Bu yazımızda Osmanlılar devrindeki Eski Ahlat üzerine özet bilgiler vereceğiz. Ahlat, Anadolu Türk tarihi açısından özel bir önem taşır. Zira Ahlat, Sürmeli Çukur ve Pasinler gibi, Oğuz boylarının Anadolu’ya giriş noktasıdır. Osmanlı devletini kuran Kayı boyu, Ahlat’tan Anadolu’ya girmiştir. Bilindiği gibi, Moğol baskısı altında kalan Oğuz boyları, Orta Asya’dan Anadolu yönüne kaçtılar. Önce Iğdır'da Sürmeli Çukur’a gelmişler, oradan da Ahlat’a inmişlerdir. Osmanlı ailesi, Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Gazi’nin atalarının mezarlarının, Ahlat’ta olduğuna inanır.
Ahlat, 1514 Çaldıran zaferinden sonra Safeviler'den alınarak Osmanlı topraklarına katıldı. Şah İsmail’den alındı. 1533-1535 Irakeyn seferine kadar Safeviler ile Osmanlılar arasında el değiştirdi. Nihayet Kanuni Sultan Süleyman tarafından bu sefer sırasında Osmanlı topraklarına katıldı. Şüphe yok ki, Ahlat, Safeviler ve Osmanlılar'dan önce, Eyyubiler, Moğollar, İlhanlılar, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Selçuklular, kısa süre Harezmşahlar, Ahlatşahlar gibi başka devletlerin elinde kalmıştı. 1552’de (Şevval 959), Şah Tahmasp (Mülhid/Kızılbaş), Ahlat’ı ele geçirdi. Osmanlılar'ın Diyarbakır beylerbeyi Ayas Paşa’ya, Kanuni’nin verdiği bir emirde, ertesi yıl baharda Ahlat’ın ele geçirilmesinin gerekliliğinden söz edilir. Muhtemelen 1555 anlaşmasıyla Ahlat, Osmanlılar'ın elinde kalmıştır. Osmanlı egemenliğinin tam sağlanamadığı anlaşılıyor. Çünkü, bölgedeki (Erciş, Ahlat, Bitlis, Adilcevaz) Çepniler, Ahlat kalesinde yerleşmişler ve Şah taraftarı oldular. Bundan dolayı bunların Ahlat kalesinden çıkarılmaları emredildi.
NÜFUS YAPISI
Ahlat, Osmanlı idaresinde, on altıncı yüzyılda Adilcevaz sancağına bağlandı. Elimizde halen Ankara’da Tapu ve Kadastro Arşivi'nde korunan Kanuni Süleyman devrinde Ahlat’a ait nüfus ve vergi sayımları bulunmaktadır. Buna göre, Ahlat, 252 hanelik bir nüfusa (en fazla 1500 kişi) sahiptir. Bu nüfus İslamlar (Türkler), Ermeniler ve Kürtler'den oluşur. Şah İsmail, İran-Türkiye karayolu üzerinde olduğu için, Ahlat ve Adilcevaz’dan geçen yolcu ve arabalardan vergi alınmamasını emretmiştir. Kısacası bu iki kentin önemi Osmanlı-İran karayolunun üzerinde bulunmasından ve kalesinden gelir. Ahlat kalesi, 1555-1556 yıllarında askeri önemini koruyordu. Kanuni devrinde kent nüfusunun yarısını İslamlar, diğer yarısını da Ermeniler oluşturur. Ahlat’ta İslamlar ile Ermeniler arasındaki nüfus oranı, bu yıllarda yarı yarıyaydı (1/2). Kürtler, bu devirde kent merkezinde bulunmazlar. Bunlar kırsal nüfustur. Ustoroki Kürtleri (bazen İstorki olarak da okunmuştur) Hasankeyf’ten buraya gelerek, Ahlat’ın kırsal kesimlerini vatan tutmuşlardır. 1550’lerde 47 hanelik bu Kürt aşiretinin yanı sıra, yaz aylarında Kaşağı Kürt aşiretinin de Ahlat’a geldiği belgelenebilmektedir. Alaeddin Kethüda, İbrahim Kethüda, Behlül Kethüda ve Ömer Kethüda isimli aşiretlerden oluşan Kaşağı Kürt aşireti, Ahlat’ın kırsal kesimlerine gelmiştir. Ermeniler hem şehirli hem de kırsaldır. Ahlat merkezde mevcut oldukları gibi Ahlat köylerinde de müstakil köylerde yaşamışlardır. Sur, Ağin ve Adabağ köyleri hariç, Ahlat’ın diğer köylerinin hemen hepsi, on altıncı yüzyılda Ermeni’dir. Hemen belirtelim ki, Sur köyü de Ermeniler ve İslamlar'dan oluşan karma bir köydü. Norşin (Güroymak) köyü de tamamen bir Ermeni köyü olup Ahlat’a bağlıydı. Ahlat’ta, at pazarı, tabakhane, üzüm bağları ve çayırlıklar önemli ekonomik kaynaklardı. Çayırlıkların çoğu Ermeniler'in elindeydi. Rum ve Yezidiler, on dokuzuncu yüzyılda, Ahlat merkezde yerleştiler. Bunların gelmesiyle birlikte Ahlat’ın gayrimüslim nüfusu arttı. 