Erciş, esir ve at pazarı, boyahane, tabakhane, ve çayırları ile dikkati çeker. Ayrıca Osmanlı-İran kervan yolu üzerinde olduğu anlaşılmaktadır. Buradan gelip geçen çoktur. Kırsal nüfus ise çoğunlukla Ermeni’ydi

Osmanlılar, Erciş ve Malazgirt’i, Kanuni’nin Irakeyn seferi esnasında, 1534’de Safeviler'den aldılar. Erciş, Osmanlı-İran savaşlarında, hem kalesinden dolayı, hem de askeri ve ticari güzergâh üzerinde olmasından dolayı önem kazanmıştır. Hem Osmanlılar devrinde hem de Safeviler devrinde, Erciş’in fazlaca geliştiğini söylemek mümkün görünmüyor. Bir Osmanlı belgesinde, 1559 yılında, Erciş’teki medresenin harap halde olduğu belirtilir. 1564-1565 yıllarında Erciş Kalesi, Kanuni tarafından tamir ettirildi. Kalenin hendekleri temizlendi. Kaleye su sağlayan kehriz (yeraltı su kanalı sistemi) sistemi bozulmuştu. Dolayısıyla kaleye temiz su sağlanamıyordu. Eskiden Varşad Köyü'nden Erciş Kalesi'ne kehrizlerle su getirilmiştir. Osmanlı idaresinin ilk yıllarında, kaleye temiz su tedarik etme işiyle meşgul olunduğu belgelenebiliyor. Kaleyi işgal eden Çepni aşireti, iki taraflı oynuyor, bazen Osmanlılar tarafını, bazen Safeviler tarafını tutuyordu. Bu yıllarda Erciş ve çevredeki birkaç kaleye yerleşen Çepnilerin, Safevi taraftarı oldukları ve kaleyi İran’a teslim ettikleri anlaşılıyor. Bu sebeple, Osmanlı idaresi, Çepnilerin Erciş Kalesi'nden atılmaları yönünde bir emir yayınlamak zorunda kalmıştır. Kalede güherçile (barutun hammaddesi) işleniyor ve hububat depoları bulunuyordu. Mahmudi sancağının (Hoşab Kalesi civarı) beyi olan Kürt Mahmudi Hasan, Osmanlı taraftarı olup, Albak, Hizan, Mukus, Şirvi, Prades ve Ispayrıt beyleriyle işbirliği halinde, Safevilere karşı mücadele ediyordu. Bu nedenle, hem Mahmudi hem de Erciş bölgelerinde bulunan köylerinin büyük kısmı boşalmıştı. Harap haldeydi. 1570 tarihli Erciş’e ait bir Osmanlı nüfus sayımı incelendiğinde, Erciş’te henüz mahallelerin oluşmadığı görülür. Nüfus yapısı ise İslamlar ile Ermeniler'den oluşur. Erciş’te 1570 yılında 178 Ermeni erkek nüfus kaydedilmiştir. Ermeniler, sayıca İslamlar'dan fazladır.

