Türkiye, son yılların en büyük ve en kapsamlı organize suç operasyonlarından birinin yankılarıyla çalkalanıyor. Milyonlarca genci hedef alan, devasa boyutlarda vergi kaybına yol açan ve milyarlarca liralık bir ekonomik hacim yaratan yasa dışı bahis çetelerine yönelik yürütülen soruşturma, beklenmedik bir boyuta ulaştı. Operasyonun ilk dalgasında, Türkiye'nin en büyük ve en bilinen finansal teknoloji (fintech) şirketlerinden biri olan Papara'nın bu yasa dışı gelirlerin aklanmasında kilit bir rol oynadığı iddiaları gündeme bomba gibi düşmüştü. Bu iddiaların ardından, şirketin kurucusu ve sahibi olan Ahmed Faruk Karslı'nın da aralarında bulunduğu üst düzey yöneticiler gözaltına alınmış, ardından Karslı "örgüt lideri" suçlamasıyla 10 şüpheliyle birlikte tutuklanmıştı. Ancak soruşturmanın derinleştikçe ortaya çıkardığı karanlık ağ, sadece finans sektörüyle sınırlı kalmadı. Son gelen haber, operasyonun ikinci ve belki de daha çok ses getirecek perdesinin açıldığını gösteriyor: Devlet, suç örgütünün medya ayağına da neşter vurdu.
TMSF'den Ekotürk'e şok baskın
Finans dünyasını sarsan tutuklamaların ve şirketlere kayyum atanmasının hemen ardından, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ekipleri, sabah saatlerinde İstanbul'daki Ekotürk televizyonunun binasına giderek yönetime el koydu. Bu karar, ilk başta şaşkınlık yaratsa da, kanalın ortaklık yapısı incelendiğinde operasyonun ne kadar planlı olduğu ortaya çıktı. Ticaret sicili kayıtlarına göre, ekonomi ve finans haberleriyle bilinen Ekotürk kanalının yüzde 70'lik hissesinin, yasa dışı bahis soruşturmasının merkezindeki Papara'ya ait olduğu anlaşıldı. Kanalın yönetim kurulunda da Papara'nın tutuklu sahibi Ahmed Faruk Karslı'nın isminin yer alması, TMSF'nin müdahalesinin ardındaki yasal zemini oluşturdu. Bu el koyma kararı, Sulh Ceza Hakimliği'nin verdiği karar doğrultusunda, suçtan elde edilen gelirin kullanıldığı veya bu gelirle kurulduğu düşünülen şirketlerin devlet kontrolüne alınması prosedürünün bir parçası olarak gerçekleştirildi. Ekotürk çalışanları büyük bir şok yaşarken, kanalın yayın akışının ve geleceğinin ne olacağı konusunda belirsizlik hakim.
Finans devinden medya patronluğuna: Amaç neydi?
Bu operasyonun en çok tartışılan yönlerinden biri de, Papara gibi bir ödeme sistemleri devinin neden bir televizyon kanalı kurma veya satın alma yoluna gittiği sorusu oldu. Ekonomi çevreleri ve medya kulislerinde bu konuda çeşitli senaryolar konuşuluyor. İlk ve en güçlü iddia, bu yatırımın, yasa dışı faaliyetlerle elde edilen devasa boyutlardaki kara paranın aklanması için bir paravan olarak kullanıldığı yönünde. Medya şirketlerinin karmaşık gelir-gider tabloları, reklam anlaşmaları ve sponsorluklar üzerinden büyük meblağların sisteme yasal bir kılıf altında sokulmasının daha kolay olabileceği belirtiliyor. Bir diğer iddia ise, Karslı ve örgütünün, medya gücünü kullanarak kamuoyunda bir meşruiyet algısı yaratma, olası soruşturmalara karşı bir kalkan oluşturma ve hatta finansal piyasaları manipüle etme amacı taşıdığı yönünde. Ekotürk gibi bir ekonomi kanalının, özellikle finansal okuryazarlığı düşük kitleler üzerinde yaratabileceği etki, bu şüpheleri daha da güçlendiriyor.
Kayyum süreci ve şirketlerin geleceği
Ahmed Faruk Karslı'nın "örgüt lideri" olarak suçlandığı soruşturma kapsamında, sadece Ekotürk'e değil, Karslı ve diğer örgüt üyelerine ait olduğu tespit edilen toplam 8 şirketin yönetimine de kayyum atandı. Bu şirketlerin, Papara'nın ana yapısı altında faaliyet gösteren ve farklı alanlarda hizmet veren paravan şirketler olduğu düşünülüyor. Kayyum atanması, bu şirketlerin ticari faaliyetlerinin durdurulacağı anlamına gelmiyor. Devlet tarafından atanan profesyonel yöneticiler, şirketlerin günlük operasyonlarını devam ettirecek, çalışanların maaşlarını ödeyecek ve şirketin ticari varlığını koruyacak. Ancak bu süreçte, şirketlerin tüm mali kayıtları, para akışları ve geçmişe dönük işlemleri didik didik edilecek. Amaç, yasa dışı bahis ağından gelen paranın izini sürmek ve devletin uğradığı vergi kaybını bu şirketlerin mal varlıklarından tahsil etmek. Yargılama süreci sonunda Karslı ve diğer şüphelilerin suçlu bulunması halinde, bu şirketlere kalıcı olarak el konulması ve Hazine'ye devredilmesi de seçenekler arasında bulunuyor.
Papara kullanıcıları endişeli: Paramız güvende mi?
Türkiye'de milyonlarca kullanıcısı bulunan Papara'nın bu soruşturmanın merkezinde yer alması, en çok da platformu günlük para transferleri ve ödemeler için kullanan sıradan vatandaşları endişelendirdi. Şirketin en tepesindeki ismin tutuklanması ve kara para aklama gibi ciddi suçlamalarla karşı karşıya kalması, "Acaba Papara'daki paramız güvende mi?" sorusunu gündeme getirdi. Konuyla ilgili olarak hem Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) hem de TMSF yetkilileri, vatandaşların endişe etmemesi gerektiği yönünde açıklamalar yaptı. Papara'nın bir banka olmamasına rağmen BDDK denetiminde bir "elektronik para kuruluşu" olduğu ve kullanıcı bakiyelerinin yasal güvence altında olduğu belirtildi. Atanan kayyumların öncelikli görevinin de kullanıcıların haklarını korumak ve platformun güvenli bir şekilde işlemeye devam etmesini sağlamak olduğu vurgulandı. Ancak bu güvencelere rağmen, markanın itibarının aldığı bu ağır darbenin ardından kullanıcıların platforma olan güveninin nasıl etkileneceği merak konusu.
Finans ve medya dünyası için bir milat
TMSF'nin Ekotürk'e el koyması, sadece bir organize suç operasyonunun parçası olmanın ötesinde, Türkiye'de finans ve medya ilişkileri açısından da bir milat olarak değerlendiriliyor. Bu operasyon, kaynağı belirsiz veya şüpheli paraların, medya gibi stratejik ve kamuoyunu yönlendirme gücü yüksek bir alana ne kadar kolay sızabildiğini ve bu gücü nasıl kötüye kullanabildiğini gözler önüne serdi. Gelecekte, özellikle medya şirketlerine yapılacak büyük yatırımların ve sermaye artışlarının çok daha sıkı bir denetime tabi tutulması bekleniyor. Bu olay, aynı zamanda dördüncü kuvvet olarak kabul edilen medyanın sermaye yapısının şeffaflığının, basın özgürlüğü ve halkın doğru haber alma hakkı için ne kadar hayati olduğunu bir kez daha kanıtladı. Soruşturmanın ilerleyen aşamalarında ortaya çıkacak yeni bilgiler, Türkiye'nin karanlıkta kalan finans-suç-medya üçgenine dair daha pek çok sırrı aydınlatacak gibi görünüyor.