Rahmetli dedemin sıkça söylediği, ama benim çocuk yaşta hiç anlamadığım bir söz vardı: “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.”


Yani insan unutur.
Unutmak bazen iyi olabilir. Hatta unutmak, bazen insan hafızasının en güzel özelliğidir. Ama her zaman değil!
Çünkü dedem hiç söylemese de, “Geçmişin izleri, geleceğin rehberiymiş” diye bir söz daha var.
Madem gündem İzmir Körfezi, öyleyse gelin, biz de filmi biraz geriye saralım. 7 yıl öncesine... 21 Ocak 2017’ye…
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, üç dönemdir uyguladığı belediyecilik yaklaşımlarının geleceğe aktarılması amacıyla Türkiye’nin en seçkin bilim insanlarını bir araya getirip kapsamlı bir çalışma yapılmasını istedi. Projenin başına da, “kent filozofu ve bilgesi” olarak tanınan Prof. Dr. İlhan Tekeli getirildi. Aynı zamanda Başkan Kocaoğlu’nun danışmanı olan Şehir Plancısı Tekeli, kısa süre içinde saygın bilim insanlarından tam bir “yıldızlar topluluğu” oluşturdu. Kimler yoktu ki bu ekipte?
Prof. Dr. Oğuz Oyan, Prof. Dr. Fikret Toksöz, Prof. Dr. Metin Şenbil, Prof. Dr. Korel Göymen, Prof. Dr. Fikret Adaman, Prof. Dr. Şevkinaz Gümüşoğlu, Prof. Dr. Oğuz Esen, Prof. Dr. Ümit Atabek, Prof. Dr. Yaşar Uysal, Prof. Dr. Ümit Erdem, Prof. Dr. Gökdeniz Neşer, Prof. Dr. Adnan Kaplan, Prof. Dr. Şafak Taner, Prof. Dr. Meltem Çiçeklioğlu, Prof. Dr. Canan Balkır, Doç. Dr. Koray Velibeyoğlu,  Doç. Dr. Güzel Yücel Gier, Doç. Dr. Tanyel Özelçi Eceral, Doç. Dr. Emine Yetişkul Şenbil, Doç. Dr. Alp Yücel Kaya, Doç. Dr. Serhan Ada…
Bu güçlü ekibe, konusunda uzman pek çok isim ve deneyimli belediye bürokratları da destek verdi. 150’ye yakın kişinin bir yıl, dört ay boyunca çalışıp ortaya koyduğu kapsamlı program önerisi, “İzmir Modeli” adıyla 5 ciltlik kitap oldu. Bir nevi yol haritası…
Herkesin “Katılımcı demokrasi, katılımcı yönetim” diye nutuk attığı bir dönemde, İzmir Büyükşehir Belediyesi akıl ve bilimin rehberliğinde kentin geleceğini planlıyordu. 
Diğerlerini belki sonra anlatırız ama gündemimiz İzmir Körfezi olduğuna göre, şimdilik bu 5 ciltten “Yerel Kalkınma - Çevre ve Alt Yapı”ya bakalım biraz. Göz bebeğimiz körfezimizle ilgili yapılmış en kapsamlı çalışmalardan birine…
İzmir Körfezi, 11.5 milyar m3’lük su kapasitesi ile Akdeniz’in büyük doğal körfezleri arasında sayılıyor.
Pek çoğumuz, körfezdeki sığlaşmanın önlenmesi amacıyla, 1886 yılında Gediz yatağının değiştirildiğini ve “Menemen’den sonra batıya” yöneltildiğini bilmeyiz. Ancak 16 derenin akışı devam ettiği için sığlaşma süreci kesilmemiş. Sonrası malum… 1960’lı yıllara kadar kum olan Körfez zemini, 1980’lere gelindiğinde hidrojen sülfür ve metan gazlarıyla dolup kalın bir organik çamurla kaplanıyor. Doğrudan Körfez’e boşaltılan sanayi ve ev atıkları ise kaçınılmaz sonumuz oluyor.
İzmir Körfezi’nin kaderi, Rahmetli Başkan Ahmet Piriştina’nın devreye aldığı Çiğli Atık Su Arıtma Tesisi ile değişmeye başladı. Alsancak, Kahramanlar, Basmane, İkiçeşmelik, Çankaya ve Konak bölgelerinden toplanan atık sular Çiğli’de toplanarak arıtıldı. Alsancak ve Güneybatı kolektörü ile Güzelbahçe Paket Arıtma Tesisi ve pompa istasyonları kuruldu.
Aziz Kocaoğlu dönemi ise tam bir “arıtma seferberliği”  ile geçti. İzmir, AB standartlarındaki 21 atık su arıtma tesisi ve kişi başına düşen atık su arıtma oranıyla Türkiye lideri oldu. Çiğli Arıtma’nın kapasitesi artırıldı; ayrıca Çamur Çürütme ve Kurutma Tesisi kuruldu. Yüzlerce kilometrelik yeni kanalizasyon ve yağmur suyu ayrıştırma hatları yapıldı.
Uzman isimlerin büyük emek verdiği İzmir Modeli çalışmasında ise, 972 km2’lik İzmir Körfezi’nin sürdürülebilirliğini sağlamak için öncelikli şartın “Akıntı sirkülasyonunu iyileştirmek” olduğu belirtiliyor. Bir sirkülasyon kanalı ile Panamax - Post Panamax gemilerin Alsancak Limanı’na ulaşabilmesini sağlayacak liman yaklaşım kanalının açılması, bu işi olmazsa olmazı! Zaten İzmir Büyükşehir Belediyesi, o dönem sirkülasyon kanalında kullanılacak teçhizat ve gemilerin alımı için harekete geçmişti.
İzmir Modeli’nden devam ediyoruz:
“İzmir Büyükşehir Belediyesi, Körfez’in navigasyon kapasitesinin artırılmasını ve ekolojik sistem olarak sağlıklı kalmasını sürdürmeyi amaçlıyorsa, salt dip tarama kapasitesi oluşturarak belli bir dönemde, söz konusu kanalların kazılmasını sağlamakla yetinemez. Körfez’in özelliklerini sürekli gözleyen bir sitemi kurarak, Körfez’de yaşanan gelişmelerden sürekli haberdar olması gerekir. Bu durumda izlenecek ilk politika, Meteo-Oşinografik gözlem istasyonları kurulması ve İzmir Körfezi’ndeki gerçek zamanlı verilere dayanarak akıntı rejimi ve su sirkülasyonu için m tematik modellemeye gidilmelidir, diye formüle edilebilir.”
(Nitekim İzmir Büyükşehir Belediyesi, aynı dönem Körfez’de 4 gözlem istasyonu kurmuş ve Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü’ne modelleme çalışmaları yaptırmıştı.)
“İzmir Körfezi ve Liman Rehabilitasyonu Projesi’nde, dört alanda dip taraması ön görülmektedir. Bunlar; Körfez’in kuzeyindeki 13 kilometrelik Akıntı İyileştirme (Sirkülasyon) Kanalı, 12 kilometrelik Liman Yaklaşım (Navigasyon) Kanalı, Liman Baseni ve Manevra Dairesi ile II. Kısım Konteyner Terminali’nden oluşmaktadır. Kanalların taban genişlikleri 250 metredir. İzmir Körfezi’nin kuzey aksında açılacak Sirkülasyon Kanalı vasıtasıyla İzmir Körfezi’ndeki akıntı hızı artırılacak, su çevrimi iyileştirilecek, kirlilik taşınımı kontrol altına alınacak ve ekolojik hayat yeniden canlandırılacaktır. Navigasyon Kanalı ise halen kullanılmakta olan liman yaklaşım güzergahının Yenikale Geçidi’nden limana kadar olan kısmının derinleştirilmesini ve genişletilmesini sağlayacaktır.
Toplam tarama alanı 942 hektara yakındır. Taramadan çıkan malzemenin, Gediz Deltası açığında kurulacak iki ‘Doğal Yaşam Adası’nda ve Liman’daki II. Konteyner sahasında kullanılması planlanmıştır. Taş anroşmanlarla çevrelenecek adaların Körfez akıntılarına olumsuz etki yaratmayacağı modellenerek sınanmış bulunmaktadır. Bu projenin uygulanmasıyla, körfez sirkülasyonu yüzde 40 iyileşecektir. Bu projenin uygulamaya geçebilmesi için Alsancak Limanı’nı işleten TCDD’nin de adım atması gerekmektedir. Eğer bu proje gerçekleştirilmezse, Körfez’in suyunun yenilenmesindeki gecikme daha da kötüye gidecektir.” 
İzmir Model çalışması, Kuş Cenneti ve Homa Dalyanı rehabilitasyonunu da, bu sürecin bir parçası olarak görüyordu. Nitekim Aziz Kocaoğlu döneminde her iki bölgede de çok önemli adımlar atıldı. Homa’nın rehabilitasyonu için derinleştirme kanalları açılarak dalyana taze su girişi sağlandı. Amaç balık popülasyonunun zenginleşmesi ile birlikte dalyan sahası ve boğazındaki sığlaşmanın önüne geçilmesiydi. Ayrıca dalyanın yaklaşık 4 km’lik kıyı kordonu, doğal malzemeler ile güçlendirildi. Bu çalışmalar, körfezdeki balık sirkülasyonun artmasına katkıda bulundu. Ancak devamı getirilemedi.
Diyeceğimiz odur ki, Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok!
Ortada Türkiye’nin en nitelikli bilim insanları tarafından hazırlanmış, kentin yol haritasının çizildiği 5 ciltlik bir İzmir Modeli varken…
“Körfezi nasıl kurtarırız” diye isot yutmuş Karadenizli gibi kıvranmak yerine, oradaki önerileri kendimize rehber edinsek…
Ne dersiniz?