Memleket övenleri, kendi şehirlerinde doğanların üstün ırk olduğuna inananları kendi hemşehrilerim dahil son derece itici buluyorum.

O yüzden şimdi söyleyeceklerim İzmir'de doğup büyüyenlere bir övgü değil ama defalarca tecrübe edilmiş bir tespit diyelim.

Şimdi bu cehennemi yaz aylarında tüm plajlar, restoranlar, hatta marketler bile tıklım tıklım dolu  ya, eh mecburen bitişiğindeki insanların neler konuştuklarını duyuyorsun.

Bazen yardım, bazen tavsiye amaçlı dönüp de konuşmalarına müdahil olduğunda eğer o insanlar İzmirli ise sanki kırk yıllık ahbapmışsın gibi karşılık alıp, gayet medeni bir diyalog geliştirebiliyorsun.

Ama o kişiler İzmir dışından gelen tatilciler ise, hayvanlar aleminden ör dileyerek lafın gelişi söylüyorum, insanın yüzüne manda gibi bakıp kafalarını çeviriyorlar.

Hatta sinirleniyorlar. Utanmasalar 'sana mı sorduk, dön önüne tıksiyit' diye azarlayacaklar.

***

Diyeceksin ki sen de karışma insanların lafına.

Yahu biz böyle büyüdük.

Güleryüzlü, barışçıl, hoşgörülü, medeni, dost canlısı.

Kadın kulağımın dibinde kocasına telaşla bağırıyor 'koş koş çocuğu tut belki derindir orası' diye. Ben de rahatlasın diye dönüp diyorum ki 'telaşlanmayın Ilıca'da su  çok sığdır, bir şey olmaz.'

Bunun üzerine kadın da adam da hatta yazık yavrum çocukcağız da bana uzaydan meşe odunu inmiş de dile gelmiş gibi öyle şaşkın ve boş boş bakıyorlar.

Ve kafalarını çevirip somurtuyorlar.

***

Geçen gün neredeyse bitişik nizama dönmüş bir balıkçıda benzerini yaşadık mesela.

Benim başım hep ağrır. Zaten migrenim de var defalarca yazmıştım. Ne zaman nerede tutacağı hiç belli olmaz. Restoranlarda onlarca kez yan masada oturanlardan ağrı kesiciniz var mı diyerek yardım istemişimdir.

 Yan masaya sorarım ama arka masada oturan duyar 'bende var' der çıkarır verir falan gayet doğal bir durumdur yani.

Geçen akşam yine tuttu lanet ağrı ve ben yüksek sesle konuştukları için mecburen İstanbul'dan geldiklerini anladığım bir arkadaş gurubuna dönüp aynı soruyu sordum.

O kalabalık gurup bir anda çat diye sessizliğe bürünüp sanki restoranın ortasına istifra etmişim gibi yüzlerini ekşiterek, ne diyor bu salak ifadesiyle ve bildiğin nefretle bakıp öylece sustular. En sonunda içlerinden biri sert bir sesle "bizde yok" dedi kestirip attı.

O sekiz kişi de birbirlerinin çantasında ne olduğunu biliyorlardı demek! Karar bir anda verildi.

***

Bu örneklere o kadar çok rastlıyorum ki, serzeniş köşemize bugün bu konuyu taşımak istedim.

Arkadaşlar sadece tanıdığınız insanlarla değil tanımadıklarınızla da diyalog kurabilir, güleryüz gösterebilirsiniz.

TCK'da bir cezası yok yani, rahat olun.

Biraz medeni biraz da insan olun.


Ters döndü


Ben Mustafa Ceceli'nin yerinde olsam eşim benim yüzümden erkek ırkından soğumuş, demek ki bende büyük bir sıkıntı var deyip kendimi kişisel gelişim ve dönüşüm uzmanlarının ellerine bırakırdım.

Hayatımı sorgular  acaba ne yapmış olabilirim diye efendi gibi  muhasebemi yapardım.

Ama o öyle yapmadı.

Çocuğunu annesinin şarkıcı İntizar'la olan görüntülerini basına sızdırdı.

Görüntüleri yasa dışı yollarla elde edişine hiç gelmiyoruz.

Malesef burnumuza sokulan ve ister istemez bilgi sahibi olduğumuz görüntülerden ben sadece şunu anladım: Eşi Mustafa Ceceli'yi aldatmış.

E tamam Ceceli de onu aldatmıştı zaten, ödeşmişler.

Aldattığı insanın kadın mı erkek mi olduğunun br önemi yok.

İlişki ilişkidir. Aşk aşktır.

Aşkın cinsiyeti olmaz.

Ceceli'nin yaptığı ne babalığa, ne insanlığa sığar.

Aklınca eski eşini rezil edecekti, kendisi yerin dibine geçti.