Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (TÜRK-İŞ), çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay düzenli olarak yaptığı "Açlık ve Yoksulluk Sınırı" araştırmasının Haziran 2025 sonuçları, ülkedeki ekonomik tablonun vahametini bir kez daha ortaya koydu. Milyonlarca ailenin kaderini belirleyen bu rakamlar, hayat pahalılığının ve yüksek enflasyonun, ücretli çalışanlar ve emekliler üzerindeki yıkıcı etkisini somut bir şekilde belgeliyor.
Araştırmaya göre, Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarını ifade eden açlık sınırı, Mayıs ayındaki 25.092 TL'lik seviyeden, Haziran'da 1.023 TL'lik bir artışla 26.115 TL'ye fırladı. Bu rakam, sadece mutfak masrafını karşılarken, gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri temel ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamaların toplam tutarını ifade eden yoksulluk sınırı ise, 81.734 TL'den 85.066 TL'ye yükselerek yeni bir psikolojik eşiği aştı. Bu durum, dört kişilik bir ailenin, insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdürebilmesi için haneye girmesi gereken toplam gelirin 85 bin lirayı aştığını gösteriyor.
Mutfaktaki yangın sönmüyor: gıda fiyatları neden düşmüyor?
TÜRK-İŞ'in araştırması, genel enflasyon rakamlarının ötesinde, dar ve sabit gelirli ailelerin bütçesini en çok etkileyen "mutfak enflasyonu"ndaki artışın da hız kesmediğini ortaya koydu. Ankara'da yaşayan dört kişilik bir ailenin "gıda için" yapması gereken asgari harcama tutarındaki artış, bir önceki aya göre yüzde 4,08 oranında gerçekleşti. Bu, son aylardaki en yüksek aylık artışlardan biri olarak dikkat çekti.
Gıda fiyatlarındaki on iki aylık değişim oranı ise yüzde 37,60 olarak hesaplandı. Bu, son bir yılda mutfak masraflarının üçte birinden fazla arttığı anlamına geliyor. Yılın ilk altı ayındaki değişim ise yüzde 23,87 olarak gerçekleşti. Bu yüksek oranlar, özellikle yaz aylarında mevsimsel etkilerle beklenen sebze ve meyve fiyatlarındaki düşüşün bu yıl gerçekleşmediğini ve gıda enflasyonundaki katı ve yapışkan seyrin devam ettiğini gösteriyor.
Araştırmanın detaylarına bakıldığında, bazı ürün gruplarındaki artışlar dikkat çekiyor:
-
Süt, yoğurt ve peynir grubunda ortalama fiyatlarda önemli bir değişiklik görülmedi.
-
Et, tavuk, balık grubunda, dana kıyma ve kuşbaşı etin kilogram fiyatında bir miktar artış tespit edildi. Yumurta fiyatı ise ihracattaki düzenlemenin etkisiyle bu ay bir miktar daha geriledi. Kuru baklagillerden nohut ve yeşil mercimeğin fiyatı arttı.
-
Meyve-sebze fiyatlarında mevsim koşullarına bağlı olarak beklenen gerileme bu ay da gerçekleşmedi. Meyvenin ortalama kilogram fiyatı yükselmeye devam ederken, patlıcan, kabak, fasulye, biber, salatalık ve domates gibi yaz sebzelerinin fiyatları düştü. Ancak bu düşüşler, genel ortalamayı aşağı çekmeye yetmedi. Sebzenin ortalama kilogram fiyatı 54,46 TL, meyvenin ise 138,65 TL oldu.
-
Ekmek, pirinç, un, makarna gibi ürünlerin bulunduğu grupta, pirinç ve makarnanın fiyatında bir miktar artış gözlemlendi.
-
Temel yağ ürünleri grubunda margarin ve yeşil zeytinin fiyatında artış yaşandı. Bal ve salça fiyatları da artan ürünler arasında yer aldı.
Asgari ücret açlık sınırının altında, yoksulluk sınırının fersah fersah gerisinde
TÜRK-İŞ'in araştırması, Türkiye'de çalışan milyonlarca kişiyi ilgilendiren asgari ücretin, temel yaşam standartlarını karşılamaktan ne denli uzak olduğunu bir kez daha acı bir şekilde ortaya koydu. Haziran ayı itibarıyla 26.115 TL olarak hesaplanan açlık sınırı, mevcut asgari ücretin (yaklaşık 22.105 TL varsayıldığında) yaklaşık 4.000 TL üzerinde bulunuyor. Bu durum, sadece asgari ücretle geçinmek zorunda olan dört kişilik bir ailenin, sağlıklı ve dengeli beslenme için gereken minimum gıda harcamasını dahi karşılayamadığı anlamına geliyor.
Asıl dramatik tablo ise yoksulluk sınırı ile asgari ücret arasındaki makasın giderek açılmasında görülüyor. 85.066 TL'lik yoksulluk sınırı, asgari ücretin neredeyse dört katına ulaşmış durumda. Bu, tek bir asgari ücretin girdiği bir hanenin, sadece temel barınma, fatura, ulaşım ve eğitim gibi zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabilmek için bile gelirinin dört katına ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Bu tablo, Türkiye'de milyonlarca ailenin "derin bir yoksulluk" içinde yaşadığını ve sosyal devlet politikalarının bu yaraya merhem olmakta yetersiz kaldığını gösteriyor.
Bekâr yaşamak bile lüks oldu: bir kişinin aylık maliyeti 33.587 tl
Araştırmanın en çarpıcı ve en çok tartışma yaratan bulgularından biri de, bekâr bir çalışanın "yaşama maliyeti" oldu. Aile sorumluluğu olmayan, tek başına yaşayan bir çalışanın dahi, insan onuruna yaraşır bir hayat sürdürebilmesi için yapması gereken aylık toplam harcama tutarı, Haziran ayında 33.587 TL'ye yükseldi.
Bu rakam, mevcut asgari ücretten tam 11.482 TL daha fazla. Bu, asgari ücretin artık sadece bir aileyi geçindirmeyi değil, tek bir bireyin dahi temel yaşam masraflarını karşılamaya yetmediğinin en somut kanıtıdır. Bu maliyet hesabı, sadece gıda değil, aynı zamanda bir kişinin barınma (kira), ulaşım, faturalar, sağlık, eğitim ve sosyo-kültürel ihtiyaçları gibi temel harcamalarını da kapsıyor. Bu durum, özellikle büyükşehirlerde yaşayan genç ve bekâr çalışanların, gelirlerinin büyük bir kısmını sadece hayatta kalmak için harcadığını ve gelecek için birikim yapma veya kendilerini geliştirme imkanlarının ne denli kısıtlı olduğunu ortaya koyuyor. TÜRK-İŞ'in bu verileri, Türkiye'de ücret politikalarının ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin, toplumsal refahın önündeki en büyük engel olmaya devam ettiğini bir kez daha acı bir şekilde belgeliyor.