Öncelikle, kitaptan hemen dikkatimi çeken şu iki tümce “Bir Tek Sen Anla”nın tanımı. Motto sanki; “Kaybedeceğini bile bile koşanların hikayesini anlatır. Kaybetse de bir gün başlayabilmenin gücünü anlatır.”

Yitip giden ömrümüzde tükenmeyen ümidimizi de anlatmıyor mu iki tümce? Renkli, renksiz hayalleri de, zamanla tükenmez sabırla alıştığımız yüreklere basa basa dökülen gözyaşlarını,

Sızıları, sessiz feryatları, çekilen tüm acıları da anımsatsa da; ümidi!

Bir Tek Sen Anla” yeni, yepyeni bir roman. Sevilen, sayılan güzide bir hekimin okurla buluşan kitabı. İnci dizeli! Psikiyatri Uzmanı Dr. Aybars Akoğlu’nun raflarda yerini alan kitabı. 1.5 ay içinde tükenen ve ikinci baskıya hazırlanan! Roman, “ülke coğrafyasının bir ucunda başlayıp diğer ucunda biten etkileyici bir hayatta kalma hikâyesi.”

Dr. Akoğlu, okura İzmir-Şırnak-Yunanistan seyahatı yaptırıyor ama yormadan! Editörü, yazar İclal Aydın’ın tanıtımdaki ifadeleridir: “Kitap, bir doktorun askerlik anıları değildir. İzmirli bir bilim insanının Doğu Anadolu ile tanışması, ülke gerçeğiyle yüzleşmesi filan da değil. Yapay zekânın bir yüze kavuşup duygusal kodlarla geliştirildiği bir çağda dahi hiç değişmeyen, değişmesi istenmeyen arızalı bir parçanın, tedavi edilmeyen çok ama çok eski bir yaranın, insan kalbini tuz buz eden o büyük hayal kırıklığının, bir annenin, bir sevgilinin, bir gidenin, bir kalanın hikâyesini anlatır.”

Tanıtımdan devamla; “Askerlik görevi için Şırnak’a giden İzmirli psikiyatrist Atilla, orada daha önce varlığından bile haberdar olmadığı çukurlara düşüp hayata tutunmaya çalışırken başkalarını da ayağa kaldıracak gücü bulmaya çalışıyordu. Kendi kayıpları, üzüntüsü pahasına tek bir kişinin bile derdine iyi gelse ona yetiyordu. Çünkü bazen karşındakini anlamak da onun hayatını kurtarırdı. Ve hayat sizi ülkenin en bilmediğiniz, korktuğunuz yerine götürürse, ancak orada yaşayanlarla kader birliği yaptığınızda anlardınız aslında hiç farkımız olmadığını.”

***

“Kültürümüzün çeşitliliği, insanımızın yardımseverliği, soframızın cömertliğiyle övünüp bir yandan da rengi, dili, huyu bize benzemeyeni ötekileştirmeye meyilliyiz çoğumuz. Görmediğimiz, tanımadığımız, derdini, sevincini, koşullarını bilmediğimiz toprakları yabancı görürüz. Ama sonra bir gün hayat şartları yolumuzu bize en uzak o topraklara çevirdiğinde oradaki hikâyeyi uzaktan dinlemek yerine yaşamak zorunda kalırız. Orası artık bizim hikâyemizdir. Tıpkı Şırnak’a askerlik görevini yapmaya giden İzmirli psikiyatrist Atilla gibi!

Yüzleştiği olaylar onu hem bir insan hem de bir hekim olarak değiştirecektir.”

Peki yazarı neler diyor “Bir Tek Sen Anla”nın?; İşte yanıtı: “Kimi dostum ‘İlker Binbaşı aynı ben’ diyor. ‘Ben de hep doğruları yapmaya çalıştım ama elimde sadece hayal kırıklığı var’ diyor, kimi ‘başına ne geldiyse hak etti’ diyor. Kimi Beyza’ya kin kusuyor, kimi ‘Ben de Beyza olsaydım aynısını yapardım’ diyor. Kimi Atilla’yı hatalı buluyor, kimi Seçil’i. Şırnaklı Taksici Ahmet, Bursalı vatan evladı Uğur herkesin sevdiği, sempati beslediği karakterler.

Okuyucuya tek bir mesaj verilmek istenmemişti. Gelen samimi, candan tepkilerden bunu başardığımı anlıyorum. Henüz romanı okumadıysanız, bakalım siz kendinizi kime benzetip, kime kızacaksınız. Çünkü bu romanda tek bir doğru yok. Herkesin kendisine göre doğrusu var.”

***

Bir Ahmet Kaya şarkısıdır; “Biraz da Sen Ağla”.

Şöyledir sözleri de; “Akşamlar böyle biter/ Hep böyle dertli biter/ Evli evine gider/ Kuşlar yuvaya döner/ Bir de sen gitme/ Bir de sen gitme/ Bir de sen gitme içimden/ Yaralıyam ben/ Giden bu yolculardan/ En çok ben şanssızım/ Ne kadar çok yaşadıysam/ O kadar çok yalnızım/ Biraz da sen ağla/ Biraz da sen ağla/ Ölürken bile hasretim sana/ Bir tek sen anla…”

Benim de katıldığım bir Ekşi Sözlük kullanıcısının şarkıya yaptığı tarife tam uyuyor Dr.Aybars Akoğlu’nun romanı: “Nasıl hüzünlü, nasıl ümitsiz, nasıl çaresizlik hissi veren bir şarkıdır/kitaptır bu? Dinlerken/okurken yüreğine mum damlatıyorlar sanki. Sonra acı gözyaşı oluyor bağıra bağıra ağlamak istiyorsun ‘biraz da sen anla/ağla derken...”