Amerikan Ulusal Marşı'nı biliyorsunuzdur mutlaka.
En azından televizyonlardan dinlemişsinizdir.
Peki o marşta bir İzmirli'nin izi olduğunu biliyor musunuz?
Ne alaka değil mi?
Ama Amerikan Ulusal Marşı'nda bir İzmirli'nin izi var.
Anlatayım.
MÖ 6’ncı yüzyılda Teos kentinde bir şair yaşardı.
Anakreon.
Aşkın, şarabın ve erotizmin şairiydi.
Barışseverdi.
Mısraları öylesine sevilip, hayranlık uyandırmıştı ki, binlerce yıl şairleri, sanatçıları etkisi altına almıştı.
Özellikle Goethe ve Belleau olmak üzere birçok şair tarafından bu şiir türü çok benimsendi.
Herrick, Ronsard, Lord Byron von Hagedorn ve Hugo gibi daha birçok ünlü şairleri peşinden sürekledi.
Goethe “Anekreon’un Mezarı” isimli şiirinde şunları yazdı.
“Gülün açtığı,
asmalarla defnelerin kucaklaştığı bu yerde,
kumrucuğun çığırdığı,
cırcır böceğinin eğlendiği bu yerde,
nasıl bir mezardır burası,
bütün tanrıların birlikte yaşadığı,
güzel bitkilerle dolu ve süslü,
Anakreon’un istirahatgâhıdır burası.
Baharın, yazın ve güzün tadını çıkardı şanslı şair;
kıştan ise korudu onu en sonunda bu mezar.”
Rus şair ve yazar Aleksandr Puşkin bile şiirlerinde “Bizim Anakreon” diye söz etti ondan.
Dünyaca ünlü bilimkurgu yazarı profesör İsaac Asimov’un “Galaktik İmparatorluk” serisinde adı geçen gezegenlerden biri Anakreon’du.
Bugün bazı Avrupa müzelerinde heykelleri var.
1700’ü yıllarda amatör şair ve müzisyenler tarafından Londra’da kurulan kulübünün adı, ““Anacreontic Society” idi.
Bu kulüpte kaleme alınan bir şiir ve ona yapılan beste o kadar beğenilmişti ki, özellikle içki sofralarında, aşk sohbetlerinde dillerden düşmüyordu.
Adı, “To Anacreon in Heaven.”
“Cennetteki Anakreon”a.
Bestekarı John Stafford Smith’ti.
Kulübün resmi marşıydı.
Barlarda bu marş okunarak Teoslu Şair Anakreon anılıyor, onun şiirleri seslendiriliyor ve kadehler ona kalkıyordu.
İngiltere’deki bu gelenek kısa sürede Amerika’daki içki soflarına da ulaştı.
Büyük kentlerde barlarda herkesin dilindeydi.
Amerikan halkı bu marşı o kadar benimsemişti ki, 1931 yılında Amerikan Kongresi “Cennetteki Anakreon” isimli besteyi, farklı sözlerle Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Marşı olarak kabul etti.
Teoslu şair, bizim Anakreon'a adanan bir marş, Amerika Birleşik Devletleri ulusal marşı oldu.
Bu yüzden televizyonda ne zaman dinlesem, Anakreon geliyor aklıma.
Ne acı değil mi?
Bu topraklarda doğmuş, bu topraklara kültür ve sanat tohumları ekmiş yüzlerce bilgeye biz değil, çok uzaklardaki topraklar sahip çıkıyor.
Anekreon gibi antik çağın yüzlerce bilgesi, kültür insanı, sanatçısı Antik Yunan ile özleştiriliyor.
Cumhuriyetin erken döneminde ünlü yazar, mitoloji ve arkeoloji tutkunu Halikarnas Balıkçısı “Mavi Anadoluculuk” isimli bir akım başlatmıştı.
Ona Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu, Derman Bayladı, Vedat Günyol, Bedri Rahmi ve Cengiz Bektaş gibi onlarca kültür insanı, aydın ve sanatçı destek vermişti.
Onlar Anadolu’nun kültürler arası bir geçiş noktası olduğu savına karşı çıkıyor, aksine Anadolu’nun Antik Çağ medeniyetinin yayıldığı bir çekirdek bölge olduğunu savunuyorlardı.
Onlara göre Antik Yunan ve Roma gözünü Anadolu’ya çevirmeseydi, belki de bugün gurur duydukları uygarlıklara ulaşamayacaklardı.
Resmi ideoloji onlara sahip çıkmadı.
Ama ne kadar haklı oldukları son yıllardaki arkeolojik bulgularla defalarca kanıtlandı.
Bu toprakların geçmişine sahip çıkmamız gerekiyor.
Anekreon gibi yüzlerce bilge, şair, kültür insanı, sanatçı buram buram Anadolu’dur çünkü.
Yeter ki, koklayalım.
Sözü bir Anakreon şiiriyle bağlayalım.
"Yine hem âşığım,
hem değil,
hem deliyim,
hem değil."