Hayatımızın en değerli hazinesi nedir diye sorsam, çoğumuzun aklına ilk olarak sağlık, aile, sevdiklerimiz gelir. Ancak, bunların da ötesinde, sahip olduğumuz en kıymetli şeyin zaman olduğunu düşünüyorum. Zaman, ne kadar zengin olursak olalım, ne kadar güçlü olursak olalım, asla geri alamayacağımız, sürekli akıp giden bir nehir gibi.

Hepimiz zamanın kıymetini bildiğimizi söyleriz, ama gerçekten öyle miyiz? Çoğu zaman, zamanımızı boşa harcarız. Ertelediğimiz hayaller, gerçekleştiremediğimiz planlar, söyleyemediğimiz sözler… Bunların hepsi, zamanın kıymetini bilemediğimizin birer göstergesi değil mi?

Zamanı değerlendirmek, her anı dolu dolu yaşamak demek. Sevdiklerimizle geçirdiğimiz her anın, yaptığımız her işin, hatta dinlenirken geçirdiğimiz anların bile kıymetini bilmek demek. Hayat kısa ve zaman hızla akıp gidiyor.

Çoğumuz ya geçmişe takılıp kalıyoruz ya da gelecekle ilgili gereksiz kaygılar taşıyoruz. “Keşke şöyle yapsaydım” ya da “Ya gelecekte böyle olursa” diye düşünerek bugünü heba ediyoruz. Geçmişte bir hata yapmışsak, bu düzeltmenin tek yolu mevcut anı iyi değerlendirmektir. Gelecekle ilgili endişelerimiz varsa, bunun çözümü de bugünü en iyi şekilde yaşamaktır. Çünkü bugünü iyi değerlendiren, yarınlarını da şekillendirilmiş olur.

Yaşadıklarımızı kaybettiğimizde, yaşlandığımızda büyük bir ömrün süresinde değerini anlarız. Ancak iş çıkışı geçmiş olur. O yüzden günün değerini fark etmek için bir felaket yaşamayı beklememeliyiz. Günün, kıymetini bilmek ve ona göre hareket etmek gerek.