Geçen gün bir dostum; “İzmir ne çok konuşuyor” dedi. Yanıt vermedim: İçimdeki fısıltılarla kucaklaştım.

Doğru Akdenizli Sevgili İzmir çok konuşur, dostumun dikkat çektiği daha çok kentte yaşayanlar anlamındaydı. Ama ben zihnimin fısıltılarında sörf yaparken, İzmirliler kadar İzmir’in kendi kendisi ile konuşmasına takılıp kaldım. Bütün Akdeniz ve Ege şehirlerinde, orada yaşayan, kendilerini o kentlere ait hisseden insanlar dışında; kentin, kentlerin kendisi de konuşur sanki. Size, sorularınıza, geçmişi ve geleceği ile yanıt verirler…

İtalyan yazar Calvino’nun sözlerine gönderme yaparsak; İzmir ve çok sayıda Ege kenti bu konuşmalar sırasında, aslında ‘kendisine sorulan sorulara yanıt verebilen’ kentlerdendir.

Ekran Resmi 2024 09 06 10.04.09

Bu anlamda İzmir’in bazen sessizce, bazen hüzünlü, bazen çoşkuyla kendi kendine konuşmasını hissedersiniz. Derinden gelen, dokunaklı bir şeydir bu; bir kentin kendisini anlatması. Kulaklarınızı ancak tamamen dayadığınızda kentin kapılarına, konuşmaları belki tane tane duyabilirsiniz. Kendinizi ve kalbinizi teslim ederseniz kente, hissedersiniz…

***

Bir kentin konuşması denince, benim aklıma hemen yakın komşumuzdan yıllar önce Abdi İpekçi Barış Ödülü’nü alan Elsa Hiu’nun İzmirli Nine adlı romanı gelir.

Roman, İzmir’den Ege’nin karşı yakasına göç eden Rumlar’ın ve geride bıraktıkları insanların buğulu hikayesinden oluşur. Romanın kahramanı Aryiris, yıllarca İzmirli ninesinden İzmir’i dinleyerek büyümüştür. Aryiris, Ege’nin karşı kıyısından, köklerinin topraklarının esmerleşmiş izini sürerken, buruk bir yolculuk yapar… Aryiris’in yolculuk sırasında İzmir’i anlatırken, bir şehrin konuşmasını ifade edişi etkileyicidir:

“İzmir çok geveze bir şehir. Taşları bile konuşuyor. Çocuklarını yitirmiş bütün analar gibi, geceleri ağıtlar yakıyor gizliden gizliye. Yalnız ve çok iyi ve adil yürekler duyuyor, rüzgârın taşıyıp dalgalara salıverdiği ağıtlarını. Ve bu ağıdı duyan bir daha asla unutmuyor.”

Aryiris Ege’nin iki yakasında bölünmüş ruhların yansıttığı bir kahraman olduğu için, İzmir’in ona kendi ağıdını yansıtması, İzmir’de taşların bile konuşması çok doğaldır…

***

Kadifekale1

Evet, İzmir doludizgin konuşan bir şehirdir… Çünkü İzmir’in büyük hikayeleri, efsaneleri vardır. Yüreklerinizi bu şehrin derinliklerine uzattığınızda, o konuşmaları, geçmiş mırıltıları, Agora’dan gelen gizemli seslenişleri gönülden hissedersiniz… Havra Sokağı’nın köşesinde durduğunuzda, yüzünüzü Kemeraltı’na çevirdiğinizde; asırlık camilerin sesini, sinagogların fısıltısını, kiliselerin yansımasını hisseder; bir anda İzmir’in dinlerin kardeşliğinin simgesi, ne çok büyük bir şehir olarak, size kadim hikayeler anlattığını algılarsınız. Biraz daha ileriye gittiğinizde, Portekiz Havrası sizi bir anda yüzyıllar öncesine götürür. Evet İzmir konuşan bir şehirdir… Tatlı, geveze bir şehirdir; çünkü size anlatacak çok şeyi vardır… Hem de binlerce yıllık, kelimelere sığmaz; bu nedenle zaten çok konuşması gerekir…

İzmir, konuşan bir şehirdir… Alsancak konuşur. Tilkilik konuşur.

Basmane konuşur. Eşrefpaşa konuşur.

Çankaya konuşur. Kemeraltı konuşur.

Gürçeşme konuşur. Buca konuşur.

Göztepe, Karşıyaka zaten konuşur.

Yokuşlar, caddeler, sokaklar konuşur…

İzmir’in merkezi Konak da İzmir’in Kadıfekalesi de çok konuşur…

Anlatacak ne çok şeyi vardır şehrin…

***

Ekran Resmi 2024 09 06 10.03.26

Siz de hissediyor musunuz? Taşların, semtlerin, yapıların, eski köprülerin, tarihsel mirasın konuştuğu bu güzelim, belki biraz geveze Akdeniz ve Ege kentinde; mehtap zamanları lacivert aydınlıkla kucaklaşan denizin mırıltılarını… Lodosun, bir başka gün imbatın fısıltılarını; kalbinizin derinliklerinde, süveydanızda hissediyor musunuz?

Pasaport’taki martılar da İzmirle, İzmirliler ile birlikte konuşuyorlar…

Bu şehir hep bize bir şeyler anlatıyor…

Bıkmadan, usanmadan anlatıyor…

Duyuyor musunuz?