Küresel iklim değişikliklerinin etkisinin hissedildiği, Corona virüsü ve Avustralya yangınları benzeri felaketlerin yaşandığı ya da yenilerinin yaşanacağı, politik açıdan umut vermeyen istikrarsız bir dünya için 2020 yılını yorumlamak zor tabii.
Doğrusu yıla yönelik beklentiler, yukarı ivmelenen bir görüntü arz etmezken, daha yılın ilk ayında hem ulusal ölçekte depremler ardından da küresel bazda Corona Virüs salgını herkesi şoke etti.
Zaten global şirket CEO’ları, 2020 ‘yi konsolide olunacak ve geçen yılın kriz algısının absorbe edileceği bir yıl olarak planlamışlardı . Özellikle ABD kaynaklı ticaret ve politik savaş atraksiyonları, Avrupa Birliğini sarsan Brexit süreçi ve Libya, Suriye, genel olarak da Asya-Pasafik-Güney Amerika eksenli siyasi belirsizlikler, bu öngörü için güvenilir veriler halinde idi. Nitekim PwC’nin 23.CEO anketinde, gerek ekonomik büyüme gerekse politik güven indeksi beklentileri dip yapmış durumda. Genel merkezi Londra’da bulunan saygın yönetim danışmanlığı ve denetim şirketi Price Water House Coopers (PwC)’ın önceki küresel CEO anketlerinde kısa ve orta vadeli şirket gelirleri ve reel sektöre yönelik güven beklentileri yüze 51’lerde iken bu ay yayınlanan son ankette yüzde 34’lere düşmüş durumda.
Dünyada salgın hastalıklar, boyutları görülmemiş büyüklükte artan ve en sonuncusunu bir kıta yangını şeklinde gördüğümüz Avustralya’daki orman yangınları benzeri doğal afetler ve devamındaki çevre felaketleri, bunların üzerine eklenen küresel iklim değişiklikleri ile gezegeni sarsan depremler yetmezmiş gibi bir de Corona Virüsü tabloya eklendi. Çin’de ortaya çıkan virüs ile ilgili gelişmeler her ne kadar yakından izlenmeye devam ediliyorsa da salgının henüz tam olarak kontrol altına alınmış değil. Dünya piyasaları bu konuda temkinli. Çin ve ABD borsalarındaki sert düşüşler yaşandı, ardından toparlanma ve tepki yükselişleri gözlense de Asya borsalarında zayıflık devam edecek gibi. Koronavirüsün dünya ülkelerine yayılması makroekonomiyi sarsabilir.
Gerçi aralık ayı içinde ABD ve AB merkez bankalarının yaptığı açıklamalar büyümeyi destekleyici politikalara öncelik verecekleri şeklinde idi. ABD’de FED’in 2020 yılı genelinde faiz oranlarını değiştirmeyeceği öngörülüyor. Dolayısıyla dolar likiditesi sıkışıklığına yol açmayacak bir piyasa fonlaması yapması bekleniyor. Aynı şekilde, Avrupa Merkez Bankası da faiz oranlarındaki mevcut durumu koruyup bankaları desteklemeyi sürdürecek. Çin merkez bankası zaten bunları yapmakta. Sonuç, Genişletici para politikaları ile dünya ekonomisindeki büyüme için hedef yüzde 2.8. Eğer dünya ekonomisinde bu oranda pozitif bir büyüme süreci yaşanırsa, finansiel volalite artışı, relatif istikrar, enflasyon ve faiz oranlarındaki düşüş ekseninde, Ülkemiz de bu küresel gelişmelerden olumlu etkilenerek, en az yüzde 5 büyüme beklentisini gerçekleştirebilir.
Ancak, PwC gibi kuruluşların araştırmasından ortaya çıkan CEO’ların içinde bulunduğu kötümser beklenti ya da negatif algının genel olarak yatırım ekosistemini etkilememesi düşünülemez. Onları endişelendiren konunun, ticari korumacılığın giderek yaygınlaşması ve siyasi belirsizlikler kadar global siber saldırı ve Dünyayı tehdit eden viral dahil olağandışı küresel afetlerin gelişim olasılığı olduğu bariz bir gerçek. Yine de gelinen noktada, beklentimiz, Dünya Ekonomisinin üretim emek yapısı ve girişimci envanterinin,2020 yılına özgü yeni terminolojiler ile yapısal analiz ve yapılanmalar ışığında, umutları yeşerten Yeni Ekonomi atmosferini yaratmasıdır. Zaten, Yeni Ekonomi kavramı da fonksiyonu ve kuralları ile nitelik ve nicelikleri değiştirecek inovatif fikir ve teknolojileri kapsar. Realtime/online işlem gören ağ,e- ya da digital küresel yeni ekonomide kalifiye bilgi ve rafine fikir başrolü oynayacağına göre, umarız Siyasi Otoritelerimiz ‘beşeri sermaye’mizi arttırmaya yönelik strateji içinde olurlar.
Nihayetinde,2020 yılı, yeni bir çeşit ekonomi üretimi için zemin oluştururken, elbette yeni bir politik anlayışın temellerini de atacaktır. Bu yıl, global ekonomide paradigma değişikliklerinin olacağı ve ekonomik açıdan yeni bir dünyanın taşlarının döşeneceği bir dönem olacak. FinTech gibi meslek adlarının dolaştığı, mobil ticaret ve digital platform ile yapay zekanın başrolde olduğu stratejilerin düzleminde şekillenecek bir Dünya Ekonomisi sözkonusu olacak. Evrensel değerlerin ve adalet ve hukuk normalarının yeniden canlanması da beklentiler içinde. Dolayısı ile, Yeni Ekonomi, sadece ekonomik zenginlik ya da küresel refah gibi kavramlardan daha sofistike bir perspektifi örneğin eşitlik, adalet , hukuk, demokrasi ve dünyanın ortak geleceğine odaklanmayı zorunlu kılacaktır.