Siirt’e ait 1566 tarihli bir Osmanlı nüfus sayım defteri zamanımıza ulaşmıştır. Bu sayıma göre, 1566 yılında Siirt kent merkezinin toplam nüfusu, 1723 erkektir. Bu durumda bu erkekler aileleriyle birlikte hesaplandığında tahminen 8 binden fazla nüfus eder

Çaldıran zaferinden sonra Osmanlı topraklarına dâhil edilen Siirt, nüfusunun çeşitliliğiyle dikkati çeker. İslamlar, Ermeniler, Yahudiler, Nesturiler ve Yakubiler (Süryaniler), kent merkezinin asli nüfusunu oluşturur. Kürtler ve Türkmenler, kırsal ve geçici bir nüfustur. Siirt’e ait 1566 tarihli bir Osmanlı nüfus sayım defteri zamanımıza ulaşmıştır. Bu sayıma göre, 1566 yılında Siirt kent merkezinin toplam nüfusu, 1723 erkektir. Bu durumda bu erkekler aileleriyle birlikte hesaplandığında tahminen 8 binden fazla nüfus eder. Bu nüfusun üçte birinden fazlası gayrimüslimdir. Müslümanlar, Siirt’te dört mahallede otururken, gayrimüslimler cemaat halinde örgütlenmişlerdir. Siirt İslam mahallelerinin her biri kalabalık mahallelerdir. Res, Hulani, Bağ ve Beyder isimli bu mahalleler Siirt’in en eski İslam mahalleleridir. Bu yıllarda kent merkezinde boyahane, tabakhane, kellehane bulunuyordu. Pamuk ipliği ve üzüm şırası ile meşhurdu. On altıncı yüzyıl sonlarında Diyarbakır vilayetine bağlı olan Siirt, çok sayıda cami ve mescide sahip olmasına rağmen, Osmanlı-İran harplerinden dolayı fakirleşti. Cami-i Kebir, Siyami, Şeyh Mahmut, Şeyh Davut, Şeyh Halif, Musif, Şeyh Sa’d, Süveyka, Ayn ve Cerrah mescitleri bunlardan bazılarıdır. Nüfusu zamanla daha da çeşnilenmiştir. Reşgünan, Ciranlı, Şırnak, Pencar, Miranlı, Batvan, Şikak, Molla Şakir, Cezire, Edyan, gibi Kürt aşiretleri Siirt’in kırsal bölgelerine hâkim olmuşlardır. Nitekim 1890 tarihli bir Osmanlı belgesinde Siirt ‘Kürdistan’ın ortasında bir yer’ olarak tanımlanır. Zaman içinde Kürtler ile Ermeniler arasında sorunlar çıkmaya başlamıştır. Kürt aşiretleri, Siirt çevresinde, gayrimüslimleri taciz ettiklerine dair belgeler Osmanlı arşivinde korunuyor. Özellikle Bedirhan aşiretinin beyleri, bölge Hristiyanlarını taciz ettiklerine dair belgeler vardır. 1893’te Eruh’ta Kürt aşiretleri yağma faaliyetinde bulundular. 1910-1911 yıllarında Pervari ve Garzan’da (Kurtalan) Kürtlerin Ermenileri katlettiklerine dair belgeler bulunuyor. Aslında bölgenin asayişini bozan Kürtler üzerine 1878 yılında da asker sevk edildi. Miran ile Şırnak aşiretleri arasındaki çatışma da uzun süre devam etti. Eşkıyalık, on dokuzuncu yüzyılda Siirt’in en önemli sorunlarından bir haline geldi. Örneğin 1903-1904 yıllarında Yaşar Çeto çetesi bölgede kol gezdi. 1892’de Garzan’da Şeyh Zülali isimli biri Ermenilere epeyce eziyet ettiği ifade edilir.

