Çok hayvansever bir annenin hayvansever oğlu olarak çocukluğumdan itibaren pek çok hayvan besledim, tedavi ettim, doğum yapmalarına yardımcı oldum.
20 yıl kadar önce Manisa’daki ekibimizle kistik ekinokokkoz (kist hidatik) denen köpeklerden insana bulaşan hastalık üzerine birçoğu dünyada ilk kez yapılan araştırmalara başladık. Bu hastalık konusunda Celal Bayar Üniversitesi Görsel İşitsel Merkezi ile birlikte profesyonel düzeyde kısa bir film (https://www.youtube.com/watch?v=Xx8k43w1dBo&t=6s) hazırladık, Sağlık Bakanlığı filme katkı sağladı ve enfeksiyonun yayıldığı Kurban Bayramı öncesi Türkiye’deki yerel televizyonlarda gösterildi, filme sonradan İngilizce alt yazı ekledik. O filmdeki düşüncem, hayvan barınaklarının geliştirilmesi, tüm başıboş köpeklerin buralarda tutulması ve sahiplenilmelerinin özendirilmesi idi.
Araştırmalar kistik ekinokokkozun Türkiye’de çok sık görüldüğünü (yaklaşık her 164 kişiden birinde) ve önemli bir halk sağlığı sorunu yarattığını gösterince, 2012 yılında Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Parazitoloji Çalışma Grubu (TMCPÇG) olarak Manisa’da Kistik Ekinokokkoz Sempozyumu düzenledik ve başıboş köpek sorununu tartıştık. 2013’te İzmir’de Yaşar Üniversitesi’nde 2. Hayvan Hakları Sempozyumu’nda tartışmayı sürdürdük ve o sırada Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı olan Doç. Dr. Emre Cumalıoğlu ile birlikte çalışarak, ‘Hayvanları Koruma Kanunu’nun aksayan ve eksik yönlerini irdeleyen bir kanun değişiklik tasarısı hazırladık (https://www.tmc-online.org/userfiles/file/HKK-Oneri-5.pdf). 2016’da Antalya’da düzenlediğimiz Uluslararası Paraziter Zoonozlar Sempozyumu’nda konuyu yabancı meslektaşlarımızla da tartıştık.
TMCPÇG olarak ilgili bakanlıklara 2 kez sunduğumuz tasarıda önerdiğimiz, ilgili bakanlıklar arası uyum sağlayacak bir kurul oluşturulması ve sahipli köpeklere çip zorunluluğu kanuna geçti ama tam uygulanamadı. En önemli sorun “kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır” bölümüydü, çünkü çeteleşen saldırgan köpekler bile serbest bırakılıyor ve yeniden saldırıyordu.
***
Şu an için de geçerli diğer önerilerimiz ise şöyleydi: Yeterli bakımevi kurulması, geliştirilmesi; kısırlaştırılan köpeklerin büyük bölümünün burada bakımı; uysal ve zararsız küçük bir bölümünün ise mikroçip yerleştirildikten sonra alındıkları ortama bırakılmaları ve insanları korumak için bu köpeklere iki ayda bir antiparaziter ilaçların verilmesi... Daha somut bir öneri yapayım: “Bir yerleşim yerinde salıverilen köpek sayısı, barınaklarda yaşayan köpek sayısının üçte birini aşamaz” gibi bir kısıtlama getirilebilir.
Bu arada Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Karşıyaka Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Çağlayan İnanlı işbirliği ile hayvan barınağındaki köpeklere ağız yoluyla 2 ayda bir antiparaziter ilaç vermeye yönelik ucuz ve kolay bir yöntem planladık. Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde devam eden bu BAP Projesi’nde deneme amacıyla kullanılacak ürünün imalatı için T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın izin vermesini bekliyoruz. Bakanlıkla bu konuda bağlantı kuran Rektörlüğümüze teşekkür ediyoruz.
On yılı aşkın süredir birlikte yaşadığımız minik ve tatlı köpeğimiz Molly ve sürekli bilgisayarımın üzerine oturup sevilmeyi bekleyen şişko kedimiz Mırmır nedeniyle hayvanseverlerin duygularını çok iyi anlıyorum. Bir tıp doktoru olarak köpeklerden çeşitli yollarla zarar gören insanları ve onların yakınlarını da...
Sonuçta başıboş köpek sorununun tek bir köpek bile öldürülmeden, hem hayvanları hem de insanları koruyan ‘Tek Sağlık’ anlayışı çerçevesinde çözülebileceğini; bu konuda uzmanlaşmış veteriner hekim, tıp doktoru, hukukçu ve bilinçli hayvanseverlerin biraraya gelerek bir senteze varmaları gerektiğini düşünüyorum.