AKP Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, Afyon'da partisinin 25. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın kapanış konuşmasında şöyle diyor:
FETÖ, AKP döneminde doğmamıştır, FETÖ AKP döneminde palazlanmamıştır. Bu terör örgütü AKP döneminde kurulmuş, güçlenmiş gayreti içinde göstermeye çalışanlar var. Bunlar kendi yanlışlarını örtme gayreti içindeler.”
İlk tümce doğru.
AKP döneminde doğmamıştır.
Ondan sonrası ise doğru değil.
AKP döneminde palazlanmış, hatta “ne istediler de vermedik” dönemi bizzat AKP'nin iktidar olduğu 2002 ile 2012 yılına kadar sürmüştür.
Başbakan, “kendi yanlışlarını örtme gayreti içindeler” derken, aslında kendi yanlışını örtmenin telaşında görünüyor.
Hele hele milat konusundaki ısrarı.
Başbakan'a göre milat mutlaka 17-25 Aralık soruşturmaları.
Oysa milat, 2004 yılındaki Milli Güvenlik Kurulu'nun hükumete sunduğu tavsiye kararı.
Bilerek böyle yapıyor Başbakan.
Çünkü, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi davalardan partisini kurtarmak niyetinde. O salonda olup da Başbakan'ın sözlerine inanmayanlar da var elbet...

***

Devam ediyor Başbakan Afyon'da;
Hem yeni anayasa, hem de başkanlık sistemine ilişkin çalışmalarımızı tamamladık. Yeterince tartıştık, konuştuk, görüştük, istişareleri yaptık. Şimdiki işimiz en kısa zamanda Meclis'e getirmek ve yüce Meclis'in iradesine teslim etmek. Yüce Meclis teklifimizi görüşecek ve bu teklif milletin önüne gidecek. Meclisimiz ister 367, ister 330'la anayasa değişikliğini onasın, son kararı millete götüreceğiz...”
Başbakan, emaneten aldığı koltuğu gerçek sahibine vermeye kararlı. Bunun için de var gücüyle sistemi zorluyor. Çünkü biliyor ki, isteklerine karşı çıkanlar ya “bölücü” ya da “paralelci” sıfatıyla kenara itelenecek. Böyle bir dönemde “muhalefet” etmek, “demokrasi” istemek suç. Hem de büyük bir suç. Hazır MHP lideri de destek vermişken, karambolden başkanlık çıkar umudunda...

***

Ve Başbakan son noktayı koyuyor:
Rusya ve İsrail ile ilişkilerimizi nasıl normalleştirdiysek Irak'la, Suriye ile ve hatta Mısır'la da ilişkilerimizin gelişmesi için her türlü çalışmayı yürüteceğiz, ilişkilerimizi normalleştirmek için gayret sarf edeceğiz...”
Sanırsınız ki, Rusya, İsrail, Irak, Suriye ve Mısır ile ilişkileri geldi dışarıdan birileri bozdu. Bizzat iktidar partisi tarafından zorlanan, örselenen dış politika, aradan geçen zaman içinde 180 derece dönüş yapılmasını zorunlu kıldı. Başbakan bu durumu bile elinden gelse muhalefete, daha doğrusu kendi iktidarının dışındaki herkese bağlayacak.
AKP'nin bilinen siyasi tavrı budur.
Kendi bozduğunu asla kabul etmez.
Kendi yanlışını bile kendisinin dışındakilere yükleyerek, oradan bile siyasi malzeme çıkarmayı çok sever.
Şimdi sormak lazım Başbakan'a...
Partinizin İzmir İl Başkanlığı binası, bir gecede apar topar neden boşaltıldı?
Bizim işimiz olmaz” dediğiniz, sonra da derdest edip FETÖ'den hapse attığınız işadamına, partinizin il binası kirası olarak bu güne kadar kaç lira ödediniz?
Kira ödemediniz ise, bu “hayrın” nedeni nedir?

***

İktidar oldukları ilk yıldan bu yana, ihale yasasını yüzden fazla, imar düzenlemelerini sayısız kez değiştiren AKP'nin bildik tavrı yani Başbakan'ın sözleri.
Parti içine gaz vermek bir başka deyimle.
Bir yandan “suç kişiseldir” diyerek en baş darbeci paşanın kardeşini hala partisinde genel başkan yardımcısı olarak tutacak, diğer yandan Can Dündar'ın eşinin pasaportunu iptal ettirecek.
Başbakan tek bir yerde haklı.
AKP, bildiğimiz AKP...