene, "konfor alanları" darmaduman olana kadar... Sanki sınıf bilinci, bir tehlikeden kaçınır gibi uzak durulması gereken bir şeymiş gibi...
Bir gün meslektaşım Mert'in, garson bir arkadaşa "sınıfını bil" dediğini hatırlıyorum. Arkadaşın cevabı ise şaşırtıcıydı: "Benim sınıfım işçi sınıfı değil, ben doktorum!"
İşte tam da bu noktada, sınıf bilincinin ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Eğer sen de geçinebilmek için çalışıyorsan, emeğinin karşılığını almak için mücadele ediyorsan, patronların baskısına maruz kalıyorsan, sen de bir emekçisin! Ünvanın, mesleğin, eğitim durumun ne olursa olsun...
Sınıfın, utanılacak veya saklanacak bir şey değil. Aksine, hakların için mücadele etmenin, daha adil bir dünya için sesini yükseltmenin temelidir. Mavi yaka veya beyaz yaka ayrımını bir kenara bırakıp, "gri yaka" bilinciyle birleşmeliyiz.
Bugün verdiğimiz mücadele, yarınlarımızın aydınlık olması için verdiğimiz bir mücadele. Adnan Yücel'in dediği gibi, "Bugünlerden geriye, bir yarına gidenler kalır, bir de yarınlar için direnenler..."