1876-1877 tarihli Osmanlı nüfus sayımına göre, Ahlat’ın İslam nüfusu 5 bin 514 kişi iken, gayrimüslim nüfus 9 bin 220 kişiye ulaştı. 1/2 nüfus dengesi, İslamlar'ın aleyhine olmak üzere 1/3’e değişti. Halbuki 1836 tarihli bir Osmanlı nüfus sayımında, Ahlat’ın Tunus, İki Kubbe, Kırklar, Erkizan ve Taht-ı Süleyman isimli mahallelerinin nüfusunun tamamının Müslüman olduğu belirtilir. Avrupalı ve Amerikalı misyonerler, Ahlat’a ulaşmışlar, özellikle Perhos gibi Ermeni köylerinde Protestan mektepleri açarak, bölgenin Hristiyanlarını koruma altına almak istemişlerdi. Ruslar ile İngiltere’nin Bitlis’teki konsolosu da bu faaliyetlerin içindeydi. Kırım Harbi'nden sonra, 1861-1862 yılları ile 1899 yıllarında Rusya’dan Çerkezler de Ahlat’ın nüfus yapısını değiştirdi. Yine, 1890’lı yıllarda Haydaranlı ile Hasenanlı isimli Kürt aşiretlerinin saldırısına uğradı.
OSMANLI RAPORU
Ahlat’ın sorunlarıyla ilgili olarak elimizde 1880 tarihli Osmanlı hükumetinin hazırladığı bir rapor bulunmaktadır. Bu rapora göre Ahlat’ta yapılması istenen projeler şunlardı: Hükumet konağının tamiri, Van Gölü kenarında bir iskele, Ahlat, Erzurum yolu üzerinde olduğu için Van Gölü'nde vapur işletilmesi, bundan dolayı İran ve Erzurum tarafına iskele yapılması. Ahlat ile Perhos köyü (Asmaköyü) arasındaki köprünün tamiri, etraftaki karayollarının tamiri, Ahlat-Adilcevaz arasının işletime açılması, sel baskınlarının önlenmesi, su kanallarının tamiri ve ‘Ahlat kazası atik bir belde olduğundan dolayı’ burada harap durumdaki cami ve kümbetlerin tamir edilmesi. Bu yıllarda Ahlat’ta kıtlık hüküm sürdüğünden devletin halka tohum vermesi. Bu projelerin hepsi ne yazık ki gerçekleşmedi. Bunun en önemli sebebi, Ermeni olaylarıdır. Zira 1899’da Ermeni Mesrob’un çetesi, Ahlat’ta kol geziyordu. Daha doğrusu, Ermeni çeteler, Maraş ile Ahlat arasında aktiftiler. 1919’da Ermeni olayları bitince Ahlat Ermenileri, Rusya’ya gittiler. Ahlat İslamları ise Diyarbakır’a göç ettiler. Ahlat’ın, Ermeni olaylarından çok zarar gördüğü anlaşılıyor. Daha önceki devirlerde de Kürt aşiretlerinden zarar görmüştü. 1878’de Ahlat’taki Akkoyunlu ve Karakoyunlu türbelerinin restore edilmesi kararı alınmıştı, ancak bu restorasyonun yapılıp yapılmadığı ayrıca tetkike muhtaçtır.
AHLAT'TA TARİHİ YAPILAR
1844’te Ahlat’ta ortaokul (Rüştiye) açıldı. Kırklar Tekkesi vergiden muaf tutuldu. 1913’te hapishane yapıldı. 1913’teki deprem, Ahlat’a zarar verdi. Ahlat’ın İslam vakıfları açısından zengin bir yer olduğu görülür. 1550’lerde bir hamamın yanı sıra, Ahlat Camii, Şeyh Ammar Zaviyesi, Kırklar Zaviyesi, Bayındırıyye Zaviyesi ve camii, Baba Merdan Zaviyesi gibi İslami yapıların vakıflara sahip oldukları belgelenebilmektedir. Ahlat’a bağlı üç Ermeni köyünde de kiliselerin mevcut olduğu anlaşılmaktadır, ama bunların vakıfları üzerine on altıncı yüzyıl Osmanlı belgelerinde herhangi bir bilgi verilmemektedir. Eski Ahlat’ta 1564 tarihli İskender Paşa Camii ve 1597 tarihli Kadı Mahmud Camii, Osmanlı eserleridir. Ahlat, Kızılbaşlık-Sünnilik (Safevi-Osmanlı) mezhep çekişmesinin olduğu yerlerden biri olduğu için, Osmanlılar, burada, siyaseten Sünni Müslümanları (İslamlar, Kürtler, Osmanlı memurlarını) desteklemişlerdir.