Bahçeli’nin ‘İmamoğlu’nun yargı süreci ivedilikle tamamlanmalı’ şeklinde özetlenebilecek ifadesi, beş yıl önce hapis yatan Mümtaz’er Türköne için söylediği “Davası tekraren ve titizlikle değerlendirilmelidir” sözlerini anımsattı. ‘Terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla 10 yıl 6 ay hapis cezası almış olan Türköne, Yargıtay tarafından yeniden yargılanmış ve Bahçeli’nin çağrısından 3 ay sonra serbest kalmıştı. Bu durumda, hakkında doğru dürüst hiçbir suçlama bulunmayan İmamoğlu’nun da birkaç ay içinde hapisten çıkarak, görevine dönebileceğini söyleyebiliriz.
Bahçeli’nin yargıçlara son çağrısı, ilk kez 4 Kasım 2024 tarihli yazımda öne sürdüğüm ‘Erdoğan’ın Bahçeli ile arasının iyi olmadığı’ hipotezini destekliyor. Türköne bundan bir gün sonraki ‘Devlet, Hükümete karşı’ başlıklı yazısında, iki lider arası çekişmeyi ‘Hükümet ile Devlet arasında nefes kesen bir karşılaşma’ olarak nitelemiş, aynı gün AKP’li Şamil Tayyar ise “Fikri ayrılık güllelerini güllere sarıp sarmalayıp, karşılıklı olarak birbirlerine atıyorlar” yorumunu yapmıştı. Üçümüzün ortak görüşü, Bahçeli’nin “Erken Seçim” diyerek iktidarın sonunu başlatabileceği yönündeydi ve bu olasılık artık çok daha yüksek.
Bahçeli’nin İmamoğlu'nu ilk destekleyişi de değil; hukuksuz biçimde tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinde “İstanbul’a mitili atacağım” deyip, tam tersine hiç ortalıkta görünmemiş ve İmamoğlu'na dolaylı destek vermişti. Bahçeli bazen söylediklerinin, en azından bir bölümünün tam tersini yapabiliyor veya söylemek isteyip, söyleyemediklerini, Mümtaz’er Türköne gibi güvendiği gazetecilerin yazmalarını sağlayabiliyor.
‘Bahçeli İmamoğlu'nu neden hapisten çıkartmak istiyor?’ sorusunu, Türköne’nin yazdıklarından da yararlanarak, yanıtlamaya çalışalım. Her şeyden önce, işlemlerin hukuksuz ve dayanaksız olduğunun, bir dönemin sona erdiğinin, ekonominin çöktüğünün ve erken seçimin kaçınılmaz olduğunun farkında, Bahçeli… Hasta olduğu dönemde, bunu fırsat bilip, çok sayıda hukuksuz işlem gerçekleştirilmesi nedeniyle Erdoğan’a kızgın. Yapılan yanlışlar nedeniyle, MHP’nin oylarının hızla erimesinden de çok rahatsız. Hukuk dışı işlemler nedeniyle, valiler, kaymakamlar, yargıçlar, savcılar ve polis, halkla karşı karşıya geliyorlar ve bu kadroları dolduranların önemli bölümünün AKP’den çok, MHP’ye yakın olduklarını unutmayalım... Bahçeli oluşan enkazdan, kendisini ve partisini en az hasarla kurtarmaya çalışıyor da olabilir.
“Bu iş nereye varır?” derseniz…
31 Mart’ta yazdığım ‘Erken seçim kaçınılmaz’ yazısının ardından, Türköne’nin 4 Nisan’da yazdığı ‘Erken seçim neden kaçınılmaz?’ yazısına bakalım… Erdoğan’ın CHP operasyonunun, Bahçeli’nin beka projesini baltaladığını ve Süreç’in durduğunu, ekonominin çöktüğünü, iktidarın meşruiyetinin ağır hasar aldığını dile getiren Türköne, en geç Kasım’da erken seçimi kaçınılmaz olarak öngörmüş. ‘Erdoğan kaybedeceğini bildiği seçimi neden öne alsın?’ sorusunu yanıtlarken, “Politikacı her zaman iyi ile kötü arasında değil, kötü ile daha kötü arasında karar vermek zorundadır” ifadesini kullanmış ve “Süreç’e geri dönülmez, PKK kongresi toplanıp, silah bırakmazsa Bahçeli’nin takınacağı tutumdan kimsenin şüphesi olmamalı” diye yazmış. Türköne’nin yazdığı (‘Sözde Dikta Rejimi’ dahil) yazılara, Bahçeli’nin bugüne kadar itiraz etmiş olmamasını anlamlı buluyor, ‘sükûtun ikrardan geldiğini’ düşünüyorum.
Özgür Özel Yozgat’ta bile meydanı doldururken, CHP ve Zafer Partisi’nin oyları yükseliyor, AKP ve MHP’ye destek hızla azalıyor. Cumhur İttifakı’nın toplam desteği üçte bire, yani yüzde 33’e yaklaşırsa, erken seçim bence de kaçınılmaz olur ve Bahçeli oyların bu kadar düşmesini beklemeyebilir.
İmza toplamaya, anayasal protesto haklarını kullanmaya devam.
HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK…