"Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni"

İzmir Devlet Operası ve Balesi Orkestra ve Korosu, geçtiğimiz gece bu sözlerin sahibi aşık Yunus'a bir kez daha can verdi. 31. Uluslararası İzmir Festivali'nin açılış konserinde, işini aşkla yapan sanatçılardan, aşka ulaşmak için bildiği her şeyden ve tüm benliğinden vazgeçen Yunus'u dinledik. Konserde kemanlar, varlık içinden yokluğa çıkışını anlattı bize. Vurmalı çalgılar, kendisiyle verdiği savaşı. Alemleri keşfetmenin kendini bilmekten geçtiğinden bahsetti üflemeliler ve olmak için sabretmek gerektiğini söyledi şiirlerini dillendirenler.

gokmen

Kelimeler güçlüydü, müzik cezbedici... Orkestra Şefi Aytuğ Ülgen'in ve Koro Şefi Ahmet Kahyaoğlu'nun yönetimiyle her şey akması gerektiği gibiydi. Hem Yunus Emre hem de oratoryoyu yazan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk müzik öğretmenlerinden ve en değerli bestecilerinden biri olan Ahmed Adnan Saygun anıldı. Saygun, ülkenin yokluk içinde olmasına rağmen Atatürk'ün başlattığı ulusal müziğimizin çağdaşlaşması hareketi için devlet tarafından Paris'e gönderilen özel bir yetenekti. Ürettikleriyle aldığı eğitimin karşılığını fazlasıyla veren Saygun'un açtığı yolda giden gençler, bugünkü Türkiye'nin aydınlık yüzüdür. Onun adını taşıyan kültür merkezinde, onun açtığı yoldan yürüyenleri, onun yazdıklarıyla karşımıza çıkaran İKSEV'e, İZDOB'a ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne teşekkür ederiz. Biz, onun yansımasını, konser boyunca gördük ve hissettik.
***
Evrende her şey, parçalardan oluşuyor gibi olsa da aslında birdir. Sahnedeki koronun, solistlerin, müzisyenlerin ve onları yöneten şeflerinin performansları bizi bu birliğe taşıdı. O birlik ki salon içindekileri, olması gerektiği yere çekti. Orada, hangi sıfatla olduğunuz, salonun neresinde oturduğunuz ne kadar önemli olabilir? Ahenkle dalgalanan bir denizde tek bir damla olmanın keyfini yaşadık.
"Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver anları
Bana seni gerek seni"

Varmak için; sanatçı olmak, mühendis olmak, doktor olmak, başkan olmak, başbakan olmak yeterli midir? Yoksa bu yolculukta; Yunus Emre gibi, Ahmed Adnan Saygun gibi yüklerinden arınmak mı gereklidir? Kimine göre yük şan, şöhret, mevki, makam... Kimine göre yük mal, mülk... Kimine göre yük bizim olduğunu sandıklarımız...
Örneğin; hayatını, hastaları sağlığına kavuşturmaya adayan emekli hemşire Şükran Kabak için yük, ömrü boyunca biriktirdikleriyle aldığı "ev" olacak ki onu da geçtiğimiz günlerde Ege Tıbbiyeliler Derneği’ne bağışladı. Şükran Kabak, böylece genç hekim adaylarına destek verdi, onların önünü açtı. Belki bir gün o gençlerden biri sizin hayatınızı kurtaracak ya da yeni bir oratoryo yazacak olan bir bestecinin... Sistemin kusursuzluğu, insanı hayran bırakıyor.
Mutlu olan, kutlu olan gün sadece festivalin açılışı değildir. Konser sırasında bana bunları, bir başkasına başka şeyleri hissettiren anları sebebini ve kaynağı fark etmektir.