ORANTISIZ VERGİ

Erciş, esir ve at pazarı, boyahane (kumaş boyanıyor), tabakhane (deri işleniyor), ve çayırları ile dikkati çeker. Ayrıca Osmanlı-İran kervan yolu üzerinde olduğu anlaşılmaktadır. Buradan gelip geçen çoktur. Kırsal nüfus ise çoğunlukla Ermeni’dir. Çok sayıda mezraa mevcuttur. Köyleri ise, asayiş-güvenlik olmadığından dolayı, az nüfusludur. Bu yıllarda Erciş’in kırsal alanlarında Kürt nüfusa rastlanmamaktadır. Osmanlı idaresi, tarımsal mahsullerden, Erciş İslamları'ndan 1/10 oranında vergi alırken, Erciş Ermenileri'nden daha yüksek oranda, 1/5 oranında vergi tahsil etmiştir. İslamlara göre Ermeniler iki katı daha fazla vergi oranına tabi olmuşlardır. Yine 1592 tarihli bir Osmanlı nüfus sayımına göre, Erciş köyleri, halâ az nüfusludur. İran-Osmanlı harplerinin, Erciş’e çok zarar verdiği anlaşılmaktadır. Partas, Virane (Örene), Akbaş, Behlül, Gögüs, Derekendi (Sarısu’ya bağlı),Tundurus, İslamların yaşadığı köyler olarak belirtilirken, diğer köylerin Ermeni olduğu nüfus sayımında açıkça yazılmıştır. Bu yıllarda Karaca isimli bir Ermeni kilisesinden de söz edilir. Nahcıvan seferinde, 1636’da, Erciş beyleri, Maku beyleriyle, Safevilere karşı mücadele ettikleri için Osmanlı idaresi tarafından ödüllendirilmiştir. Bu yıllarda Kürt aşiretlerinin bu bölgeye geldiği görülür. Daşni Ulusu isimli Kürt aşireti ile 1728’de Şahsevenli aşireti Erciş’e gelmiştir. 1679-1680 yıllarında Kara Yusuf Camisi ve Medresesi'nin, Erciş’in en önemli İslami eseri olduğu görülür. Erciş’e bağlı Gögüs Köyü'nde Acem sultanlarından (Safeviler'den) kalma bir vakfın olduğu belgelenmektedir. 1776-1777 yıllarında bu bölgedeki Kürt aşiretleri, Osmanlı idaresine itaat etmemeye, İran’a itaat etmeye başladılar. 1816 tarihli bir Osmanlı arşiv belgesinde, Sebki Kürt aşiretinin, Erciş’te olduğu, Hasan Han komutasındaki İranlıların, Mahmudi ve Erciş kalelerine saldırdıkları, Sebki aşiretine ait birçok hayvanı alarak İran’a götürdüklerinden bahsedilmektedir. Bu yıllarda Sebki aşiretinin, Osmanlı taraftarı olduğu ve bölgede etkili olduğu anlaşılmaktadır. Hakkâri Beyi Mustafa Bey'in de İran’a iltica etmesi sebebiyle, bölgedeki asayiş iyice azalmıştır. 1819 tarihli bir Osmanlı arşiv belgesinde, Erciş ve Adilcevaz’ın kırsal alanlarını Haydari ve Haydaranlı Kürt aşiretlerinin kışlak olarak kullandıklarından söz edilir. 1821’de İran, Erciş’i savaşsız ele geçirmiştir. Osmanlılar, ancak dört yıl sonra, 1825’te Erciş’i geri aldılar ve kaleyi tahkim ettiler. 1842 tarihli bir Osmanlı nüfus sayımına göre, Erzurum eyaletine bağlı olan Erciş’te sadece 490 Ermeni erkek kalmıştı. Bu sayıma göre, Erzurum 4 bin 89, Erzincan bin 684, Kığı 2 bin 408, Van 7 bin 817, Pasin bin 218, Bayburt bin 62, Tercan bin 400, Çürüksu 9, Göle 8, Kars 383, Kağızman 574, Şüregel 578, Zaruşad 88, İspir 427, Micingird 291, Tortum 126, Şiran 161, Hınıs 678, Malazgirt 305, Ahlat 168, Adilcevaz 239, Mahmudi 91, Gevaş 234, Vastan 160, Hasoran (Havasor) 259, Karciğan (Van gölünün güneyinde) 152, Ardahan 11, Livane 954, Mirhav 60, Penek 25, Ardanuç 280, Keskim bin 71, Satlil 340, Oltu 193, Mamervan (Narman) 208 gayrimüslim erkek nüfusa sahipti.

RUSLARLA MÜCADELE

Rus kuvvetleri, 1855 yılında Kırım Harbi vesilesiyle, Erciş’e saldırdılar, ancak İdmanlı Kürt aşireti, Rus kuvvetlerini Erciş’ten kovmayı başardı. Bu yıllarda, Kürt aşiretlerinin, Ruslara karşı mücadele ettikleri görülür. 1862 yılında, Kırım Harbi'nin neticesi olarak, Dağıstan muhacirleri (İslam), Bargiri (Muradiye) ve Erciş’te iskân edildiler. 1875-1876 yıllarında Şemski, Şikefti ve Şikak Kürt aşiretlerinin, Erciş’te etkin oldukları görülmektedir. 1881 yılında, Şeyh Ubeydullah Efendi, Erciş halkını İran’a karşı cihada davet etti. Onun cihat metni İstanbul’a ulaşınca, II. Abdülhamit pek memnun oldu. 1887-1888 yıllarında vuku bulan kıtlıktan dolayı, Osmanlı idaresi, Erciş’te çiftçilere tohum dağıttı. İran’a yapılan hayvan kaçakçılığını önlemeye çalıştı. 1890’da Erciş’i etrafında bulunan Osmanlı kentleriyle telgraf hattıyla bağlandı. Sel baskınları, eşkıyalık, sınır kaçakçılığı, Erciş’in çözülemeyen sorunları olarak kaldı.

ERCİŞ MUHACİRLERİ

Erciş, I. Dünya Harbi'nde felakete uğradı. Pek çok Müslüman, buradan Anadolu’nun çeşitli yerlerine göç etmek zorunda kaldılar. Konya Kadınhanı’nda iskân edilen Erciş İslamları adına, Kadınhanı Belediye Başkanı Abdülhamit’in, İstanbul hükümetine gönderdiği 19 Kasım 1919 tarihli bir mektupta, Erciş muhacirlerinin yardıma muhtaç olduklarından söz ediliyor ve yardım talep ediliyordu. Erciş muhacirleri 1921’de Diyarbakır’da, 1924’de Konya Ereğli’de, 1927’de Konya’da, 1927’de Konya-Akşehir’de iskân edildiler. Sarısu ismi, 1925’te Dereli olarak değiştirildi. 1933’te Arpaçay köyüne bağlı Künbet köyünün çoğu da Erciş’te yerleştirildiler. 1941’de Erciş’te deprem oldu. Şehre zarar verdi. Sel baskınları, Erciş’in sorunu olmaya 1960’lı yıllarda bile devam ediyordu.