Ocak ayına "geçmiş yılın olumsuzlukları, yeni yılda son bulur" temennisiyle girdik. Öyle ya, "yeni yıl, yeni umutları" getirir düşüncesi belki de bizi, böyle beklentiye sokmuştu... Ama, maalesef ilk 30 günlük "vukuat listesi" gelecek ayların üstümüze dağ gibi sorunları yükleyeceğinin sinyallerini açık açık verdi!
Peki, O "Cüce Şubat" ı kazasız atlatabildik mi? Nerede!
Hani "kazma kürek yaktırıp, kapıdan baktırır" dediğimiz Mart ay'ı için şimdi ne diyeceksiniz Bana soracak olursanız, vereceğim cevap şudur; 1 Mart sabahı kötü haberlerle gözümü açıp, "artçı depremler" misali bir "ateş çemberi" içinden geçerek bu yazımı kaleme aldım!
Hangi birini sayayım! ABD' nin "Ünlü emlâk kralı" Trump'ın güney sınırırlarımızın gerisine "asrın silahları" ile bize karşı (!) yığıp eğittiği hain PKK ve YPG' nin masum halka yaptığı işgal ve işkenceden mi, yoksa içerideki FETÖ - PKK işbirliğinden mi?
Bu yangını söndürmek için Afrin' e uzanan Zeytin Dalı operasyonu'nun kahraman TSK'nın gözü pek Mehmetçikleri kanımızdaki o "asil kanı" bir kere daha harekete geçirip dostu- düşmandan ayırmaya çalışıyor. Ama "kurt dumanlı havayı sever" sözününün aşağılık temsilcileri de savaş tüccarlarının sözde uşaklığını yapmaya devam ediyor!
Bu arada iç siyasetimizdeki kavgalar inanın "sapla- samanı" karıştırmaktan öteye gitmediği gibi iktidar ve muhalefetin gece yarısı harekatı da Suriye bataklığınındaki savaşla yarış eder hale geldiği izlenimini vermiyor mu? Hainlerin içeride ve dışarıda sayısal olarak etkisiz hale getirilmesinin inanın gururunu yaşamamızın önüne geçen kazalar da canımızı acıtmaya başladı.
İşte BAE' den kalkan özel ucağın İran hava sahasında düşerek 11 kız arkadaş ile ikisi pilot olmak üzere 3 hanım mürettebatın ölmesinin ardından Çorum'daki otobüs, tır çarpışmasında 11 kişiyi kaybetmemiz de milletçe yaşadığımız acı olayların tuzu- biberi olmadı mı?
İş kazaları, cinayetler, Afrin düşerken ABD dolarının yükselişe geçip vatandaın sofrasına yansımasına ne demeli!
"Yetti gari!" diye feryat etmek istiyorum!
Tıpkı TV kanallarında "fantastik film izleyicileri" gibi olduk!..

***

Kurt dumanlı havayı sever dedim ya, işte savaşları, iç çekişmeleri, üst üste gelen kötü olayları fırsat bilenlerde yeni geliştirdikleri metodlarla dolandırıcılık, hırsızlık, soygun ve cinayetler olaylarında karşımıza çıkmaya başladılar...
Güvenlik güçlerinin, adli makamların sık sık uyarmalarına rağmen sahte ilaç pazarlamasından tutun, telefonla vatandaşı ipnotize ederek dolandıranlara kadar bugünlerde basın- yayın organlarının gündemini işgal etmiyor mu? İstanbul' dan şeker hastası Ü. Dikmen, internet ve bazı gazete reklamlarına kadar giren bir şeker ilacının pazarlanmasından mağdur olmuş ve dolandırıcıların peşine düşerek parasını almış şanslı insanlardan biri... Ama Ü. Dikmen kuryelerin fır döndüğü bu ortamda başka vatandaşların tuzağa düştüğü iddiasını bana üzülerek anlattı. Yine İzmir' de bir vatandaş telefonla ipnotize edilerek bir internet firmasının sözde elemanı tarafından olmayan borcunun tahsili edilmesi için tacize uğradığını iddia etti.
Daha ne sahtekarlıklar, daha ne dolandırıcılıklar anlatılıyor bu ortamda!..

***

Bakın dolandırıcılığın ayyuka çıktığı iddialarını duyuyor ve gazetelerden öğreniyoruz!..
Evet yetti gari!