“Coğrafya- Geographika”, Yunan coğrafyacı(yer bilimci) Strabon'un (MÖ 64-MS 24) yazdığı, ilkçağın önemli coğrafya kitabıdır.


Dünyanın da bilinen ilk coğrafyacısıdır Strabon. Amasyalı’dır!
Strabon ömrü boyunca iki eser yazmıştır.
Bunlardan biri “Tarih Notları”, diğeri de “Coğrafya’'dır.
“Coğrafya”, 17 ciltten oluşan bir ansiklopedidir.  Strabon, 56-57 yaşlarında iken MS. 7 yılında ilk kez yayımlanmıştır.
İlk ciltte coğrafyanın felsefesinden bahsedilir. Diğer ciltlerde bilinen kıtalar, Afrika, Asya ve Avrupa'daki yerleşim yerleri ile ilgili bilgiler yer alır. Türkiye ile ilgili kısımları “Antik Anadolu Coğrafyası” adıyla Türkçeye çevrilmiştir.
Strabon bölgelerin fiziki coğrafya bilgilerinin yanı sıra, siyasi gelişmelere de yer vermektedir kitabında…
Kitabında Kula’yı da sönmüş lav kalıntılarından oluşmuş kömür karası bazalt kayalarından dolayı “Katakekaumene” yani “Yanık Ülke” olarak adlandırmıştır Strabon.
 
xxxx
Whatsapp Image 2024 10 08 At 10.10.29 

Yenifoça…
”Tarih Baba” Heredot’un “Onlar(Foçalılar)  kentlerini, bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel ikliminde kurmuşlar” diye tanımladığı Foça’nın şirin beldesi.
(Artık 4 mahalleden oluşan bir semt oldu ya…)
Kuzey Ege’nin bu şirin sahil beldesi hafta sonu yine orman yangını yaşadı. Yine diyorum çünkü her yıl bir ormanlık bölgesi “insanlık düşmanlarınca” yakılıyor.
Bu kez de bölgenin kaçak cüruf dökülen hafriyat bırakılan alanında çıkan yangın, güçlükle söndürüldü.
Tablo korkunçtu.
340 hektarlık alan küle dönmüştü!
Simsiyah kömür karası bir görüntü vardı artık Kapıkaya bölgesinden başlayıp çam ağaçlarının yerinde.
Yok olmuştu bir ormanlık alan yine…
Aynı Kula’daki “Yanık Ülke’’ye dönmüştü Yenifoça...
Hepimizin yüreği de yangın yeriydi;
“Yanık Ülke’’ydik Yenifoça gibi.
İs, yanık kokusu genizleri yakıyordu…
 
xxxx
 
Hemen bir ayrıntı verelim. Yangından iki gün önce Mustafa Kemal Atatürk Mahallesi Muhtarı Hüsnü Kocabıyık , Foça Belediye Başkanı’na yönelik bir sosyal medya paylaşımı yapmıştı.
“Bir demir çelik tesisinin cürufunu -yasak olduğu halde- kamyonlarla bu hafriyat alanına döktüğünü, durumu Kaymakamlığa, jandarmaya, Orman idaresine ve Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne bildirdiğini, jandarmanın sadece trafik cezası kestiğini, belediyenin sorumluluğundaki alan için önlem alınmasını istemişti.
Benzer uyarıyı Fevzi Çakmak Mahalle Muhtarı Deniz Kaptanoğlu da yapmıştı.
(Muhtarların kimliği belirsiz kişilerce de tehdit edildiğini öğrendik bu arada)
İşte Yenifoça’yı “Yanık Ülke’’ye çeviren yangın,  cüruf  hafriyat dökülen alanda başlamış, ormanı da sarmıştı…
 
xxxx
 
Dün Kapıkaya’da “Foça Tarih ve Doğa Talanına Hayır Platformu” öncülüğünde toplandı duyarlı vatandaşlar.
Bir protesto eylemi ve basın açıklaması yapıldı. Aslında “mera alanı” olan bölgeye kaçak cüruf döküldüğü, yıkılan binaların hafriyatlarının içinde başta asbest olmak üzere her türlü tehlikeli atığın da bu alana bırakıldığı bildirildi.
Bu konuda Kaymakamlık, belediye ve savcılığa ihbar ve şikayetlerin yapıldığını ancak dikkate alınmadığı ifade edildi.
Ben de oradaydım. Manzara -gerçekten- korkunçtu.
Aklıma Hukukçu Şair Dostum Semihat Karadağlı’nın notlarıma aldığım bir Yaşar Kemal derlemesi geldi;
"Ağaç demek, toprağın ipi, toprağın bağı, toprağın halatları demektir. Toprağın halatlarını kesince toprak ne oluyor? Yağmurlarla sellerle doğru denize.
Ne kalıyor geride?
Kayalar.
Al sana bir kayadan vatan(...)
Her ağaç bir insan olmuş, basıyor ağıdı, basıyor çığlığı.
Bir orman yangınında bulunup da ağaçların canlanarak, ateşin önünden can havliyle çığlık atarak kaçıştıklarına inanan bulunmaz. Her bir ağaç başını almış kaçıyor. Suya kaçıyor.-Yanan Ormanlarda Elli Gün-1954”
 
xxxx
 
Uzun lafın kısası...
Valilik, Kaymakamlık, Belediye, Orman İdaresi, Çevre Şehircilik…
Kimin sorumluluğu yetkisi varsa -acilen- el koymalı duruma.
Orası demir çelik fabrikalarının artığı cürufu döktüğü, hafriyat alanı değil!  
Sonra; ciğerlerimiz yanmasın istiyorsak, yangın söndürme uçaklarının sayısını artırmalıyız; bu da çok çok önemli.
Bir yandan da ormancılığın idari yapısındaki bozukluklara ve nasıl düzelteceğimize de bakmalıyız.
Yanan bölgenin hemen ağaçlandırma bölgesi ilan edilmesini de sağlamalıyız.
İmara falan açılmasını iştahla bekleyenler vardır mutlaka(!)
Yoksa ormanlar, güzelim yamaçları cayır cayır yanmaya devam eder,
biz de böyle seyrederiz, dövünürüz...