Evet, hepimizin son yıllarda tek isteği bu yönde sanırım..O çok zengin olabilme hayallerimiz yerini mutlu ama sıradan bir hayat isteğine bıraktı yavaş yavaş... Poşet yıkadığımız, tek gecede evlerimizden çıkamayacağımızı öğrendiğimiz pandemi günlerinden yadigar bize bu duygu... Uzun yıllardır bir çok felakate denk geldik fakat pandemi en büyük travmamız oldu...
Ben mesela, daha mücadeleci, daha dik başlıydım hayata ve olaylara karşı.. Başarılı olmak, güzel para kazanmak, yeni kıyafetler alabiliyor olmak gibi şeyler oldu önceliklerim...Hızlıca tüketip, hızlıca yerine yeni istekler ürettik.. Tüketmek adına ne varsa önceliğimiz haline gelmişti. Tüm dünyayı sarsan salgın, 30'lu yaşların ortasında olmak benim dönüm noktam oldu..
35 yaş bir eşik derdi herkes, ne olabilir ki derdim.. Oluyormuş.. Bir sabah uyandığımda aydınlanmıyorsun elbette ama 40'a yaklaşan yaşlarda gelecek günlerden beklediğin her şey başkalaşıyormuş.. Hayata bakışından, olaylara verdiğin tepkilere, beklentilerinden doğum günü dileklerine kadar değişiyormuş insan.. En azından bende öyle oldu... Daha sakin bir hayat, kimseye muhtaç olmayacak bir gelir, bir kaç dost, çekirdek ailem ve bu ufak çemberde kaossuz kavgasız yürüyüp gitmek...
Ne kadarını yapabiliyorum tartışılır ama çekirdek ailemle mutlu olmak kısmı tamam şimdilik.. Hırslarım zaten hiç olmadı.. Sahibinden satılık küçük bir sahil kasabası kafesi açma hayalim kaldı bir tek, batmadan halledebilirsek her şey tamam gibi. Böyle bahçesinde hayvanların doya doya yaşayabildiği, insanların ağız dolusu kahkaha attığı basit ama kalbi sıcacık eden mekanlardan..Şimdilik cebimizde, gerçek olacağı anı bekliyor..
Demem o ki; çok ciddiye almak istemiyorum bu hayatı... Sonsuz kaos içinde ömrümü tüketmek, alamadığımız kıyafetler için üzülmek gibi dertlerden çok bahçemde yetiştirdiğim domatesleri böcek basmış diye dertlenmek istiyorum.. Çünkü; yaşamak dediğimiz üç beş kısa mutlu andan ibaret..
Hepimizin hayalini kurduğu her şeyin gerçek olması dileğiyle...