“Sefalet, mekân tutmaz bir seyyahtır. Adresi belli değildir. Nereye gitse, ‘defol buradan’ azarını işitir.” Victor Hugo
Ünlü Fransız şair-yazar Victor Hugo’nun sözü ile başladı bu yazım… Günümüze, salgın sebebiyle, farklı coğrafyalarda yaşanan ki, güzel memleketim de dahildir, ne de uyuyor sefaletin, her yerde olduğu, ancak sefil olmayan bir avuç tarafından dışlandığı tanımı? Gün geçmiyor ki, hayatını sonlandıran, yaşam şeklini kökünden değiştiren ya da bir şekilde, sefilce de olsa, yaşama tutunmaya gayret eden haberlerle sarsılmıyor muyuz?
Spor emekçilerinin büyük bölümü de bahsi geçen sefaleti, yaşamamak için ne işlerle meşguller oysaki! Kuryecilik, fabrika işçiliği, sanayi sitelerinde ya da market zincirlerde çalışanlar, daha doğru ifade ile iş bulup çalışabilenler…
Bu grup elbet ki, az da olsa şanslı diğerlerinden… Yani hiçbir iş yapamayan ve bir kazancı olmayan spor işçilerinden, emekçilerinden…
Salgın belasının ve sebep olduğu tüm diğer sıkıntıların ki, olası sefalet de dâhildir, bir an önce yitip gitmesi, insanlığı terk etmesi ilk hedef ve ilk istek olmalıdır ki; benim de en büyük dileğim budur.
Sefalet gibi, kendisine yer bulamayan başka bir konuya geçelim;
Futbol, biliyorsunuz dünyanın hemen her yerinde en sevilen ve en çok takip edilen spor türlerinin başında geliyor. Ve elbet ki, her ülkenin de kendisine özgü futbol ligleri, bu liglerde mücadele eden kulüpleri var. Ancak bazı ülkeler var ki; kendilerine ait futbol ligleri yok! Ya da bazı takımlar, bu liglere fazla ağır geldikleri için yan ülkenin liglerinde oynuyorlar.
Bu konuya sanırım en büyük örnek, Monako takımıdır. Başlı başına bir ülke gibi olan ve Monako Prensliği olarak adlandırılan coğrafyanın takımıdır Monako ve ancak, kendileri Fransa Liginde oynar. Hatta defalarca şampiyon olmuşluğu bile vardır.
Geçen haftalarda, Avrupa Süper Ligi haberi gündeme geldi ama bir iki gün içerisinde eriyip gitti; hani çok büyük üç-beş takım, kendilerine lig kuruyorlardı Avrupa’da… Hatırlarsınız. İşte bunu engelleyecek hamlelerden birini de İngiltere Futbol Federasyonu atıyor ve yan ülkesindeki, köklü İskoç ekiplerinden Rangers ve Celtic takımlarını İngiltere Premier Ligine davet edeceklerini açıklıyorlardı.
Gerçi İngiliz liglerinde Galler ekipleri zaten boy gösteriyor; Cardiff City ile Swansea ekipleri İngiltere’li değiller, Galler ülkesinin takımları…
Lihtenştayn diye bir ülke var Avrupa’da… Bizim İzmir’in birkaç mahallesi kadardır sanıyorum. Vaduz takımları İsviçre liginde boy gösterir. Aynı şekilde Andorra ülkesini de duymuşsunuzdur; bunların da aynı adlı takımları İspanya liginde oynar.
Kanada’nın Toronto takımını da duymuşsunuzdur, ama kendisi Amerika Birleşik Devletleri ligi olan MLS’de oynar.
Ve inanın daha birçok örnek var bu konuda…
Peki, konuyu nereye getireceğim?
Bizim için çok önemli bir coğrafya daha var, ülkemizin güneyinde yer alan ve büyük bedel ödenen “yavru vatan” mahlasıyla adını taçlandırdığımız Kıbrıs’ımız var; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC). Elbet ki, KKTC’de de futbol ligleri var, kulüpler ve alt yapıları var. Tesisler var. Futbol federasyonu var. Hatta federasyonun internet sayfalarına bakındım biraz, TFF’nin internet sayfa yapısı ile aynı… Federasyonun logo çizimleri aynı… Hoşuma gitmedi değil! Gerçekten de yavru vatan… Demek ki, destek var oraya… Yeterli mi?
Neden bir ya da birkaç ekiplerini, liglerimize dâhil etmiyoruz? Ben demiyorum ki, Süper ligden başlasınlar! Uygun liglerden başlayabilirler bence… Sonra, sadece ülkeyi tanımak yetmez. Kendileriyle aynı konumda olan Rum kesimi ekipleri Uefa’da bile boy gösteriyorlar. KKTC, Uefa’ya üye de olamıyor Birleşmiş Milletler ve diğer ülkeler tanımadığı için…
Dipnot; “Tanımak yetmez, sarıp, sarmalamalı ve hatta bağrımıza basmalıyız!”