KENTİN EN ESKİ SAKİNLERİ

İslamlar, Ermeniler, Yahudiler, Nesturiler ve Süryanilerin yanı sıra, Ermeniler, kentin en eski sakinlerinden biri olarak görünüyor. 1845 yılında Siirt kent merkezinde bulunan Surp Nişan Ermeni Kilisesi tamir edildi. 1896 tarihli bir belgede bir Ermeni marhasasının, Siirt’te oturduğu belgelenebiliyor. Aynı yıllarda Siirt Süryanileriyle sorunlar çıktı. 1892’de Siirt belediye tabibi Misak Karabet isimli bir Emeniydi. Ermeni meselesi ortaya çıkınca, Siirt gayrimüslimleri çok rahatsız odular ve II. Abdülhamit’e sadakatlarını bildiren mesajlar gönderdiler. 1896 tarihli bu mesajda, Siirt Ermeni piskoposu, Siirt Süryani milleti patrik vekili ve Siirt Keldani mitranı başpiskoposu, devlete bağlı olduklarını ifade ettiler. Nakşibendi ve Kadiriye tarikatları, II. Abdülhamit tarafından desteklendiği için, bunlar özellikle Ermenilerin İslam’ı benimsemesinde etkin oldular. 1896’da Siirt’in Şirvan köylerinde Ermenilerin İslam’a geçtiklerine dair bilgiler İstanbul’a ulaştı. Özellikle bölgedeki Nakşi şeyhlerine Abdülhamit tarafından maaş bağlandığı görülüyor.

MİSYONERLER

Siirt, Hristiyan misyonerlerin faaliyet alanında idi. 1911 tarihli bir belgede Siirt’te Dominik tarikatına bağlı Fransız Rahibe Mektebi'nin mevcudiyetinden söz edilir. Dominiken rahipleri burada yetimhane, mabet, manastır ve sanayi mektebi inşa etmişlerdir. 1913 tarihli bir belgeye göre de birkaç Fransız vatandaşı Siirt’te emlak satın almıştır. Fransız rahiplerinin sadece Siirt’te değil, Erzurum ve Bitlis’te de faaliyet içinde oldukları anlaşılıyor. Bunlardan başka Siirt’te Amerikan misyonerlerinin de olduğu belgelenebiliyor.

Keldaniler, Pervari’ye bağlı Kip köyünde mevcuttular. 1896 yılında Siirt Keldani başpiskoposu Yasef Emanuel Efendi'ye 2. rütbeden Osmanlı nişanı verildi. 1881 tarihli bir belgeye göre, Diyarbakır Katolikleri'nden birileri Siirt’te üst düzey idari görevlere atandı. 1905 yılında Papa’nın Musul’daki vekili, Siirt ve Diyarbakır’daki Hristiyanları ziyaret etmek istedi. Bilindiği gibi, Doğu Hristiyanları ile Papalık arasında farklı dinsel inançlar olmasına rağmen, Papalık, bunları İslamlara karşı koruduğunu göstermek için zaman zaman bölgeye vekillerini gönderirdi. Osmanlı idaresi, 1906 yılında, Siirt’te araştırma yapmak isteyen Danimarkalı ve Alman profesöre şüpheyle yaklaştı. Siirt Yahudileri üzerine yeterli bilgilerimiz bulunmuyor. 1566 yılında 35 hanelik bir nüfusa sahip olan Siirt Yahudi cemaati, büyük olasılıkla Musul veya Bağdat civarından gelmişlerdi. Siirt bu yıllarda ticari hacmi yüksek bir yer olarak görünmez. Bunlar muhtemelen tekstil, tuz, şarap ticaretiyle meşgul oldular. Aslında Siirt’in maddi kaynakları, Bağdat üzerine yapılan seferlerde tüketildi. 1894 yılında Bitlis’e bağlı olan Siirt’te Kürtler, posta arabalarına ve tuz satın almaya gelen tacirlere saldırıyorlardı. 1695 tarihli bir belgede Siirt’te Türkmen Doğancı aşiretinin isyan halinde olduğu belirtilir.

ÇEKİRGE İSTİLASI

Siirt ve çevresinde çok sayıda İslam eseri mevcuttur. Şirvan’a bağlı Nevin köyünde Şeyh Ahmed eş-Şirvi gömülüdür. Tillo köyünde Şeyh İsmail Fakirullah medfundur. Veysel Karani’ye ait makam, Baykan ilçesindedir. Şeyh Halif, Şeyh Ahmed-i Bedevi, Şeyh Mücahit sülaleleri Osmanlı idaresi tarafından seyyit oldukları gerekçesiyle vergiden muaf tutulmuştur. Şirvan’da da vergiden muaf tutulan seyyitler vardı.

1860 yılında Siirtliler, Çerkez ve Nogay muhacirleri için yardım topladılar. 1864 yılında ise Siirt, çekirge istilasına uğradı.