Nasıl bir ülke olduk?
Şehitler veriyoruz.
Canlar gidiyor, ocaklar sönüyor.
Yüreklerimiz parçalanıyor.
Ateş düşen evleri düşünüyor, kahroluyoruz.
Yapılan açıklama suratımızda bir tokat gibi patlıyor;
''Libya'da birkaç tane şehidimiz var''
Yok ya!
Birkaç ne?
Tane ne?
Can onlar can.
Kaç kişiler?
Adları ne?
Rütbeleri ne?
Nerede defnedilecekler?
Dün lutfettiler 2 şehit olduğunu açıkladılar.
Devre arkadaşları, şehit olan Albay'ın resmi törensiz defnedildiğini belirttiler.
Geldiğimiz noktayı görüyor musunuz?
Şehit oldukları yer ise binlerce kilometre uzakta Libya toprakları.
Gitti-gidecek İhvancı Saraç hükümetini destekliyoruz.
Yanımızda da ne ilgisi varsa ÖSO militanları...
Suriye ayrı bir yara..
''Savaş halindeyiz'' diyor.
Meclis'ten çıkan tezkerede savaş kararı var mı? Yok.
Nasıl bir savaş bu?
Kiminle savaşıyoruz?
Suriye rejim güçleri mi?
Yoksa Rus Ordusu mu?
İdlib'de iki askerimizi Rus uçakları şehit etmedi mi?
Ne yapıyorsunuz şimdi?
Moskova'da kozlarınız ne olacak?
Adamlar 'Astana mutabakat sürecine uymuyorsunuz, cihatçı teröristleri temizlemeye söz vermiştiniz' diyor.
Ne cevap vereceksiniz?
Amerikalı Senatör Bob Menendez dalgasını geçiyor;
'Rusya'nın ihanetine karşı Türkiye S-400 lerini kullanabilir.'
Tek çıkış yolu var;
Suriye rejimiyle ve Rusya'yla anlaşıp, belirli bir güvenlik koridoru oluşturarak, Suriye bataklığından çekilmek...
Aksi takdirde 'Birkaç tane'' sözcüklerini çok duyacağız.
Büyük Önder Atatürk o günlerden bugünlere seslenmiş; savaşın mecburi ve hayati olmadığı sürece cinayet olduğunu söylemiş.
Savaşın ekonomik boyutu ise ayrı bir yazı konusu.
Partili Cumhurbaşkanı geçen yıl sebze fiyatlarından şikayet edilince konuşmuştu;
''Bir tane merminin bedelini biliyor musunuz?'' demişti.
Geldiğimiz noktada emeklinin parasına göz diktiler.
Bunların sayesinde millet yalnızca merminin değil, tankın, topun,r oketin de bedelini öğrenecek...